Mevcut Yorgancıoğlu hükümetinin hedeflerinden biri de oldukça dikkat çekicidir. Şöyle ki, bu hedef temel ekonomik gerçeklere ve özelleştirme olgusuna ters düşmektedir. Öyle anlaşılıyor ki; bu maddeyi empoze eden ekonomik biliminden uzak salt ideolojik davranmıştır. Bu hedef aşağıdaki gibidir:
“Özelleştirme Yasası gözden geçirilecek, Özelleştirme Yasası’nda tekelleşmeye yol açacak özelleştirmenin yasak olduğu açıkça düzenlenecektir.”
Özelleştirme olgusundan önce devletleştirmeden bahsetmemiz bence faydalı olacaktır. Çünkü özelleştirilen devlet kurumlarıdır. Devletleştirme daha önce özel girişimciler eliyle işletilen iktisadi kuruluşların kamu mülkiyetine geçirilmesi şeklinde tanımlanmaktadır (http://www.iktisatsozlugu.com/nedir-732 DEVLETLE%C5%9ET%C4%B0RME#.U44Z4naSIoE). Devletleştirme başlıca, rejim değişikliği sosyalizm, devletçilik gibi sebeplerle yapılır. Öte yandan özel kesimin kârlı bir şekilde çalıştıramadığı, gerekli yatırımları gerçekleştiremediği temel endüstrilerle, birinci derecede kamu yararını ilgilendiren ulaştırma, haberleşme ve enerji tesisleri de, tabii TEKEL MEYDANA GETİREBİLECEKLERİ İÇİN DEVLET MÜLKİYETİNE GEÇİRİLİR (http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/devletle%C5%9Ftirme).
Türkiye’de Devleştirmenin nasıl yapılacağı 3082 sayılı 'Kamu Yararının Zorunlu Kıldığı Hallerde Kamu Hizmeti Niteliği Taşıyan Özel Teşebbüslerin Devletleştirilmesi Usul ve Esasları Hakkında Kanun' ile düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre devletleştirme; a) Devletleştirilecek özel teşebbüsün yaptığı hizmet veya üretimin ülke çapında kamu ihtiyacına hitap etmesi, b) Bu hizmet veya üretimin, kontrol, rekabet, ikame veya başka yollardan sağlama imkanının bulunmaması, c) Hizmet veya üretimin yavaşlatılması veya durdurulması halinde kamunun büyük zarar görmesi durumlarında başvurulacak bir yöntem olarak tanımlanmıştır (http://www.milliemlak.gov.tr/kamu-dev-istimval; http://www.kimdirnedir.com/devletlestirme-nedir.html)
Yukarıdan da anlaşılabileceği gibi özelleştirme olgusu içerisinde tabii tekel başta olmak üzere mutlaka tekelleşme olacaktır. Tekelleşmeyi ise sadece piyasada tek bir hizmet ve mal sağlayıcının olduğunu düşünmek isesafdillik olur. ÇÜNKÜ ÖNEMLİ OLAN TEKELLEŞME DEĞİL REKABET İHLALİDİR. Rekabet ihlali ise düopol (2 firma) veya oligopol (2-4) firma durumunda ve/veya birçok firma olmasına rağmen piyasanın büyük bir bölümünün 1-2 firma tarafından kontrol edildiği durumlarda olabilir. Şöyle ki, bu durumlarda kartelleşerek (firmalar aralarında anlaşarak) rekabet ihlalinde ve dolayısıyla tüketici istismarında bulunabilir. Aslında ülkemizde bu durumun var olduğu aynı hükümet programındaki aşağıdaki ifade ile ortaya konmaktadır:
“Rekabet Kurulu ile ilgili mevzuat değiştirilerek kurumun özerkliği ve işlevselliği güvence altına alınacaktır. “
Hükümet yarı yılı aşkın bir süredir gaz şirketlerihakkında açtığı soruşturmayı tamamlamayan ve kurulduğu günden beri verdiği tek kararın Ercan’ın özelleştirilmesinin rekabet ihlali yaratmayacağı yönünde olan Rekabet Kurulunun adından başka bir varlık göstermediğini bir nevi itiraf etmiştir. ANCAK BUGÜNE KADAR NE YAPMIŞTIR.
Sonuç olarak, rekabet ihlallerini önleminin yolu tekelleşmeyi yasaklamak değil tekelleşen sektörleri düzenlemekten geçer. Bunu yapacak yapılar ise REKABET KURULU VE BAĞIMSIZ DÜZENLEME KURULLARIDIR. Örneğin, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), enerji piyasasını düzenlemekte ve denetlemektedir. Bu kurum, müşterilere yeterli miktarda kaliteli ve düşük maliyetli enerji kaynağının, güvenilir ve çevreyi koruyacak bir biçimde sağlanması için bağımsız hizmet vermektedir. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun temel sorumlulukları şunlardır: a) Elektrik, doğal gaz, benzin ve likit petrol gaz pazarlarını yasal olarak düzenlemek ve denetlemek ve b) Rekabetçi bir ortam içinde; finansal açıdan canlı, istikrarlı ve şeffaf bir enerji piyasası sağlamak.
Elektrik sektöründe yeniden yapılanmanın temel mantığı şu şekilde ifade edilebilir: Elektrik sektörünün üretim ve perakende satış bölümleri ölçek veya kapsam ekonomilerinin yoğun olmadığı bölümlerdir. Özellikle son yıllarda teknolojideki gelişmeler, üretimdeki etkinlik ölçeğinin küçülmesine yol açmıştır. O yüzden üretim ve perakende satış bölümlerinin tekel olarak örgütlenmesine gerek yoktur ve üretim rekabete daha kolay açılabilmektedir. Buna karşılık iletim ve dağıtım hizmetleri ise doğal tekel niteliklerini korumaya devam etmektedir, ölçek ekonomileri bu bölümlerde birden fazla şirketin barınmasını imkansız kılmaktadır. Dolayısıyla bu faaliyetler ulusal veya bölgesel tekeller biçiminde örgütlenmeye devam edecektir. Elektrik sektöründe reformun temel amacı elektriğin üretiminde ve tüketiciye iletilmesinde daha fazla rekabet sağlamak dolayısıyla daha ucuza daha kaliteli hizmet sunmak olarak açıklanmaktadır. İletim ve dağıtım faaliyetlerinin batık maliyetleri çok yüksektir. Ayrıca hiçbir ülkede ve coğrafyada birbirine paralel iletim ve dağıtım şebekeleri yoktur. Bu nedenle elektrik iletim ve dağıtımı doğal tekel olarak kabul edilmektedir. BU DURUMDA ELEKTRİK SEKTÖRÜNDE PİYASAYI DÜZENLEYİCİ ÖZERK KURUMLARIN VARLIĞINA VE ONLARIN YAPACAĞI ETKİN GÖZETİM VE DENETİME İHTİYAÇ DUYULMAKTADIR (http://www.toprakdenetim.com/index.php/yeni-menu/108-duenyada-elektrik-özellestirmeleri.)
SON SÖZ: TRAFİK KAZALARINI ÖNLEMENİN YOLU ARAÇLARI YOK ETMEK DEĞİL, ARAÇLARIN TRAFİKTEKİ SEYRİNİ DÜZENLEMEKTİR.