Erkan EĞMEZ
Kıbrıs sorunu konuşulmuyor bu seçim arifesinde. Adayları takip ettiğim oranda gözlemliyorum da Cumhurbaşkanı’nın asli görevi olan Kıbrıs sorunu ile ilgili yürüttüğü müzakere süreci yeterince tartışılmıyor. Geçenlerde 2. Cumhurbaşkanı Talat ile bir konuşmamız oldu. O da takdir etti ki, Kıbrıs sorunu bu seçim süreci içerisinde tartışılmıyor. Başta bunu rakip adaylar tartışmalı idi. Cumhurbaşkanı Eroğlu geçende Türkiye den bir TV ye verdiği mülakatta Kıbrıs sorunu ve müzakere süreci hakkında geniş bilgi verdi. Nereden başlayıp nerelere kadar geldiği hakkında geniş açıklamalarda bulundu. Yeterli mi? Ebette değildir.
Bu tartışmayı özellikle Cumhurbaşkanı Eroğlu’na rakip olan adaylar yapmalı. Çünkü seçildikleri andan itibaren kim seçilir ise ve görevi devralır almaz önünde Kıbrıs sorununu bulacak. Perde arkasında çok oyunlar planlanıyor bunu görmemek saflık olur. Özellikle rakip adaylar açıkça eğer kazanırlarsa nasıl bir yol izleyeceklerini ve federal Kıbrıs oluşumu için nelerden feragat edeceklerini açıkça anlatmıyorlar.
Bizim adaylarımız Cumhurbaşkanlığı makamını nerde ise icraatın başı gibi gösterip farkındalık yaratmayı hedefliyorlar. Allah aşkına Cumhurbaşkanlığı makamı devletin yönetiminde göstermelik bir makam. Evet devletin başı halk oyu ile gelmekte ancak yürütmenin başı değildir. Anayasada sınırlandırılmış yetkileri belli. Bakanlar Kurulu’na başkanlık eder çok söyleniyor. Her istediği zaman Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu’na başkanlık yapıp yürütme ile ilgili kararlar alamaz ki. Bunu iddia eden varsa anayasayı birkaç kez daha okusun. Örneğin üçlü kararnameleri imzalamazsa ne olacak hükümet bir kez daha gönderecek ve imzalamak zorunda kalacak. Başbakan İrsen Küçük döneminde benzer bir durum veya kriz yaşanmıştı. Atamak istediği müsteşarını imzalamamıştı Cumhurbaşkanı. Israr ile yazıp gönderdiği zaman da imzalamak zorunda kalmıştı.
Demek oluyor ki, icraat ile ilgili konuşacak olan makam hükümet, meclisdeki çoğunluğa sahip hükümet Cumhurbaşkanı’nın müzakerecilik konusunda bile sınırlayabilir. Meclisin çoğunluğunun onaylamadığı bir anlaşma bile referanduma sunulmama riski taşır. Şu bir gerçek ki, Cumhurbaşkanı ve hükümet uyum içinde olmalı. Geçtiğimiz dönemde uyum oldu mu? Büyük oranda oldu. Çünkü Cumhurbaşkanı Eroğlu hükümet işlerine çok karışmadı. Zırt pırt gidip de Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek istemedi. İstese siyasi kriz kapıda diye düşünürdüm. Polis Genel Müdürlüğü atamasında ciddi bir koordinasyon uyuşmazlığı oldu ve atanamadı. Bana göre hükümet ve Cumhurbaşkanı sınıfta kaldı uzlaşamadılar. Kusur kimde!!!!!
Çok özet birkaç örnekleme yapmak istedim çünkü rakip adayların Cumhurbaşkanı oldukları takdirde yapacakları bir çok şey sıralıyorlar da tutarlı değil. Çünkü o işler icraatın başı hükümetlerin görevi. Bazı atadığı kurumlara başkanlar var, Amme Komisyonu devlet memurlarının atamaları bazı tayin ve terfiler: Peki hükümet bunların dışında mı değildir. Şunu halkımıza manipüle etmeden konuşmalıyız; bizim sistemimiz parlamenter sistem, Cumhurbaşkanı devletin başı olarak hükümete oran ile yetkisiz bir makam.
Dünya ve BM toplum lideri olarak Cumhurbaşkanı’nı tanır ve görüşür, başta Kıbrıs sorunu olmak üzere de Cumhurbaşkanıinisiyatif belirler ve bu müzakerelerde halkının haklarını korumaya çalışır. İşte Cumhurbaşkanı Eroğlu’na yönelik eleştiri bu noktada olmalı. KKTC halkının haklarına helal gelecek adımlar attı mı? Masadaki duruşu bazı adaylar da Cumhurbaşkanı Eroğlu duruşu ile Rum lideriAnastasiadis’i masadan kaçırdı. Niye kaçtığı da konuşulmuyor. Türk tarafı haklı Rum lider o kadar baskı gördü ki, kendi muhaliflerinden bir bahane ile masadan kalktı. Öne sürdüğü Barbaros gemisinin sismik araştırmaları, neden bu değildir. Daha AKEL Genel SekreteriKiprianou açıkladı,“Anastasiadis’in masadan kalkması büyük bir hata oldu ve kalktığı gibi masaya geri dönmeli ve müzakerelere derhal başlamalıdır.Aksi halde çok ciddi kayıplarımız olacak” dedi.