Cumhurbaşkanlığı seçimi için süreç devam ediyor.
Erken başlayan süreç, hem adayları yordu, hem de toplumun seçime odaklanmasını olumsuz yönde etkiledi.
Yasal sürecin de başlamasıyla, söylemler, geziler, görselliğe, görüntü algısıyla güç kanıtlamaya yöneliş başladı.
Mustafa Akıncı, Sibel Siber, Derviş Eroğlu, adaylıkla ilgili amaç ve düşüncelerini düzenlenen toplantılarla anlatmaya çalıştılar.
Bu toplantılarda ortaya çıkan, söylemlerden çok toplantılara katılım sayıları oldu.
“Bizimki, sizinkinden daha kalabalık oldu” zihniyetiyle seçim yarışının bittiğini ilan edenlerden “biz de daha çok araba ve bayrak vardı diyenlere” kadar seçimin bu ölçekle küçümsenmesini hayretle izliyorum.
Böyle bir demokrasi, seçim ve kıyaslama kültürümüz var.
Binlerce kişinin sandığa gideceği bir seçimin sonucunu, bir-iki bin kişiyle sınırlamak.
Bayrak sayısına göre oy oranını belirlemek, bu toplantılarda elbette parti sempatizanları her zaman ki gibi ön plandaydı.
Sibel hanım ve Derviş beyin toplantılarında bunu gördük, partililer tek yürek olmaya ve öyle görünmeye çalıştılar.
Burada tabi ki beklentilerde önemlidir, CTP hükümettir, taraftarları için iktidarda olmanın beklentileri de ön plandadır.
UBP muhalefettir, ama yıpranmış ve güven vermeyen bugünün iktidarı yerine, taraftarı için tek alternatiftir.
Sibel Siber, kendini CTP ve hükümetten soyutlamaya, ayrı tutmaya çalışıyor, fakat bu ne kadar mümkün, hükümet icraatları ve CTP’nin kendi iç sorunları Sibel hanımı ne kadar bağlayacak, ne kadar uzak tutacak.
Genel seçimler için UBP ve Derviş Eroğlu çok şey vaat edebilirdi ama Cumhurbaşkanlığı için verebileceği ve seçmenini cezp edebileceği bir imkân yok.
Günden güne çıkmaz sokak olan kuzey Kıbrıs’a, sadece tecrübe, sadece olgunluk, sadece kuru bir değişim, sadece kadın vurgusu yeterli değil.
Mustafa Akıncı, bana göre hem yaptığı toplantıda, hem de arkasından gelen süreçte daha farklı bir görüntü yarattı.
Farklı olan; Toplantı sırasında, daha önceleri, daha başka siyasetlerin temsilcisi olmuş isimlerin yanında olmasıydı.
Destek veren ve sürpriz olarak nitelenen başka isimlerde gün geçtikçe ortaya çıkıyor.
“Daha çok şaşıracaksınız, yanımıza daha kimler kimler gelecek” diyorlar.
Sadece partili seçmenin oyu kazanmaya yeter mi, elbette yetmez, toplumun farklı kesimlerine, farklı yaş guruplarına ulaşmak şart.
Kudret Özersay bu seçimin tek galibi olacak, kazanacağı her oy, her güven, onu önümüzdeki yıllarda siyasi arenanın en önemli figürü yapacak.
Sırf bu seçimden güçlü çıksın, siyasi hareketlenmeye öncü olsun diye, Kudret hocaya oy verecek olan, siyasetin geleceğinde Kudret hocayla yer almak isteyen birçok insan var.
Bu seçim sadece Cumhurbaşkanlığı seçimi değil, önümüzdeki süreçte bu seçimin sonuçlarına göre, siyasetin yeniden şekilleneceği bir seçimdir.
Seçim sonucuna göre hükümetin, siyasi parti yönetimlerinin, yeni siyasi adreslerin daha belirgin ortaya çıkacağı sonuçlarda bu seçimin getirilerinden olacak.
Kazanmak için artık sadece görsellik, söylem, hamaset, savaş, çiçek, böcek, devlet imkânlarından fayda, yeterli değil.
Unutmadan söylemek istediğim bir nokta daha var;
Geçen hafta bayrak konusu tartışıldı, börekli miydi, lahmacunlu muydu? Bir anda bayrak herkesin hassasiyeti oldu.
Bir bayrak konusu daha vardı ki esas tartışılması gereken, esas hassas olunması gereken oydu.
Türkiye ve Kıbrıs Cumhuriyeti bayrakları yan yana göndere çekilmişti.
Börekli bayrak kadar tartışılmayan, ama gerçeğimizi, çaresizliliğimizi açık seçik ortaya koyan, dünyanın bildiği tek gerçek buydu.
Bu gerçekten hareketle yapılabilecek olanın en iyisini, bıkmadan usanmadan, oturmadan nasıl yapabiliriz onun arayışına girelim.
Yoksa sırf makam doldurmak için uğraşıyorsak, bugünden ne farkımız olur.
Sırf söylemleri, konuşmaları, makamın yetkileri dışında verilen sözleri, bir başkasını yererek ve bel altı darbelerle dedikodu mekanizmasını çalıştırarak, fark yaratmaya çalışanları hiç dikkate almadan, ilerleyen zamanlarda da değerlendirmeler yapaya devam edeceğim.
