Emete GÖZÜGÜZELLİ(Akademisyen)
Son zamanlarda,1571 sonrasında adaya getirilen nüfusun Osmanlı döneminde devşirilen Yeniçeri’lerden olduğu sosyal medyada gündeme getirilmeye çalışılmakta ve bu topraklarda yaşayan insanların analarının Venedikli veya Rum olduğu iddia edilmektedir. Hatta bir takım küçük parti temsilcileri de buna mesken tutan beyanatlar vermeye çalışmaktadır. Şüphesiz bu söz ve davranışlar içerisinde bulunanları düşünce özgürlüğü çerçevesinde saygı göstermek çok manasız olacaktır. Zira ortaya konan davranışın hedef aldığı unsur milletimiz ve Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bu saldırı İslam kimliğimize yönelik de gerçekleşmekte ve özümüzü inkâr edecek boyuta varan eylemlerde bulunulmasına temayül edecek boyutlara varabilmektedir. Fecaat edici bu durum, bağrımızda zuhur eden diğer söz ve eylemlere de çanak tutmaktadır. Örneğin İstiklal Marşımızın bizim olmadığını iddia etmek yada adada Türk Futbol Federasyonu’nun ülkemizde açacağı temsilciliğin ret ederek Rum Yönetimi’nin bünyesinde faaliyet süren KOP’a üyeliği gündeme getirecek kadar….Hem de bu tür çıkışlar sivil toplum ve siyasi partiler nezdinde gerçekleştiriliyorsa durumun vahametini görmek pek de zor olmamaktadır.
Ulusları ayakta tutan milli ve manevi değerleridir. Bundan yoksun olmak ezansız sabaha benzer! Nitekim, Kıbrıs Türklerinin ecdadı Anadolu’dan gelen Türk boylarından oluşmaktadır(Damargne,Dikos,Tarcan,2005). Esasında Kıbrıs’ta Türk varlığı Osmanlı döneminde tesis edildiği belirtilse de, adada Memluklar döneminde Kıpçaklar ile Türk varlığı tesis edildiği,bunun da ötesinde Pro-Türk ön uygarlık tarihinde MÖ -1400’de Kıbrıs’ta Alaş İmparatorluğu ile Türk hâkimiyeti kurulduğu belirtilir(Tarcan,2005).
Genel çerçeve ile bugüne değin, Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs Türkünün varoluş kavgasında her daim yanında olduğunu unutanların var olduğu bir süreç içerisindeyiz. Keza, bugün 1974 öncesinde o beğenmeyip söz söyledikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve TÜRK BAYRAĞIaltında mücadele verdiğiniinkar edecek hareket ve eylemlere şahit olmaktayız.Daha da ötesi, adada can ve mal güvenliğimizin bekçisi Türk ordumuza “işgalci” söylemini defaatle gündeme getirmeye çalışanlar olduğunu görmekteyiz. Tüm bu hadiseler değerlendirildiği zaman, neden bu noktalara geldik? Neden ülkemizde Anavatan aleyhtarlığı faaliyetler yürütülüyor? Şüphesiz bu tür faaliyetlerde bulunanları belgeleri ile sizlere sunmak yerinde olacaktır. Lakin şu sınırlı satırlarda bir anda bunları dile getirmek pek de kolay olmayacaktır. Ancak bu yazmayacağımız manasına gelmemelidir.
Esasenidrak edilmesi gereken önemli mesele,1974 sonrasından bugüne kadar milli ve manevi değerlerimizi heba eden siyasal bir sistem içerisinde bulunduğumuz hakikatidir. Kurumsal bir devlet yapısından uzak, adaletten,disiplinden, mefkûreden yoksun bir düzen yaratıldığı bir süreç geçirdik. Şüphesiz, bunun suçlusu egemenliğimiz için inşa edilen KKTC Devleti değildir!
Şayet bir sitem yapılacaksa, önce kendi evimizin içine bakılmalı,sonra diğerlerine. Bizleri temsil edenler bugüne kadar halkımız,gençlerimiz için ne yaptılar? Bu efendiler millete hizmet için yürüseler bugün bu içler acısı durumda olurmuyduk? Gençliğimiz, yeni neslimiz heba oluyor, uyuşturucu,alkol batağında bet ofisleri,kumar yollarında dibe çöküyor!Milli ve manevi bilinçten yoksun yetiştiriliyor,Devletine karşı umutsuzluk aşılanıyor ve halen bunların suçlusu Anavatan mı? Bugün gençlerimizin uluslararası spor müsabakalarında yer alamamasının sebebi Anavatan olarak görmek ne kadar büyük bir gaflettir. Bu düşünce içinde bulunanlar tarihimize uzanıp baksınlar bakalım geçmişten beri bugüne değin nefes almamızı engellemek için her ortamda karşımıza çıkan Rum-Yunan politikaları ve buna çanak tutan uluslararası toplumun tutumu ne olmuştur? Takdir sizin!
