Dün ile yarın arasında

Bizi varlıklar içerisinde en güzel yaratan,Sayılamaz nimetlerle donatan, Görmek için göz,duymak için kulak, Tutmak için el yürümek için ayak veren;bir çeşit ölüm olan uykudan uyandırıp yeni bir gün ihsan eden Rabbimize şükürler olsun.

Bizi varlıklar içerisinde en güzel yaratan,Sayılamaz nimetlerle donatan, Görmek için göz,duymak için kulak, Tutmak için el yürümek için ayak veren;bir çeşit ölüm olan uykudan uyandırıp yeni bir gün ihsan eden Rabbimize şükürler olsun.

Halk arasında bir deyim vardır. Dünya hayatının geçiciliğini ve kısalığını ifade eder.-Üç günlük dünya –derler. Acaba gerçekten üç günlük mü yoksa daha mı kısa bir bakmak lazım. Aslında dünya hayatı üç günlük değil, bir günlüktür. Yani birer birer sayarız ve sona doğru ilerleriz.Yaşanan her gün yeni bir hayattır.Hiç bir gün diğerinin aynısı ve tekrarı değildir.Mutlaka iki gün arasında farklar vardır,kullandığımız kelimeler farklıdır,yaptığımız işler farklıdır,ruh halimiz farklıdır.Kısacası her gün yeni bir gündür.Bize verilen ömür sermayesini günler halinde taksit taksit tüketiyoruz. Burayı tüketirken de Ahiretimiz için bir şeyler biriktiriyoruz.
Şimdi bir bakalım gerçekten dünya hayatı üç günlük mü.?Üçe ayıralım.dün bu gün yarın.Dünü harcadık, yarın elimizde değil,sermayemiz bu günden ibaret.
Hayatın akışı içerisinde bazen bunaldığımız, çıkmaza düştüğümüz zamanlar olur. Aslında hiç te bunalmaya gerek yok neden mi. Bediuzzaman Said Nursi’nin bu konuyla alakalı değerlendirmesi çok dikkat çekicidir. Diyor ki, ”Aslında bir insana verilen sabır gücü o günün bütün hadiselerine tahammül için yeterli fakat insan bu sabır gücünü iyi kullanamıyor,o sebepten zayıf düşüyor bunalıyor.Mesela,gücünün bir kısmını geçmişe yönlendirmiş,geçmişte olup bitmiş şeylere takılıp kalmış, halen geçmişin üzüntüleriyle meşgul.Halbuki şöyle baksa, geçmişte yaşadığı güzel anılar var ama şu an üzgün,şükürler olsun ki güzel günler yaşadım bu zor günler de geçecek.Ya da tersini düşünelim geçmişte zor günler yaşadı şükürler olsun ki geldi geçti artık o zor günler yok,iki durumda da mutlu olmaya bir sebep var.Öyle ise geçmişe takılıp kalmak yersiz.Bir kısmını geleceğe yönlendirdiği sabır gücünü yine yanlış kullanıyor.Henüz gelmemiş sıkıntılar için şimdiden kaygılanmanın üzülmenin bir anlamı var mı yok.Dövülmeden ağlamak gibi bir şey.Yarın acıkacağım diye bütün yemeği bu gün yesen yarına bir faydası var mı yok ,o halde gelmemiş günler için bu telaş niye. Geçmişe takılıp kalmak ta gelecek için kaygılanmak ta yersiz.Bu gün için verilen sabır gücünü yanlış yerde kullanıyoruz.Gücünü geçmiş ve gelecek yönünde sarf eden kişi cephedeki kuvvetlerini üçe ayırıp,bir kısmını sağa bir kısmını sola gönderen komutana benzer.Sağda düşman yok, solda da görünmüyor.Ya gelirse diyerek birliklerin dağılıp merkezin zayıfladığını fark eden düşman, karşıdan yaptığı bir hamle ile merkezi ele geçirir.”İşte geçmişin acılarına, geleceğin kaygılarına takılıp kalırsak bu günü de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalırız.O halde Mevlana’nın dediği gibi “şimdi yeni şeyler söyleme vaktidir cancağızım” diyerek elimizdeki tek sermayemiz olan bu günümüzü iyi değerlendirelim.Sevgi adına, dostluk adına, kardeşlik adına çalışmak, kazanmak adına dünya ve ahireti kazanma adına her ne yapmamız gerekiyorsa bu gün yapalım.Bazı yerlerde şöyle bir tabela dikkatimi çeker “bu mekanda haftanın bir günü sigara içilmez o da bu gündür.”Tarihle sınırlı olmadığı için her okuduğun gün için geçerli oluyor.
Ben de diyorum ki; Bize, ibadet için, ticaret için sevgi, barış, dostluk, kardeşlik kısaca yaşanılabilir bir dünya kurmak, ahretimizde işimize yarayacak güzel şeyler yapmak için bize dünyada bir tek gün verildi o da bu gün!
Elimizdeki tek sermayemiz olan bu günümüzü güzelliklerle doldurmayı, mutlu yarınlar için hayırlı başlangıçlar yapmayı Rabbim cümlemize nasip eylesin.
Bu haber 215 defa okunmuştur

:

:

:

: