“Study in North Cyprus” sloganı ile başlayan ve “Eğitim/Üniversiteler Adası” olma misyonu ile gelişen süreç bir durgunluk dönemine girmiş gibi gözüküyor. Durgunluk derken, yanlış anlaşılmasın. Büyüme devam ediyor, üniversite ve öğrenci sayıları artmaya devam ediyor. Ancak, “Kalite ve Uluslararasılaşma” boyutu ile ilgili bir durgunluğa girildiği görünüyor. Bu durgunluk usul, esas ve niteliksel açıdan geçerlidir. Kaliteli eğitim açısından geçerlidir.
Bölgede ve Ülkemizde yaşanan yoğun rekabet sonucu, her üniversite bireysel bazda kendi geleceğini garanti altına alma mücadelesini içte ve dışta sürdürmektedir. Oysa, devlet politikası olarak, resmi kurumlar olarak ve işbirlikleri/ortaklıklar anlamında fazla bir destek ve ilerleme görülmemektedir.
Neyse, artık bu ülkede eleştirilmedik konu kalmadığına inaniyorum. Demek ki eleştirmekle birşey değişmiyor ve bir yere varılmıyor. Bu alanlardan birisi de 'Yükseköğretim'. Yere göğe sığdıramadığımız, herkesin çok önemli olduğunu söylediği ve lokomotif dediği bu sektör, gerçekten ne kadar güçlü, ne kadar öncü, ve ne kadar yüksek?, Değeri gerçekten biliniyormu? Hakettiği önem veriliyormu?
Maalesef, gerçek anlamda bu değerin verildiğini söylemek zor. En önemli başarı kriteri 'öğrenci sayısındaki artış' olduğu sürece, kalite ve sürdürülebilirlik ön plana çıkmadığı sürece uzun vadede başarılı olma şansı yoktur.
Peki, bu sektöre neden gereken önem verilmiyor acaba? Çünkü; Yükseköğretim bir Devlet politikası olarak ele alınmamaktadır. Kurum ve kuralları ile gereken önem ve destek verilmemektedir. Sektörün sahibi belli değildir; Üniversiteler mi? MEB mi?, YÖDAK mı? Bir de olayın YÖK boyutu var. Çünkü bütün üniversiteler öğrenci kaynağı olarak Türkiye’ye daha bağımlı durumdadır.
Ayrıca, Devletin merkezi yönetiminin ve yerel yönetimlerin bu sektöre yönelik altyapı ve üstyapı yatırımları yok denecek kadar azdır. Teknoloji, AR-GE desteği yoktur. Yurtdışı tanıtım ve etkinliklere katkısı yoktur. Ulaşım ve konaklamaya katkısı yoktur. Spor, sanat ve kültür faaliyetlerine katkısı yoktur. Yapılan destek sadece Türkiye Cumhuriyeti Yardım Heyeti aracılığı ile belli kriterler, sınırlar ve miktarlar dahilinde yapılan yardımlardan ibarettir.
Görüldüğü gibi yine sorunlardan bahsetmeye başladik. Çünkü, maalesef bu ulkede her alanda olgduğu gibi Yükseköğretimde de sorunlar devam etmektedir. Peki ne yapmak gerekiyor?
Etrafımızda yoğun bir rekabet yaşanırken, bir de içeride rekabet başlamıştır. Üniversite sayısı son 3 yılda iki kat artmıştır. Daha küçük ölçekli, butik üniversiteler açılmaya başlamıştır. Köklü, büyük ve güçlü üniversiteler ile yeni, küçük ve butik üniversiteler arasında da bir rekabet başlamıştır. 3 büyük ve köklü özel üniversite “yavrulamıştır”!!! Birer küçük üniversite kurmuşlardır. Bu garip gelişmeler ülkemize has ve başka yerde pek rastlanması mümkün olmayan türdendir. Üniversite açmak , küçük bir işletme/tesis açmak kadar kolay olmaktadır. Üniversite açma ön izni ve öğretime başlama izni kriterleri uluslararası standartlardan hatta Türkiye’den çok uzaktır.
Bu nedenlerle, artık birşeyler yapmanın zamanı gelmiş ve geçmektedir. Öncelikle ve ivedilikle, 2005 yılında yapılan Yüksekoğretim Yasasının güncel şartlara uygun hale getirilmesi, 2006 yılında kurulan ve Yükseköğretimden sorumlu olan resmi kurum YÖDAK'ın yapısının günümüz şartlarına uygun hale getirilerek adında geçen fonksiyonlarını kuruluş amacına göre gerçekten icra edebilmesi son derece önemlidir. Bir akademisyen ve YÖDAK üyesi olarak bunları gündeme getirmeyi ve dikkat çekmeyi hem sorumluluğum, hem de görevim olarak düşünüyorum.
Köklü üniversitelerimizin sürdürdükleri çabalar ve başarılı adımları ile bugüne gelen yükseköğretim sektörünün artık bireysel bazda değil kollektif olarak 'Eğitim Adası Kuzey Kıbrıs' sloganı ile işbirliği göstermeleri, nicelikten çok niteliğe önem vermeleri, kalite odaklı uluslararasilaşmayi teşvik etmeleri önem arzetmektedir.
Böylelikle, KKTC'de “Yüksekte” olmasını istediğimiz “Yükseköğretim” sektörü; suyun akışına, rüzgarın yönüne, güçlü olanın tercihine göre, birbirini yok etmeye çalişan kurumlar yerine daha sağlıklı, bilinçli, kaliteli ve güçlü bir yapı ile hem hakettiği değeri ve yeri bulacaktır hem de bölgesinde rekabet gücünü arttırarak bir çekim merkezi ve “Yükseköğretim Adası” olma misyonunu başarı ile gerçekleştirebilecektir.