Türkiye-AB İlişkileri: Tarihçe ve Temel Sorunlar

Avrupa Birliği, 25 Mart 1957 tarihinde imzalanan Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu adı altında doğdu.

Giriş
Avrupa Birliği, 25 Mart 1957 tarihinde imzalanan Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu adı altında doğdu. Türkiye, 1959 yılında bu topluluğun bir parçası olmak için başvuruda bulundu. 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması, Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında bir ortaklık çatısı oluşturdu. Bu antlaşma, 12 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girdi. 12 Eylül 1980 darbesi, AET ile Türkiye arasındaki ilişkilerin dondurulmasına yol açtı. 1983 yılında çok partili seçimlerin yapılması üzerine, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkiler yeniden canlandı. 14 Nisan 1987 tarihinde, Türkiye resmen tam üyelik başvurusunda bulundu. Avrupa Birliği ile bütünleşmenin ilk aşaması olarak, Türkiye 1 Ocak 1996 tarihinde Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’ne girdi. 2000’li yıllarda Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılma sürecinde bir hızlanma gözlendi. 17 Aralık 2004 tarihinde, Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye’nin katılma müzakerelerinin 3 Ekim 2005 tarihinde başlamasına karar verdiler. Başlayacak müzakerelerin ne kadar sürede tamamlanacağı konusunda kesin bir karar verilmedi. Müzakereler, son dönemde Kıbrıs Sorunu ve Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştığı gerekçeleriyle büyük ölçüde dondurulmuş durumdadır.

Sorunlar
Türkiye-AB ilişkilerinde temel sorunlar şöyle özetlenebilir;

1-) Yapısal Ekonomik Sorunlar:
Türkiye’nin 2000’li yıllarda yakaladığı ekonomik büyüme hızı Avrupa Birliği ortalamasının çok üstünde olmasına rağmen, bütçe açığı, dış borç ve işsizlik oranları açısından Türkiye hala AB ortalamasının çok gerisinde kalmaktadır. Bazı AB üyeleri, bu yüzden Türkiye’nin henüz AB’ye katılmaya hazır olmadığı görüşündedirler. Ayrıca Türkiye’deki yüksek nüfus artış oranı da, bazı AB ülkeleri tarafından bir sorun olarak görülmektedir. Bu büyüme hızıyla AB’ye katıldığı takdirde, Türkiye, 2020 yılında Almanya’yı geçerek Avrupa Birliği’nin en büyük üyesi olacak ve Avrupa Parlamentosu’nda en fazla üyeye sahip olacaktır. Bu tahminler, bazı AB üyelerinde endişe yaratmaktadır. Bu yüzden Türkiye’ye en karşıt üyeler, Birliğin en güçlü üyeleri Almanya ve Fransa’dır.

2-) Türkiye’nin Dış İlişkileri:
Türkiye’nin bazı komşusu olan ülkelerle arasındaki sorunlu ilişkiler, sık sık Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinde de gündeme gelmektedir. Bu ilişkilerin başında Kıbrıs Sorunu, Türkiye-Yunanistan ilişkileri ve Türkiye-Ermenistan ilişkileri gelmektedir. Bu konular da, aslında AB’nin Türkiye’yi Birliğin dışında tutması için işlevseldir ve AB tarafından siyasi olarak kullanılmaktadır.

3-) Türkiye’nin Kültürel ve Tarihsel Kimliği:
Bazı Avrupa Birliği üyeleri, Türkiye’nin coğrafi konumunun, kültürel ve tarihsel kimliğinin Avrupa Birliği’ne uygun düşmediğini öne sürmüşlerdir. Avrupa Birliği’nin şu anki üyelerinin hepsi, nüfuslarının çoğunluğu Hıristiyan olan ülkelerdir. Avrupa Birliği’ne katılması halinde, Türkiye, nüfusunun çoğunluğu (neredeyse tamamı) Müslüman olan ilk Avrupa Birliği üyesi olacaktır. AB’de buna karşı olarak sürülen görüş ise, AB’nin bir Hıristiyan kulübü olarak ortaya çıkmasının yanlış olduğu görüşüdür.

4-) Sorunlu Müzakere Süreci
Türkiye, Avrupa Birliğine tam üyelik için müzakerelere 2005 yılında başladı. Tüm başlıklarda tarama süreci tamamlandı. Açılan 14 başlığın 1’i kapanırken, 13 başlıkta müzakereler hala devam ediyor. AB Komisyonu’nun tavsiyesi ile 8 başlıkta ise müzakereler kısmen askıya alındı. Müzakerelerin uzaması ve hatta donması, her iki tarafta da isteksizliğe yol açmıştır.

Sonuç
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin, gelinen aşama itibariyle gerçekleşmesinin çok zor olduğu artık açıkça görülmektedir. Bunun birbiriyle tezat gibi gözüken iki temel nedeni bulunmaktadır. Bunlar; Türkiye’nin bazı konularda -şu an için- AB’den geride kalması, buna karşın, yoğun, genç ve dinamik nüfusu ile AB’ye üye olursa, çok kısa bir sürede Birliğin lider ülkesi haline gelebilecek olmasıdır. Avrupa halklarının Türkler ve İslamiyet’e yönelik yaygın olumsuz bakışı ve Türkiye’de de Avrupa yaşam tarzı ve aile yapısı hakkındaki olumsuz görüşler, Türkiye’nin üyelik planlarını şimdilik bir hayal konumuna indirgemektedir. Buna karşın, Türkiye ile AB’nin ortaklaşa hareket etmeye devam edebileceği ekonomi (özellikle enerji), güvenlik gibi birçok alan bulunmaya devam etmektedir. Bu nedenle, ilişkilerin gerçekçi bir temel üzerinden sürdürülmesi ve hatta yeniden kurgulanması, önümüzdeki aylarda gündeme gelebilir.
Bu haber 139 defa okunmuştur

:

:

:

: