Rengarenk çiçeklerin açılıp,etrafa mis kokular saçarak yaşam sevinci aşıladığı;sabahın erken vaktinde dallarda cıvıl cıvıl ötüşen kuşların şarkılarıyla her tarafta baharın güzelliklerinin,yarının muştularının yaşandığı şu güzel günleri saat saat, dakika dakika, nefes nefes yaşayıp hazzına varırken,bizi ve tüm evreni bu güzellikte yaratan Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.
Rengarenk çiçeklerin açılıp,etrafa mis kokular saçarak yaşam sevinci aşıladığı;sabahın erken vaktinde dallarda cıvıl cıvıl ötüşen kuşların şarkılarıyla her tarafta baharın güzelliklerinin,yarının muştularının yaşandığı şu güzel günleri saat saat, dakika dakika, nefes nefes yaşayıp hazzına varırken,bizi ve tüm evreni bu güzellikte yaratan Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.
Her şeyi yerli yerinde ve eksiksiz yaratan rabbimiz, içerisinde yaşadığımız çevreyi bize emanet etmiştir.Dağlarıyla, pınarlarıyla,ağaçları,çiçekleriyle dereleri denizleriyle kısacası sayılamayacak kadar çok nimetleriyle hizmetimize verilmiş yer yüzü,hiç birimizin ebedi mülkü değildir.Nasıl ki bize atalarımızdan devroldu ise bizden sonra da çocuklarımıza onlardan onların çocuklarına devrolacak.Takdir edilen eceli yani kıyamet gelinceye kadar böyle devam edecek.Tıpkı bir han gibi her gelen göçecek,han burada kalacak.
İbrahim bin Ethem,bir gece sarayında dinlenirken, kapıya gelen bir yabancı illa ben bu handa konaklayacağım diye ısrar ediyor.Gürültüye uyanan İbrahim bin Ethem,hayırdır ne oluyor diye soruğunda adam “ben bu handa geceleyeceğim diyorum senin adamların bırakmıyorlar”dediğinde ,”burası han değil ki benim sarayım” diye cevap veriyor.Yabancı adam soruyor bu sefer,bu saray senden önce kimindi?-babamın- ondan önce- herhalde babamın babasının,- ondan önce-her halde onun babasınındı ne bileyim- peki neredeler? -Hepsi bırakıp gittiler.-Her gelenin bir müddet eğlenip sonra bırakıp gittiği yer han değil de nedir.”..
Bir hana misafir olan kişi, misafir olduğu yere zarar vermez,kendisinden sonra gelenlere de faydalı olsun diye onu en güzel şekilde korumaya gayret eder.
Çevre,hepimizindir oradaki en ufak bir olumsuzluk hepimizi etkiler.Yok olan güzellikler,kirlenen toprak ,su hava bizi de bizden sonrakileri de etkiler.Sağlıklı bir yaşam,sağlıklı çevreyle mümkündür.O halde çevremizi korumak,kendi sağlımızı ve geleceğimizi korumak demektir.Peygamber efendimiz.”Mümin bal arısına benzer. Bal arısı temiz yere konar,temiz şeyleri yer,temiz şeyler üretir.Konduğu yere zarar vermez” buyurmakla aslında meseleyi gayet veciz bir şekilde ifade etmektedir.Bir başka hadislerinde de insanların konakladıkları yerleri,ağaç gölgelerini su başlarını temiz tutmamızı öğütlüyor.Dünyayı korumak ve güzelleştirmek adına da “Kıyamet kopuyor dahi olsa elinde bir fidanı olan vakit buluyorsa diksin”buyuruyor.Ağaç dikmenin faziletiyle alakalı olarak yine buyuruyorki,”Kim bir ağaç dikerse, o ağacın meyvesinden istifade eden canlılar adedince o kişiye sevap yazılır”
O halde hep birlikte daha güzel yarınlara ulaşmak için çevremizi korumaya, güzelleştirmeye gayret edelim.Çocuklarımıza,gülü dalında sevmesini öğretelim.Tüketmeyi değil de güzellikleri artırmayı anlatalım.Günleriniz bahar neşesiyle dolsun efendim.
AĞLAMASIN
Hor bakma toprağa kıyma fidana
Sünbül boyun büküp gül ağlamasın
Güzel dünyamızı koyma figana
Halden haber veren tel ağlamsın
Hak’dan hediyedir yerin dokusu
Çiçeklerden gelir Cennet kokusu
Salma dört yanına ölüm korkusu
Toz duman savuran yel ağlamasın
Balıklara mezar etme nehiri
Çağlayan dereye katma zehiri
Çöp dağına mahkum etme şehiri
Perdeler yas tutup tül ağlamasın
Yurdumuz yaylamız yeşil dal olsun
Arılardan kovan kovan bal olsun
Yağmur eksilmesin suyu bol olsun
Kavrulan toprakta bel ağlamasın
Herkes gayret etsin hallı halınca
Fidan varsa diksin vakit bulunca
Hakkı,biz gidip de dünya kalınca
Nesil mecnun olup çöl ağlamasın