Yaşamın içinden sevgiyle…

Hep derler ya SEVGİSİZ YAŞANMAZ diye… Gerçekten de öyle… Etrafınıza bakın hele… Çocuktan yaşlıya, böcekten çiçeğe, doğanın taşı toprağı bile sevgiyle şekilleniyor…

Hep derler ya SEVGİSİZ YAŞANMAZ diye… Gerçekten de öyle… Etrafınıza bakın hele… Çocuktan yaşlıya, böcekten çiçeğe, doğanın taşı toprağı bile sevgiyle şekilleniyor…
Sevdikçe, sevildikçe güzelleşilen bir olgu… HAYAT olgusu…Hayatın anlamı… İnadına yaşamak gibi… İnadına sevmek…
YENI BAŞTAN
her şeyi
yeni baştan kur
yapılandır dünyamı...
yeni baştan dön
sevgimi yeşert
boy atsın duygularım
yeni baştan...
en yeniye
en güzele
en erişilmeze
yeni baştan kavuşalım
AŞKa yeni baştan...
Ayşe TURAL
ANNE BANA KABAK OMLETİ yapar mısın?
Havaalanındayım.... Arkamda oturan ailenin sekiz- dokuz yaşlarındaki oğlu annesine tatlı bir sesle soruyor:
- Anneciğim bana eve gidince kabak omleti yapar mısın?
Anne hırçın bir sesle :
- Neymiş o! Saçmalama!
diye azarlıyor oğlunu....
O zaman fark ediyorum, karıkoca belli ki tartışmışlar... Baba elindeki telefonla oynuyor ama dalgın... Anne de kendi telefonunun tuşlarına sinirli sinirli basarak mesaj yazıyor... Olanlar her neyse, birilerine uzun uzun anlatılıyor....
Çocuğun niyeti soğuk havayı yumuşatmak... BARIŞı sağlamak...
Vazgeçmiyor...
- Hani kabağı rendeleyip tavada pişiriyorsun ya!
diye ekliyor... Öyle tatlı bir sesle, yalvarır gibi... Bir de masum yüzü var ki!
Aslında anne ile babasının arasındaki buzları eritmeye çalışıyor...
Neden sonra anne:
- Ha sen MÜCVER diyorsun... Aptal çocuk !
Ayağa kalkıp yakalarına yapışmak istiyorum...
' Aptal sizsiniz...
Körsünüz...
Sağırsınız...
Yaptıklarınız ne kadar yanlış...' diye haykırmak istiyorum...
Daha aile denen en küçük toplulukta barışı sağlayamıyoruz...
DÜNYAnın BARIŞını nasıl sağlayacağız, bilemiyorum...

SIZ
bir şey yapsam
beğenseniz...
bir söz söylesem
gülümseseniz...
bir yazı yazsam
düşünseniz...
Ayşe TURAL
UMUTLARINIZ ÇOK OLSUN...
Hayatınızda ne olursa olsun umudunuzu kaybetmeyin...
Para da, mal mülk de yerine konur... Kazanılır... Yeter ki geleceğe uzanan UMUTLARINIZI hiç yitirmeyin...


kapı tokmağı bekleyişte
nergisler kokusunda zamanın
bil
duy
bölük zamanların yol ayırımındayım
çırılçıplak...
Ayşe TURAL
KOŞUCU GİBİ...
Yaşamın içinde savruluşumuz var ya hani... kendimizden geçişimiz... İşte o noktada, gündelik koşuşmacaların arasına sıkışıp kalmış anları yakalamak güzel...
Nasıl mı? Aydınlık yüzle tanımadığımız birine ' günaydın...' demek belki... Ansızın sevdiğimizi arayıp sesini duymak, delice çarpan kalbimizi dinlemek belki... Hoşlandığımız bir şeye dokunmak... Bir çiçeği koklamak...Tadını damağımızda hissedeceğimiz bir parça çikolata yemek...
Koşarken bir an durup çevresine bakan, görmeye çalışan bir koşucu gibi... Yaşamın koşucusuyuz hepimiz... İyiliklerin, güzelliklerin yanımızdan geçip gitmesine izin vermeden farkına varmak …Sahip olduklarımızın değerini bilmek gerek...
ÇANAKKALE
çam dalları arasından
maviliklere çizilen düz çizgide
durur bir düş gemi...
sisler içinde karşı kıyılar
şehitlerin ruhları yükselir
abideden
arşa değer başları...
gökler bir başka güzeldir burada
güneş
bir başka batar Ege'de
bir başka doğar Marmara'da...
selam durur martılar
selam durur bayrağa...
kıyıda bahriyeliler
tepeden tırnağa beyaz
tepeden tırnağa onur ve gurur...
Ayşe TURAL
Şiirime uzaklardan gelen bir YORUM…
Gökler bir baska güzeldir orada, deniz bir baska. Gece oldumu Ege'de sanki yildizlar topraga, denize iner, o kadar cok ve gizemli. Masmavi deniz, yakamozlar, mehtab'in suda yansimasi. Ah, en özledigim güzellikleri ülkemin! Deniz ülkesindeyim ve ülkemin Mavi denizini özlüyorum. Burada yesil denizler. Göklerde yildiz bulmak icin dört acmak gerek gözleri. Tabii ki heryerin güzellikleri ayri ve kendine özel ama özlüyorum ülkemin denizini ve gökyüzünü.
Ayse hanim, siiriniz cok güzel. Sanki benim düsüncelerimi yaziyorsunuz bazen. Iki ülkeli olmanin ayricaligini yasadigimin farkindayim ayni zamanda. Ömrümün yalnizca ücte birini dogdugum ülkemde, Türkiye'de yasadim ama hücrelerimize islemis olan memleket sevgisi, özlemi tamamen baska bir sey.
Neşe FAGNEL / İsveç
İKİLİ YALNIZLIK
sade suya
iki ölçü YALNIZLIK katsam
katsam da
avuçlarımda sunsam...
panzehir olur mu
yaralarına.../ Ayşe TURAL

KITAP ARASINDA GELEN HESAP...
Hoş bir akşam... KARA ÜZÜM'de yemek yiyoruz...
Şehrin göbeğinde ama değilmiş gibi görünen bir atmosfer... Loş ışıklar altında beş- altı tahta masa... Bahçe lokanta...şirin bir pansiyon bahçesi işte.... Başımızın üstünde asmalar... Her yanımız çiçek...
Masamıza bakan Emin... O gelip gittikçe laf atıyorum... Karayağız, yakışıklı delikanlı... 18 Mart Üniversitesinde öğrenciymiş...
Çok acıktım.... Köfteler ne zaman gelecek, diye takılıyorum ona...
Yemeğimiz bitiyor... Acelemiz var... Hesabı alıp kalkmalıyız, arkadaşım İstanbul yolcusu ...
O da ne?
Hesap bir KITAP içinde önümüze konuyor...
Inanılmaz şaşkınım. Kalın bir roman...
Adı: KURTLARA KOŞAN KADINLAR...
Emin'e soruyorum neden?
Açıklıyor... Insanların ilgisini çekip kitap okumalarına katkıda bulunmak için, diyor....
Kitabı çok seven ben... O kadar şaşkın ve mutluyum ki...
Emin'in aslında Kıbrıslı olduğunu öğreniyorum.... Baba Limasol asıllı Rum, anne Limasol asıllı Türk... 74 olaylarında Türkiye'ye kaçarak evleniyorlar... Inanılmaz bir AŞK hikayesi kurguluyorum aklımda...
Rastlantının böylesi.. Iyi ki konuşmuşum, iyi ki şakalaşmışım... Böylesi bir öyküye sahip olamazdım yoksa...
Çanakkale/ 27 Ağustos 2015 ( Buralı olmaktan duyduğum kıvancı anlatamam…)
NAR ÇİÇEKLERİ
sevgim
nar çiçekleri
saçına tak
dudakların kıskansın...
bir avuç, bir avuç daha fırlattım
gökyüzüne...
kuş olup uçtular
birazını da toprağa serptim
GÜL olup açtılar... / Ayşe TURAL

ÇOCUKLUĞUNUZU BILEN BIRI....
Telefondaki ses oldukça yaşlı... Buna karşın tatlı, neşeli ve sevecen...
Çocukluğumun Saadet Ablası... Evimizin bitişiğinde oturan, dikiş diken, terzi Saadet Abla... Halil'in annesi... Eşi berber..bazen öğle yemeğini dükkanına sefertası içinde götürüverdiğim...
Saadet Abla ben hercai menekşelerimi, kokulu karanfillerimi sularken makinasının başından kalkmadan şen şakrak sesiyle laf atar pencereden...
Bugün de biraz yorgun sesiyle yıllar öncesine götürüyor beni...
Küçücük ama pek düzenli dikiş odasında rengarenk kumaş parçaları beni renkli düşlere taşırdı.. Kadifeler, danteller, satenler, yanardöner taftalar... Aralarına karışmış papatya desenli basmalar...
Marifetli elleriyle makası tutuşu, çabuk çabuk ayaklı makinaya basışı... Tıkır tıkır kumaşın üzerinde kayan Lorel Hardi ayaklar...
Biraz sonra kaynayan tencereden yapraklarına sarılıp tuzlanarak elime tutuşturulacak olan sütlü mısırın kokusu...
Ah ah!
Çocukluğumun hayal dünyasına gökkuşakları serpen güzel insanlar...
AŞK ACITIR BAZEN...
Bir ayak sesiyle gelir usulca...
Çalar kapınızı...
Açarsınız...
Buyur edersiniz...
En güzel köşeye oturtursunuz...
Nedense bir türlü yerine yerleşemez...
Hatta eğreti durur...
Fazla gelir sevginiz...
Aşkınız bir BEDEN büyük gelir...
Taşıyamaz...
Yine de YÜREK sever bile bile...
Uğurlarsınız...
Gider...
Perde kapanır...
AŞK
Tüm teselli sözlerine karşılık
ACITIR bazen...
Çünkü onun adı
AŞKTIR...
Ayşe TURAL

HAYAT BIR SERÜVENSE...
Yeterince birbirine benzeyen günler mi yaşıyorsunuz? O zaman arkanıza yaslanın ve gözlerinizi kapatın...
Şu anda nerde olmak isterdiniz?
Yaşamınız boyunca bir kerecik olsun, saatlerce yürüyerek bir dağın zirvesine ulaştınız mı?
Ulaşmış olanlar, o inanılmaz hazzı hatırlayacaklar... Pek az kişinin yapabildiğini yapmış olmak mutluluğu az şey midir?
Zaman zaman alıştığınız çevreden, dar kalıplardan çıkınız. Kendinize hiç görmediğiniz yerleri görme, tanıma dürtüsü veren SERÜVEN duygusunu yaşama fırsatı tanıyınız...
Bakın o zaman yüreğinizin nasıl da hafiflediğini göreceksiniz...
Güzel bir gün dileğiyle...

Başımı Alıp Gidebilsem
bir gün
başımı alıp gidebilirsem
bir iz gibi
yüzünde yaşayacak gözlerim...
rüzgarlardan
fırtınalardan kaçıp gideceğim
adını verdiğim anılar
solacak elbet bir gün...
bir gün
elvedam olacak...
bu kenti
senin yüzünden terkedeceğim
sitemlerin
bir işe yaramayacak inan...
yalnızlık
gözümü dikip baktığım
bir bilmece olmaktan çıkacak...
alıp başımı gidebilirsem eğer
bil ki
sensiz yaşayacağım... / AYŞE TURAL

KENDİMİZİ TANIDIKÇA ÖZGÜRLEŞİRİZ...
Sorguladıkça hayatı, niçin, neden, nasıl dedikçe bir karmaşa yaşadığınızı sanırız...
Tam da o noktada, kafamızdaki yumaklar çözülmeye başlar...
Düşünmek, farkındalığımızı artıran ilk adımdır...

HAYDİ HAYAT
haydi hayat
topla bütün cam kırıklarımı
aralık kalmış kapılar gibiyim
ya da sofradaki eksik iskemle...
bu gün
göğün çarşafı yetmedi
hüzünlerimi örtmeye...
gel yeni gün
beni ışıklarınla yıka...
Ayşe TURAL

ARALIK KAPILAR...
Nedense aralık kapılar bende biraz hüznü çağrıştırır... Umutla karışık bir hüzün hem de...
Aralık kapılar hep biri gelecekmiş gibi bekler...Bekler de sanki, beklenen gelmeyecektir...
Dönülmeyen ufuklara gidenlere selam olsun...
Biraz da UMUT adına...
Şayet bekleniyorsanız,
beklendiğinizi biliyorsanız,
o ARALIK KAPIdan içeri girmeyi bir deneyin lütfen...

ERGUVAN BAHÇELERİM
ayak seslerin
ulaşamamış kapıma
gölgen arka sokakta...
gülüşün dudak kenarı
ha düştü ha düşecek...
bir yanım eksik kalır ya hani,
bir söz çok gelirken...
gözlerine düşerken derin kuyular
ellerin hem kararsız hem ürkek...
düğümü bir türlü
çözülmezse sözcük bohçasının
ha bir adım geri
ha bir adım ileri...
sarkaç misali
gelgitlerdeyse yüreğin
Akdeniz olsan kaç yazar?
erguvan bahçelerime giremezsin...
Ayşe Tural
YAŞARKEN…
Yaşamak çok enteresan bir zaman dilimi ve olgu bana göre…
Olaylar sizi olup bittikten sonra daha çok etkiliyor sanki…
Kimi derin izler bırakırken kimi de inadına unutuluyor…
Olsun varsın, yaşamak her şekliyle güzel bana göre…

Bu haber 2951 defa okunmuştur

:

:

:

: