Büyük koalisyon…

Sonuçta “büyük koalisyonumuz” da kuruldu, belki Türkiye’ye de “bu iş nasıl yapılır” dersi verildi.

Sonuçta “büyük koalisyonumuz” da kuruldu, belki Türkiye’ye de “bu iş nasıl yapılır” dersi verildi.
Öyle mi oldu gerçekten?
Fazla karıştırmamak lazım belki de. Büyük koalisyon ne demek ki? Halkta yansıması kalmamış bir güya sol parti ile benzer hatta beter durumdaki güya milliyetçi bir partinin birlikteliği büyük koalisyon olabilir mi?
Hadi varsayalım öyle oldu.
Önemli olan koalisyonun adı veya algısal büyüklüğü değil, gerçekten icra hükümeti olup olmadığı, herhangi bir yaraya merhem mi olacağı, cukka sistemine devam mı edeceği…
Yoksa Ali Veli ile Veli Ali arasında bir fark yok…
Demokrat Parti çok mu küçüktü Ulusal Birlik Partisinden?
Veya mecliste bugün var mı yok mu belli olmayan ama hem Lefkoşa Belediyesi’ni hem de Cumhurbaşkanlığı’nı lotaryada kazanır gibi kazanan Toplumcu Demokrasi Partisi çok mu küçük Mehmet Ali Talat dopingi ile kendisine gelmeye çalışan Cumhuriyetçi Türk Partisi’nden?
Önemli olan ortaklar birlikte iş yapacaklar mı? Bir birlerine asgari düzeyde güveniyorlar mı? Kurulan koalisyon erken seçim hükümeti mi, icraat hükümeti mi?
Yoksa ne hükümeti bu?
Derler ki görüşmelerde belli yere gelinmeye başlanmış, Mart 2016’da referandum bile olabilirmiş. İki toplumun birisinin veya ikisinin de eş zamanlı referandumlarda hayır demesinin önü kesilmeli, halklar barış fikrine alıştırılmalıymış…
Mış da mış anlayacağınız. Olur mu? Olur… Kıbrıs’ta döndürülmedik taş, tartışılmamış konu kalmadığına, hatta her mesele enine boyuna kırklarca defa her açıdan tartışıldığına göre eğer siyasi istek varsa çözüm aylar içerisinde değil, haftalar içerisinde gelebilir be üstelik – hani Cumhurbaşkanı Akıncı “çözüm için sihirbaza ihtiyaç var” diyor ya – sihirbaza falan da gerek yok. İstek olsun yeter.
İngiltere Dikelya’yı çözüm olursa drahoma gibi yeni devlete hediye edecek, Ağrotur ile idare edecekmiş…
Yeter mi? Yetmez, Ağrotur’dan da defolsun gitsin, bitsin bu Kıbrıs’ta “böl yönet” kirli oyunu İngiltere’nin.
Garantiler sona erecekmiş…
Hop dedik, orda dur kardeş! Değil Mustafa Akıncı, Özdil Nami, hortlayıp Marks, Engel hatta Lenin gelse bu numarayı kimse yemez.
Türkiye garantisi olmadan Kıbrıs Türk halkı Rum-Yunan uzo masasına çerez olur. Yeni çözümü garanti edeceği belirtilen o Avrupa Birliği de “hükümranlık hakkı” der, “iç işleri” der seyreder Kıbrıs Türküne mezalim yapılmasını. Bizim Rum aşığı solcular da işbirliği yapar, Kıbrıs Türkünün varlığına turp suyu sıkılır, olur biter.
Bunlar aşırı fikirler, paranoyalar diyen varsa, yapmayacaklar ise ne diye Türk garantisine bu kadar kafa yoruyorlar. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine kadar sürecek bir garanti sistemine niye karşı çıkılıyor? Türkiye de AB üyesi olur ise ancak o durumda AB garantisi anlamlı olur.
Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesi, “yerleşikler” meselesi, toprak miktarı ve mal varlığı hakkı dâhil kişisel haklar zor konulardır ama çözülebilinir. İnsanca yaklaşıldığı takdirde, “eski sahip” kadar “kullanan” da dikkate alınır ise, 35-40 yıldır Kıbrıs’ı vatan yapanın hukuku korunur hakkı teslim edilir ise bu çetrefil konular da kolayca hallolur. Yoksa Başpiskopos Hrisostomos’un veya diğer Rum milliyetçilerinin dediği gibi “Kıbrıs’ta doğanlar veya Kıbrıs Türküyle evlenenler hariç tüm yerleşikler gider, sorun çözülür” derse Rum yönetimi, kimse bu durumun altından kalkamaz. Eğer “Tüm 1974’de göç edenler kuzeye dönecek, mal-mülk hakları verilecek” diye bir tutum içinde olunur ise, Mustafa Akıncı istediği kadar çözüm yakın desin, çözüm falan olacağı yok.
Hükümet ne yapacak? İstediği kadar “büyük koalisyon” olsun, hatta isteniyor ise tüm partileri katıp “ulusal koalisyon” yapalım, ne fark edecek? Halk kabul etmez, edemez satışı, Kıbrıs’ta yok olmayı.
Yoksa, adil, yaşayabilir, Kıbrıs Türk halkının haklarını garanti altına alan, Türkiye’yi Kıbrıs’tan koparmayan bir düzenleme niye kabul edilmesin? Bunun için büyük koalisyona falan da gerek yok. Hatırlayın 2014’de iktidarda kimler vardı, ne diyorlardı ama sonuç ne oldu? Kıbrıs Türk halkı Annan Planı denilen o planı her şeye rağmen kabul etmemiş miydi? Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş karşıydı, UBP karşıydı, DP utangaç bir şekilde “havet” derken geriye kalan tüm sağ kesim hayır dememiş miydi? Sonuç %65 evet olmadı mı?
Demek ki sağ-sol meselesi değil bu iş. Halk çözüm için Annan Planına bile evet demiş ise, düzgün görüşülecek bir metne yine evet der. Mesele Rum tarafı isteyecek mi? İstemeyecek. Ne bugün ne de yarın. İnşallah referandumlara gidilir ise tekrar göreceksiniz nasıl dansöz gibi kıvıracak Nikos Anastasiades – tıpkı Demetris Hristofyas’ın kıvırttığı gibi 2004’de.
Ne demişti ağlaya ağlaya Tasos Papadopulos baş faşisti? “Hayır deyin. Kıbrıs Cumhurbaşkanı olarak seçildiğim görevi, cemaat lideri olarak tamamlamayım.” Kafa bu.
Büyük koalisyon, Mustafa Akıncı iyi niyeti, Özdil gayretleri… Kolay gelsin.
Bu haber 1847 defa okunmuştur

:

:

:

: