Yaşama MERHABA de…

Her yeni güne başlayış, her MERHABA yaşamda varoluş biçimimiz aslında… Yaşama bir SELAM çakmak gibi…

Her yeni güne başlayış, her MERHABA yaşamda varoluş biçimimiz aslında… Yaşama bir SELAM çakmak gibi…

Siz siz olun, merhabalarınızı hiç eksiltmeyin olur mu? Çünkü her merhaba, bizi
/ farkında mısınız bilmem ama / inanılmaz bağlarla hayata bağlar…

Adımlarımız, o tek sözle adeta canlanır, güçlenir… Biliriz ki birileri daha bizimle birlikte nefes almaktadır… Hayata ayak uydurmaya çalışmaktadır… Güçlüklerde bile yalnız değilizdir. Benzer acıları yaşayanlar, benzer zorluklarla karşılaşanlar azımsanmayacak kadar çoktur…

İşte bu çokluk duygusu bize YAŞAMA GÜCÜ VERİR…

FARKLISINIZ

güne
merhabalarla başlayın
içiniz kıpır kıpır...
siz
siz oluverin...
gözleriniz çakışsın
sevgiler akıtsın
selamınız saygınız
insanlık onuruna yakışsın...
çünkü siz
farklısınız...
Ayşe TURAL

YAŞAM PENCEREMİZ…
Yaşam tam bir pencere gerçekten… Hangi renge boyadıysanız onu...
Ne kadar kocaman ya da ne kadar küçükse…
Ya da aydınlık ufuklara mı, içinize mi dönük…
Her ne hal ise siz O’sunuz…
Hani hep söylerim ya, yaşamın sırrı önümüze konan sorularda değil, bizim ona verdiğimiz CEVAPlarda saklıdır, diye…
Ne kadar sabırlıysak o kadar kazançlı çıkıyoruz…
Ne kadar dikkatliysek o kadar az hata yapıyoruz.
Ne kadar iyimsersek o kadar OLUMLU şeylerle karşılaşıyoruz…
En azından olayları HAFİF geçiştiriyoruz…
Haydi şimdi, hemen arkanıza yaslanın ve gözlerinizi kapatın…
SİZ HAYATIN NERESİNDESİNİZ?


BİR İÇÇEKİŞLE GELİVERİR SONBAHAR...
Bir sabah uyanınca bakarız dallardan süzülür damlalar...
Hafif iç ürperten serinlik dokunur tenimize...
Sararıp solan yapraklar kopar dalından...
Hüzün bulutları sarar yürekleri...
Yine de siz içinizdeki tutku ve sevinçleri kaybetmeyin emi...

Güz
İç çekişleriyle penceremde
Bir çift kumru özlemiyle güz...
Bulutlar inadına
Güneşi saklıyor bencil bakışlardan
Kirpiklerimin ucunda sen...
Zamanın dolunayında
Neden saçların mavi?
Yağan yağmur damlası
Ulaştı yasemine
'Ne olur! Kucağında tut beni...'
Yazın turuncu ipeği
Solalı çok oldu...
Saman sarısı saatlere dönüştü
EYLÜL ellerinde...
Ayşe TURAL


EKİM YAĞMURLARI...
Sarı sonbahar bir gelir ki sormayın...
Hele hele bugünkü gibi ekim yağmurlarının kokusu da duyuldu mu, artık sıcacık odalara doluşmaya başlarız...
Daha bir yakınlaşırız... Dışa açılan kapılarımız içe açılmaya başlar... Yakınlaştıkça yüreklerimiz de ısınır...
Sofralarda sıcacık çorbaların buğusunda ne de mutlu oluruz...
Hoş geldin hazan...
Hoş geldin hüzün...
Ömrümüz olmalı da yeniden yeniden yaşamalı tüm mevsimleri...

GÜZ AŞIĞI
sen
bir martı olmalısın
dalgalarla dans eden...
iç daraltan ufuklar
sana yabancı
ten küstüren okşamalardan
kaç kaçabildiğin kadar...
güz gülleri
dökülmemeli ellerinden vakitsiz
yarınların şafağından
SEN doğmalısın...
Ayşe Tural

İLLE DE İNSANI SEVMEK
Sait Faik “ İnsanı sevmekle başlar her şey...” demiş. Ne kadar kapsamlı, derin anlamlı bir söz değil mi? Bence sızlayan yerinden sevmeye başlamalı insan... Bizi duygulandıran her neyse, yüreğimizi kıpırdatan kimse ordan başlamalı sevmeye...
Sevmek nasıl bir şey sizce ?
Şöyle bir şey olabilir mi? Nejat Saydam’ın “Şükran’a Mektup” şiirindeki gibi bir şey mesela...
“ seni konuştular dün gece muhallebicide / saçların sarı / gözlerin yeşilmiş / seni bir nefeste çiziverdim / camların buğusuna...”
gibi bir şey mi mesela?
Tanımadığımız bakışlarda içimizin ısınmasıdır belki... Bir MERHABAda yakaladığımız içtenlik de olabilir... Size uzanan sıcacık bir el belki...
DOSTLUKLARINIZIN DEĞERİNİ BİLİN LÜTFEN...
Anılar

eskimeli mi sence yaşananlar
üstünü örtmeli mi zamanın külleri yavaşça...
yaşanan onca şeye
haksızlık bu bence...

düş kırgınlıklarımızda
ertelenmiş mutluluklar mıdır
yüreği soğutan...

sorguladın mı hayatını
neresindesin zamanın...

geçmiş zaman hikayelerinde
birinci tekil kişiysen eğer
çoğullayamamışsan
güvercin kardeşliğini
boşuna bekleme benden...

Ayşe Tural




' Yığının içinde YALNIZSIN
ay gibi YALNIZ...
ve güneş gibi YALNIZ gökyüzünde...'
Ernesto CARDENAL


YILDIZ YAĞMURU...
Bazı felsefelere göre insan IŞIKtır... Bence de öyle. Kimi mum kadar ışık verirken kimi de dünyamızı AYDINLATIR...
Ben böyle insanları havai fişeklere benzetirim. Bir ışık çakar, ardından aynı ışıktan sıçrayan, yüzlerce yıldızdan oluşan YILDIZ YAĞMURU başlar...
Dünya tarihine bakacak olursak, belli dönemlerde hatta aynı dönemlere denk gelen tarihlerde toplumlara öncülük yapmış nice insan vardır... Tarihe damgasını vurmuş insanlar...
Düşüncelerini beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz o ayrı konu ama Rousvelt, Tito, Stalin, Lenin, De Gaulle, elbette ATATÜRK...
Şu aralar birileri gelmeli diyorum... Bu kadar kargaşa, bu kadar insanlık dramı, bu kadar ölüm...
Bu kadar haksızlık, bu kadar nefret, bu kadar vahşet...
Gelecek biliyorum ve inanıyorum... Hem de bir değil, birkaç LİDER gelecek... Yıldız yağmurları dünyaya yeni bir şekil verecek...
KUŞ
' insan kuş misali'
derdi ninem...
bir gün ordaysan
bir gün burda...
hani nerde KUŞluklar
değil insanlar
kuşlara bile uçmak YASAK...
sen SAKAsın ' geç'
sen GÜVERCİN 'geçemezsin '
belli mi olur
BARIŞ getirirsin
getirirsin de
dirliğimiz düzenimiz bozulur
hem de kökünden...
sen serçecik
geçsen ne
uçsan ne?
olsan da olur
olmasan da
kuşların dünyasında...
ama ya BEYNİ
güvercinle yer değiştirmişse
serçeciğin?
küçücük ikircik
ve
KIRMIZI IŞIK yandı...
Ayşe TURAL

BİZ NEREDEYİZ?
Durmadan geriliyoruz ve geriletiliyoruz. Toplumsal yenilenme tümüyle bireylere bağlı... Yaratıcı bireyler için uygun atmosferin yaratılması şart. Bireyin yenilenmesi için teşvik- özveri- güven gerekli...
Gerileyen uygarlıklarda tembellik ve özendirme düzeyinin düşüklüğü söz konusudur. Hiçbir şeye inanmayan, hiçbir şeyi yenilemeyen, kendilerine bile yararı olmayan insan biçimi kısacası...
Ardından da gelen manevi çöküntü...
Biz bu tablonun neresindeyiz dersiniz?
Sevgiyle...

ÇARPIKLIK
gözgözü görmezliğinde
yaşamın çarpıklıklarında
SEN...
boşuna didinme
kurtulamazsın
yapay yollarında çözümler...
parmakların akortsuz seslerde
sen benimle nereye kadar?
sorgulanmış mıdır sence yaşamın
tükürememişsen YALANı
VARlarla
YOKlar cetveline...
Ayşe TURAL


PAZARA GİTMEYİ SEVER MİSİNİZ?
Sevmek ne kelime! Ben bayılırım... Her çarşamba Girne'de PAZAR kurulur. Çok önemli bir programım yoksa mutlaka beni pazarda görürsünüz. Günün hangi saatinde gittiğimin pek de önemi yoktur. Çiçek almaya niyetim varsa sabahı tercih ederim. Çiçekler seçilmeden en güzellerini almak için...
Aslında beni pazara çeken şey: Binbir çeşit insanın bir arada bulunmasıdır. Şehrin kalbi orada atar, o gün... Giysiler askılarda sallanırken, sebzeler, meyveler tezgahlarda arz-ı endam eder... Çok renklilik içimi açar... Her şeyi incelerim, bakarım. Özellikle insanların esnafla diyaloğu beni ilgilendirir... En çok da malını satmak için avazı çıktığı kadar bağıranlar, karşılıklı neşe içinde birbirine sataşanlar ilgimi çeker.
Bu hafta biraz sebze, meyve aldım. Çiçek ekme zamanı değil, çünkü havalar soğudu. Alışveriş yaptığım tezgahın birinde satıcı kıza bir lira yerine elli kuruş verdiğimi, diğer tezgahta alışveriş yaparken fark ettim. Üşenmeyip pazarın başına kadar yürüdüm. Beyefendiye bir lirayı uzatırken yanlışlık yaptığımı anlatıp özür diledim. O da anladığını ve bana helal ettiğini söyledi. Gereği yokken domates ve turp da aldım...
Küçük gibi görünen böylesi düşünceler, aslında bizim VİCDANımızın ölçüsüdür. VİCDAN: Bir şeyi yapmak ya da yapmamak konusunda danıştığımız iç sesimizdir. Ailemizden, büyüklerimizden ve yaşadığımız çevreden öğrenilen, kurallarını bizim koyduğumuz bence en güzel ERDEMdir... Başkasının hakkını yememek düşüncesinden kaynaklanır.
Satıcı /davranışım onu etkilemiş olmalı ki/ oradan ayrılırken olayı başkalarına anlatıyordu... Öğretme ve öğrenmenin en güzel yolu yaşayarak öğrenmedir...

Alıştığımız Bir Şeydi Yaşamak

Su suydu işte
Kana kana içtikçe
Pek ardı sorulmazdı....
Ekmek de ekmekti işte
Karın doyurdukça
Gerisi aranmazdı....
Para yetmeyince
Çekilirdi sıkıntısı geçimin
Yine de
Alıştığımız bir şeydi yaşamak....


Derken
Hay-huyla geçiverdi zaman.
Kayıp gidince
Avucumuzdaki sevgiler
Ellerde güç
Ayaklarda derman kalmayınca.
Dostlar da
Birer birer
Dönülmez ufuklara gidince...
Yalnızlık
Kor gibi yaktı yüreğimizi
ÖLÜM
Aklımıza düştü.
Oysa
Alıştığımız bir şeydi yaşamak...

Ayşe Tural



DUA
Güneş bahar havasında… Masmavi, bulutsuz gökyüzüne başımı kaldırıp şükrediyorum. Bu güzellikleri görebildiğim, tadına varabildiğim için.
Tanrım, bu ülkeyi kötülüklerden, savaşlardan, iç çekişmelerden korusun… Çocuklarımıza, torunlarımıza huzur dolu yarınlar kısmet etsin…
Bu haber 2957 defa okunmuştur

:

:

:

: