Avrupa Birliği, Birlik olabildi mi?

Küresel krizin altıncı yılını tamamladığımız bu günlerde ortaya çıkan bazı gelişmeler Dünya’da kriz tartışmalarını yeniden alevlendirdi.

Küresel krizin altıncı yılını tamamladığımız bu günlerde ortaya çıkan bazı gelişmeler Dünya’da kriz tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Dünya ekonomisi, 1929 Büyük Buhranı’ndan sonra en büyük ekonomik daralmayı yaşadı. ABD emlak piyasasında yaşanan sorunlar nedeniyle başlayan finansal kriz kısa sürede domino etkisi ile Avrupa’ ya sıçrayarak tüm Dünya’ ya yayıldı. ABD –FED ve AB- AMB bu süreçte krizi önleme adına arka arkaya kurtarma planları açıkladılar.
ABD siyasi yapısı gereği, alınması gereken önlemleri erken alabildi, bunun sonucunda da AB’ ye göre daha hızlı toparlanma gösterdi. AB ise Fransa ve Almanya’ nın liderlik egoları yüzünden büyümeyi bir kenara bırakarak sadece borçları ödeme adına daraltıcı önlemleri aldı. Önlemler alınılmasında da çok geç kalınıldı.
Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in önderliğinde alınan tedbirlerin olumsuz etkileri sonucu beklentiler aşağıya doğru revize edilirken, piyasalarda resesyon ve deflasyon beklentileri artmıştır. AB için beklenen ekonomik büyüme sırası 2014,2015 ve 2016 sırası ile yüzde 0.80, yüzde 1.25 ve yüzde 1.55. Yaşanması muhtemel bir ekonomik şok ile AB’de ekonomik daralma yaşanabilir. Enflasyon önemli bir makroekonomik sorun olmakla beraber deflasyonda ekonomik dinamiklere önemli zarar veren bir olgudur. AB’ de enflasyon oranının deflasyon sınırlarına dayanması, birlikte ciddi bir talep daralması olduğunun göstergesidir.
Krizin başından beri, AMB parasal genişleme ile birlikte piyasalara ucuz kredi sağlamaya çalışmaktadır. Buna rağmen verilere göre AB’de kredi talebi hala daha artmamaktadır. İktisat teorisine göre doğru olan bu yaklaşım mali ayağın eksik olması nedeniyle beklenen etki bir türlü sağlanamadı.
ABD ve AB ekonomileri arasında temel farklılıkların başında mali politikalar gelmektedir. Örneğin Nevada eyaletinde yaşanan ekonomik soruna merkezi hükümet ivedilikle müdahale edip sorunu çözebilmektedir. Unutulmaması gerekir ki, ekonomik veya finansal krizler yangın gibidir erken müdahale edilmezse zarar büyük boyutlarda gerçekleşir. AB’de ise bürokrasi nedeniyle kararlar geç alınmakta ve gelir seviyesi daha yüksek olan ülkeler refahlarını ekonomik darboğazda olan ülkeler ile paylaşmak istememektedir. Güney Kıbrıs’ta mevduatların tıraşlanması, Yunanistan, İspanya ve diğer ülkelere dayatılan kemer sıkma politikaları buna verilebilecek örneklerdir. İnsan doğası gereği Homo Economicus’tur yani bencildir. 1990 yılında, Almaya’ nın birleşmesi sırasında Batı Alman vatandaşlarının tavrı, 1997 yılında Hong Kong’ un Çin’e devri sırasında Hong Kong vatandaşlarının endişeleri ve 2004 yılında Rumların Annan planına hayır demesi, yukarıda verilen örnekler aslında zengin ülkelerin refah paylaşımını kabullenememesidir.
Brüt milli gelirin hesaplama yönteminde yapılan değişiklikten dolayı, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ve İngiltere dahil olmak üzere bazı ülkelerden AB bütçesine ek ödeme yapması istendi.Yeni hesaplama yöntemiyle ekonomisi daha refah olarak görülen İngiltere’nin AB bütçesine 1 Aralık’a kadar 2.1 milyar Euro, Yunanistan’ın 89 milyon Euro, Kıbrıs Rum Kesiminin ise 42 milyon Euro ödemesi gerektiği kaydedildi. Başbakanı David Cameron’ un cevabı ise “Bu kesinlikle kabul edilemez. Bir anda böyle bir faturanın sunulması, büyük bir paranın bu kadar kısa sürede ödenmesinin istenmesi bu kuruluşun (AB) çalışması için kabul edilemez bir çalışma şeklidir. AB'ye en fazla katkıyı sunan bir ülkeye bu şekilde davranılması kabul edilemez.Tabii ki eğer ekonomi biraz hızlı ya da biraz yavaş büyüyorsa bir takım düzenlemeler olur. Her yıl düzenlemeler oldu, bunları gördük. Bazen biraz daha fazla, bazen biraz daha az ödersiniz. Fakat hiç 2 milyar euroluk bir faturanın ortaya konduğu bir durum olmadı.1 Aralık’ta bu faturayı ödemeyeceğim. Eğer insanlar 1 Aralık’ta bunu ödeyeceğimi düşünüyorlarsa, başka bir şeyle karşılaşacaklar. AB'ye en büyük katkıyı sunan ülkelerden biri olarak cebimizden çek defterimizi çıkarıp 2 milyar euro yazmayacağız. Bu olmayacak. ”şeklinde oldu. David Cameron’ un cevabı aslında AB’nin tam bir birlik olmadığının en açık göstergesidir.
Piyasa ekonomisinde fiyatlar arz ve talebe göre belirlenir, üretim için en önemli faktörler emek ve sermayedir. AB’ de faktörlerin yer değiştirmesinde kısıtlama olmamasına rağmen henüz ABD’ deki kadar kolay yer değiştiremiyorlar ve piyasadaki arz ve talep fazlası ortadan kalkmıyor.
AB’ye üye her ülke kendi çıkarlarını gözetmekte ve kendi çıkarlarına en küçük bir zarar geldiğinde birliğe karşı tutumunu ve görüşünü değiştirmektedir. Yapılan anketlerde pek çok AB üyesi ülkede AB’ye üyeliğinin “iyi bir şey” olduğunu düşünen kişilerin sayısında önemli bir düşüş göze çarpmaktadır.
Büyük Önder Atatürk’ün eşsiz dehasının eseri,Türk milletinin yeniden doğuşu olan, Türkiye Cumhuriyeti’ nin 91. kuruluş yıl dönümü kutlu olsun.

Bu haber 278 defa okunmuştur

:

:

:

: