Yazı başlığını gören özellikle Güzelyurtluların bana kızdığına ve benim için pek de hoş olmayan şeyler söylediğini duyar gibiyim. Ama üzülerek ifade etmek isterim ki, biz akademisyenler siyasilerin aksine gerçeklerden hareket ederek görüş belirtmek durumundayız. Üstüne üstlük, ekonomist olarak tek rehberimiz kıt kaynakların rasyonel kullanımı ve sürdürülebilirliktir. Bu açıdan, Güzelyurt’da büyük kaynak israf ederek hastane yapılacağı fikrine Güzelyurtluların hoşuna gitmese de bilimsel yaklaşmak durumundayız.
Bir taraftan Kıbrıs sorunu müzakerelerinde başta çözüme en çok yaklaşılan Annan Planı olmak üzere; 29 + formülü, tüm mutabakatlar ve çözüm haritalarının tartışmasız hepsinde Güzelyurt’un Rum yönetimine verileceği kesin durumdadır. Hatta bu gerçeğin siyasiler tarafından gizlenip hamaset ve popülizm malzemesi yapılmaması gerektiği ikinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat tarafından da dillendirilmiştir. Belki de, Sayın Talat bu dürüstlüğü ve açık sözlüğü nedeni ile bazı güçler devreye girmiş ve Cumhurbaşkanı adayı yapılmamıştır. Bunu bilemem ve pek de beni ilgilendirmez. Ancak, Güzelyurt konusundaki gerçekler inkâr edilemez. Zira Güzelyurt halkı da yaşadığı bölgenin verileceğini bile bile Annan Planı’na onay vermiştir ve “NE OLACAKSA OLSUN” demiştir.
Peki, toprak açısından bugün zemin değişmiş midir? Çözüm halinde Rum’a bırakılacak bölgeler arasında Güzelyurt’un dışarıda kalma ihtimali var mıdır? Bu soruda samimiyetsizlik ve dürüstçe davranmayarak bugüne kadar kendilerine olan güveni dibe vurduran siyasetçiler haricindeki hiçbir akil adam “EVET” diyemez. EĞER GÜZELYURT VERİELEMEZ DİYE BİRİLERİ ÇIKARSA, YA MADDİ YA DA SİYASİ BİR ÇIKARI VARDIR. YA DA GERÇEKLERE GÖRE DEĞİL HİSLERİNE GÖRE TAVIR BELİRLEMEKTEDİR.
Güzelyurt’un bugün veya gelecekte verileceği gerçeği ile hareket edersek bu bölge açısından tek gelişim ve inkişaf alanı kuşkusuz “LEFKE Bölgesi’dir.
Osmanlı döneminden beri Türk olan Lefke kenti, geleneksel, Kıbrıs, Osmanlı, Türk mimarisini yansıtan bir yapıya sahiptir. Yol kenarları ile bahçe içlerinde bulunan konutların dar ve organik sokakları itibariyle dikkat çekicidir. Geleneksel yaşama ait mekânsal özellikler gösteren kent dokusu ile konutları büyük ölçüde. Ortaçağ ve Osmanlı karakteri taşımaktadır. (http://www.starkibris.net/index.asp?haberID=112892). Trodos Dağları kıyısında, sahilde kurulmuş olan Lefke şehri, Güzelyurt havzasının tüm özelliklerini barındırır. Doğal zenginliği açısından kaliteli ve saf kumsal alanı ve su kaynakları ile adanın en iyi narenciye ürünlerinin yetişmesi unvanına sahiptir. Lefke’ye ulaşım Güzelyurt üzerinden karayolu ile yapılmaktadır. Lefke-Güzelyurt arası 21 km, Lefke-Lefkoşa arası 61 km’dir (http://www.metu.edu.tr/~kktctntm/KKTC_tarihi/Lefke.html).
Şimdi gelelim Güzleyurt’a hastane yapımına… Bu kararda üzerinde durulacak olan bölgenin gelişimi için nasıl bir Vizyon izleneceğidir. Bu konuda rasyonel bir yol izlemek için iki açıdan değerlendirme yapmak gereklidir. Birincisi, teknik olarak iflas durumda olup Türkiye’nin yardımları ile ayakta duran KKTC’de her kuruş en verimli ve sosyal fayda yaratacak şekilde kullanılmalıdır. Bu çerçevede, her an verilebilecek bir bölgeye milyonlarca TL kaynak harcanması ekonomi bilimi ile ters düşmektedir. İkincisi ise, bir bölgenin stratejik kalkınması için planlar yaparken tüm risklerin dikkate alınması ve gelişim ve çekim merkezlerinin bu şekilde belirlenerek kaynakların rasyonelce tahsis edilmesi gerekmektedir.
SONUÇ OLARAK BÖLGENİN SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMASI AÇISINDAN EN ÖNEMLİ VE OPTİMAL GELİŞİM VE ÇEKİM MERKEZİ LEFKE AVRUPA ÜNİVERSİTESİ İLE DE FARK YARATAN LEFKE BÖLGESİDİR. GÜZELYURT LEHİNE POPULİZM VE YEREL MİLLİYETÇİLİK YAPAN SİYASİ VE YETKİLİ KİŞİLERİN LEFKE’LİLERE NAZARAN DAHA FAZLA OLMASI BU GERÇEĞİ DEĞİŞTİRMEMELİDİR.