BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs özel temsilcisi Espen Barth Eide, iki liderin yanında, “Liderler, 1974 öncesi bireylerin mülkiyet hakkını tanıdı, çözümden sonra mahkeme niteliğinde mülkiyet komisyonu kurulacak” açıklamasından sonra gerek basınımızda gerekse sosyal medyada KKTC”de Kıbrıslı Türkler”e ait mülkler tehlike altında, Türkiye kökenli vatandaşlarımız gemilerle geri gönderilecek şeklinde haberler hızla yayılmaya başladı. Bu haber karmaşası bir yana Cumhurbaşkanlığından Kıbrıs Türk tarafının kapsamlı mülkiyet önerileri ile ilgili herhangi bir açıklama gelmedi. Sadece Yukarıdaki açıklamanın ardından KKTC Cumhurbaşkanlığı sözcülüğü açıklamanın iki liderin açıklamasıdır şeklinde bir açıklama geldi.
Bilindiği üzere Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs Müzakere 6 Eylül 2010 tarihinde yaklaşık 70 sayfalık kapsamlı bir öneri sunmuş, aynı gün Rum tarafı da kapsamlı önerilerini BM aracılığı ile Kıbrıs Türk tarafına sunmuştu. Türk tarafı devam eden müzakerelerde 6 Eylül 2010 tarihli öneriler zemininde mi hareket etmektedir, yoksa Anastasiadis”in yaptığı gibi ben yeni bir liderim, daha önce anlaşılan ve önerilen hiçbir konu beni bağlamaz şeklinde bir pozisyon içerisindedir?
Eski bir Müzakere heyeti üyesi ve mülkiyet görüşmecilerinden biri olarak bazı açıklamalar yapıp kamuyu aydınlatma ihtiyacı duydum.
Müzakerelerin en hassas ancak önüne geçilmeyen problemi, konuşulan her konunun özellikle Rum basını tarafından doğru veya yanlış ertesi gün basın yolu ile sızdırılmasıdır. Özellikle Mülkiyet ve Toprak konularında yapılan her açıklama KKTC”nin ekonomik ve sosyal dokusunu menfi yönden etkileyecek sonuçlar doğurabilecektir. Bu yüzden değil midir ki Mülkiyet başlığından farklı olarak ayrı bir başlık olan Toprak konusunda harita ve rakamları (köy - kasaba isimleri ve yerleşim oranları) sürecin en son aşamasında konuşulacaktır sözünü Hristofyas”a önce kabul ettirip, daha sonra BM Genel Sekreterine açıklamasını yaptırmıştık.
Ancak bu uzlaşıya rağmen bile, Anastasiades bize KKTC”de iade edilmesini istedikleri bölge ve köylerin isimlerini içeren ve en az 100.000 Rum göçmenin hangi oranda hangi bölgelere geri dönmeleri gerektiğini gösteren yazılı bir öneri sunmuştu. Bizler bu kağıdı verildiği anda reddetmiş ve önerinin yapıldığı gün protesto mektubunu BM vasıtasıyla Rum görüşme heyetine verilmiştik. Bunları niye anlatıyorum, mülkiyet en hassas konudur, herhangi bir açıklama yapılmadan önce bir değil üç kez düşünülmelidir.
Bu yüzden Toprak konusunun “harita ve rakam” boyutunu sürecin son aşamasında diğer hususlarda anlaşıldıktan sonra müzakere edilmesi gerekmektedir. En azından müzakere sürecinin tüm aşamalarını bir zaman tahdidi içerisinde olacağı konusunda önerilen “Müzakere Takvimin”de bu husus, Garantilerin konusunun görüşüleceği Çok Taraflı Toplantının hemen öncesinde tartışılacağı yazılıydı. Şu an maalesef takvimin yitirilmesi ve ucu açık müzakerelerin devam etmesi bir yana, “Al – Ver” aşamasına dahi geçilmiş değildir. Al – Ver aşaması tüketilmeden Çok Taraflı Toplantı ve Referandum aşamasına geçmek mümkün değildir. Kıbrıs Türk tarafı Al – Ver aşamasına geçmeyerek Kıbrıs Rum tarafının zamana oynamasına maalesef göz yummaktadır.
AİHM Parametrelerinin Kıbrıs Mülkiyet Müzakerelerine etkisi – Yarışan Mülkiyet Hakları;
Yapılan açıklamalarda “Bireyin Mülkiyet Hakkı” tanındı derken, bir hukukçu olarak Mülkiyet hakkının AİHS”nın en önemli maddelerinden biri olduğunu inkar edecek değilim. Ancak bu maddeyi okunduğu şekliyle Kıbrıs Müzakerelerine uygulamamız mümkün değildir.
Aradan 41 yıl geçmiştir. 1974 öncesindeki mal sahibi olan Kıbrıs”lı Rum ile şu an aynı malı elinde bulunduran Kıbrıslı Türklerin “yarışan hakları” vardır. Ancak bu yarışta artık KKTC tapusunda adına kayıtlı mal olan Kıbrıslı Türkler için (hatta kira koçanı bile olanlarda dahil (bknz. Eleni Melegrou ve Diğerleri Davası)) malın iadesi mümkün gözükmemektedir. 41 yıl önceki mal sahibinin mülkiyet hakkı ile şu an malı kullanan ve KKTC tapularında mal sahibi olan Kıbrıslı Türklerin mülkiyet ve daha da önemlisi insan hakları (yaşam hakkı) yarıştığı zaman, Kıbrıs”lı Türkler bu yarışı zaten çoktan önde bitirmişlerdir. Geçen zaman bu noktada Rumlar”ın aleyhine işlemiştir ve bundan önceki tüm çözüm planlarını da reddederek buna aslında kendileri sebebiyet vermişlerdir. 41 yıldan sonra bu yarışın tekrarı demek, ülkemizde ekonomik ve sosyal dokunun çökmesi demektir.
AIHM”nin Demopoulos kararı ile başlayan, Asprofta, Petradiku ve Papayianni kararları ile devam eden ve en son 2 Nisan 2013 tarihinde karara bağlanan Eleni Melegrou ve Diğerleri davasında ortaya koyduğu prensipler göstermiştir ki artık Demopoulos davası ile ortaya konan prensipler AIHM”nin yerleşmiş parametreleridir. Bu kararlar, 67-2005 numaralı Taşınmaz Malların Tazmini, Takası ve İadesi Yasasının” adeta karar metni içerisinde özetini yaparak bu yasanın etkin bir iç hukuk olduğu bulgusunu yapmıştır. Mezkur yasa iki toplumlu, iki bölgeli bir çözüm temelini esas çözüm yolu olarak benimsemektedir. Dolayısıyla daha önceki BM planlarında da zikredildiği üzere, Mülkiyet sorununun, Kıbrıs Türk tarafı tarafından istimlak edilen mülkler dahil tazminatları ödenerek ya da takas yoluyla çözülebileceğini bir kez daha tanımış olmaktadır. Rum tarafının müzakere masasında bu kararlar hilafına eski mal sahibinin seçim hakkı olduğu pozisyonunu destekleyen hukuki bir argümanının kaldığını söylemek mümkün değildir.
Hangi Durumlarda Taşınmaz Mallar İade Edilemez;
AİHM aslında özel bir mülkiyet rejimi önermemektedir. Ancak mülkiyete ilişkin parametreleri ortaya koymaktadır. Bu parametreleri de dikkate alarak Mülkiyet konusunda en kapsamlı öneriler Eylül 2010 tarihinde Eroğlu döneminde konmuştur. Yaklaşık 70 sayfalık öneriler Kıbrıs Müzakere tarihinin en kapsamlı mülkiyet önerileridir. Bu öneriler doğal olarak AİHM içtihatlarında var olan parametreler de dikkate alınarak hazırlanmıştır.
Tanındı diye açıklama yapılan Kıbrıslı Rum”un mülkiyet hakkı, diğer bir ifadeyle 1974 öncesi Kıbrıs”lı Rum”un malını iade alabilmesi aşağıdaki kriterlerle sınırlandırılmıştır.
Aşağıdaki durumlardan biri oluşmuşsa, Kıbrıs”lı Rum”a 1974 yılından önce sahip olduğu malı iade edilemez;
a) İade veya takas edilemeyen mallar
Etkilenmiş taşınmaz malını geri alamayan veya başka bir mal ile takas edemeyen mal sahiplerinin tazminat alma hakkına sahip olacaktır.
b) Önemli/esaslı biçimde iyileştirilmiş - geliştirilmiş mallar
Önemli/esaslı iyileştirme yapılmış bir malın sahibi Kıbrıslı Türk çözümden sonra da mal sahibi olmaya devam edecektir. Örneğin boş bir arazi üzerine ev yapan veya bir ev üzerine esaslı bir tadilat yapan kişi gibi.
c) Kurumlara ait mallar
Kurumlara (örneğin şirketlere) ait etkilenmiş mallar tazminat karşılığında ödenecektir
d) Konut olarak kullanılan Mallar
Etkilenmiş mal Kıbrıslı Türk biri tarafından ev olarak kullanılıyorsa, Kıbrıslı Rum tazminat alma hakkına sahip olacaktır
e) Kamu yararı, rehabilitasyon, sosyal adalet ve/veya askeri amaçlar için kullanılan mallar
Kamu yararına kullanılan, rehabilitasyon veya sosyal adalet amacıyla dağıtılan ( sosyal ve ekonomik olarak dezavantajlı durumda olanlara dağıtılanlar dahil – örneğin dağıtılan kırsal kesim arsaları) veya askeri amaçlar için kullanılan etkilenmiş mallar iade edilmeyeceklerdir.
f) Müteakip alıcılar
Etkilenmiş malı satın alan ve daha sonraki satın alanlar sözkonusu malın tapusunu alma hakkına sahip olacaktır.
g) Kilise ve Evkaf malları
1. Kiliseler ve Evkaf, kendilerine ait olan ve 1963 veya 1974’te dini yer olarak kullanılan etkilenmiş malları geri alma hakkına sahip olacaktır.
2. Yukarıdaki madde kapsamı dışında kalan, Kiliselere ve Evkaf’a ait etkilenmiş mallar tazminat yöntemiyle çözümlenecektir.
Yukarıdaki kriterlerden, başka takas ve iade için de ayrıca kriterler öngörülmüştür. Atrıca bu kriterlerin üzerine (bu kriterleri geçtikten sonra) iki kesimliliği tesis etmek adına tavan ve belli bir bölgeden iade almaya yüzdelik sınırlamaları getirilmiştir. Bu şekilde Kıbrıs Türk tarafının önerilerinde, hem yukarıdaki kriterler geçerli olacak, hem de bunlara ek olarak tavan ve bölgelerde yüzdelik sınırlamaları olacaktır. (Devamı yarın)