İki kesimlilik ve iki toplumlulukta mülk hakkı

Rum Hükümet Sözcüsü, Politis gazetesine yaptığı açıklamada, “Mülkiyet hakkının, her iki lider tarafından kabul edildiğini“ söyledi.

Rum Hükümet Sözcüsü, Politis gazetesine yaptığı açıklamada, “Mülkiyet hakkının, her iki lider tarafından kabul edildiğini“ söyledi.
Mülkiyet Hakkı, temel hak ve özgürlüklerin vazgeçilmezlerinden biridir.
Bu hakkın kullanılması, istisnai olarak, ya geçici.
Yahut da, kalıcı olarak, engellenebilir.
Uygulanmasının, önüne geçilebilir.
Dünyadaki, en önemli insan hakkı, yaşam hakkıdır.
Bu hak, vazgeçilmez, devredilmez, ortadan kaldırılmaz.
Bunun istisnası ise, çok kısıtlı.
Bu da kanuna bağlı olarak, mahkemelerin vereceği idam kararı ile ortadan kaldırılabilir.
Bizde ve bir çok ülkede, idam uygulanmadığı için, bir anlamda, yaşam hakkına, dokunulamıyor.
Temel, hak ve özgürlüklerin vazgeçilmezidir, yaşam hakkı.
Mülk hakkı ile, karşılaştırdığımızda, mülk hakkı, uygulamada, yaşam hakkından sonra gelen, bir temel hak ve özgürlüktür.
Mülk hakkının uygulanması, insanların yaşamlarını tehdit eder boyutta ise, bu hakkın kullanılmasından, vazgeçilebilir.
Avrupa, bunun örnekleri ile dolu.
Fakat, hak sahibine, mülkünün ederi, rayiç bedel hesaplanarak ödenir.
Bunu açıkladıktan sonra, görüşmelerde kabul edilen temel insan hakkı olan mülk hakkının tanınmasına ve olası bir federasyonda, bunun nasıl bir uygulamaya tabii tutulması gerektiğini, belirtmeye çalışacağım.
Rum tarafı, adanın Yunanistan’a bağlanması, yani ENOSİS için, Adada, bir engel olan Kıbrıslı Türkleri, katletmeye başladıklarından sonra, Kıbrıs Türklerinin yaşam hakları, her an için ortadan kalkma tehlikesi ile, karşı karşıya kaldı.
1955‘den itibaren, Türk yoğunluğunun olduğu bölgeler, tekin görülmüş ve o bölgelerde Kıbrıslı Türkler, kendilerini, daha emniyet ve selamette görerek, yaşamlarını, sürdürmeye başladılar.
1963 Kanlı Noel’inden sonra ise, Kıbrıslı Rumlar tarafından artan ölüm olayları karşısında da, tüm ada Türkleri, yaşamlarının, tamamen, Türk bölgelerinde, garantide olduğunu görerek, Türk kantonları oluşturarak, yaşamlarını güvence altına almaya çalışmışlardı.
Cuntanın darbesinden sonra, Barış Harekatının hemen ardından, 1975‘te Viyana’da BM gözetiminde, göç anlaşması yapılarak, tüm Türklerin, kuzeye, iskan edilmesi sağlanmıştı.
Bu anlaşma ile de , BM dahil tüm dünya, Kıbrıs Türk Toplumu ve Kıbrıs Rum Toplumunun, bir arada yaşayamayacağını, tescil etti.
Göç anlaşmasından sonra, adada, hiçbir Kıbrıslı Türk ve Rum’un burnu kanamadı.
İki bölgelilik ve iki toplumluluk , doruk anlaşmalarında da tescillendirilmiş, buna BM Güvenlik Konseyi de katılmıştı.
Taraflar bunu, 11 şubat 2014 mutabakatı ile de onayladılar.
Mülk hakkı tanındığına göre, Türk Federe Devleti içerisinde bulunan, Rum mülklerinin durumu ile ilgili, sansasyon devam etmekte.
Malla ilgili ilk söz, mülk sahibinin mi ?
Kullanıcının mı ?
Kuzey, Türk Federe Devletinin sınırları içerisinde olacağına göre, iki toplumlu, iki bölgeli bir yapıda, kuzeyde Rumların işi ne ?
Neyin hesabı, kitabı yapılmakta ?
Gerçekten, iki bölgeli, iki toplumlu bir yapı olacaksa, Rum mülklerinin, kuzeydeki Türk mülkleri ile takası yapılır veya tazminatı
ödenerek, bu iş halledilir.
Tabii gerçekten , iki bölgeli, iki toplumlu bir yapı düşünülüyorsa.
Yoksa “İki toplumlu, iki kesimli federasyon adı altında “1974‘de dönmenin, dolapları mı hazırlanıyor ?
Bu haber 9205 defa okunmuştur

:

:

:

: