Başlıkta da belirttiğim gibi kurtulamayacağız. Neden mi? Çünkü artık genlerimiz bu şekilde kodlandı. Yıllar önce bir makale okumuştum toplumların ve ırkların alışkanlıklarının genetik kodlamalarına işlediğinden bahsediyordu. Yani kurtuluş yok. Uyutulacağız! Ama akıl ve onu kullanan insanlar seslerini duyurdukca bunun önüne geçebiliriz umarım. Neyse, konumuza gelelim.
Geçtiğimiz günlerde Anastasiadis’in CNN Turk’e verdiği özel röportajı izledim. Adam açık açık söyüyor.” Önce güven arttırıcı önlemlerin işlevselliği test edilecek ondan sonra çözüm için konuşabiliriz, bir tarih vermek mümkün değil” diyor. Ercan’a karşılık Maraş için ise” bakılır” diyor. Çözüm için gereken para sorulduğunda en önemli yanıtı alıyorsunuz; Annan planında para Uluslararası toplumdan toplanacaktı şimdi ise öyle bir yaklaşım yok.
Birleşmiş Milletler “anlaşın gazı çıkarın gereken parayı da siz ödeyin” demiş. Bu, bu kadar kolay olmamalı. Bu gazın en düşük maliyetle Avrupaya ulaşmasının Türkiye üzerinden olacağını herkes biliyor. Bu gazdan menfaat sağlayacak başta Avrupa devletleri olmak üzere diğer ülkelerin de ellerini cebine atması gerekiyor. Anastasiadis gaz için 2021 yılını öngörüyor. 6 sene daha mevcut statünün sürdürülmesi ve gazdan gelecek gerekli olan 25 milyar doların beklenmesi bana göre kabul edilemez bir süreç. Yapılması gereken; bu gazın önemini sürekli dile getiren büyük Avrupa Devletlerinin biran önce çözüm için fonu sağlaması ve iki toplumun da ihtiyacı olan refaha ivedilikle kavuşturulması olmalı. Tabi almadan vermek olmaz isterlerse çıkacak gazı da bir çeşit fonun geri dönüş garantisi olarak teminat kabul etsinler.
Olması gereken de o zaten fakat; bu fakat başka fakat! Paylaşım oranlarını görüşmelerin en son maddesine bırakmışlar. Bu ne demek en zor olan konuların baştan halledilmesi gerekmezmi? Evlilikte bile Karı-Koca önce ana sorunu çözer gerisine sonra bakarız derler. Sona bırakmak ise bana dışarıdan gelecek bir free-kick için aralanmış bir baraj hissi uyandırıyor.
Şimdi bizim Doğalgaz Enstütümüz ve/veya dairemizin yapmış olduğu değerlendirmelere gelelim. Ha pardon bizde böyle bir kurum yoktu değilmi? Başka ülkelerin yapmış olduğu araştırmalardan ve internetten bulduklarından feyz alarak konuşuyor bizim Devlet Adamlarımız.
Bu kabul edilebilirmi? Bizde hiç mi bu işten anlayan birileri yok? Var ilakki, olmaz olurmu ama Avrupada Amerikada dev şirketlerde çalışıyorlar. Halbuki buradan bir yetkili göz kırpsa standartlarını koruyarak hepsinin bir saniye bile tereddüt etmeden geleceğine eminim. Aman sakın yanlış anlaşılmasın bu gibi enstütüler gönüllülük esasına göre ülkemizde mevcut üniversitelerimiz bünyesinde de kurulabilir. Politikacılarımıza yandaş istihdamı yolu açmak değil amaç.
Gelelim Yunanistanın garantörlük antlaşmasının iptali projesine. Altında yatan nedenin Doğu Akdeniz doğal gazı olduğunu bas bas bağırıyor tüm dünyadaki bağımsız medya. Rahmetli Demirel’in dediği gibi “Denktaş ve Doktor bize yardım edin bu Rumlar İngilizleri bitirdi şimdi bizi kıymaya başlayacaklar” dediğinde Türkiye Dışişlerinde nasıl sadece üç sayfa bilgi vardıysa şimdi de bizim elimizde bu stratejilerle ilgili bu kadar bilgi var. Uyumaya ve uyutulmaya devam...