Dünyanın en büyük ve gelişmiş ekonomisine sahip 19 ülke ile AB Komisyonundan oluşan G-20 Zirvesi’nin onuncusu, geniş güvenlik önlemleri altında, 15-16 Kasım tarihlerinde Antalya’nın Belek ilçesinde yapıldı. Dünyanın en büyük ekonomi ve siyaset zirvesi...
Dünya ekonomisinin %85’ini temsil eden ve küresel ekonomiye ve siyasete yön veren liderlerinin bir araya geldiği zirveye ABD, Rusya, Almanya, Kanada, İngiltere, Brezilya, Çin gibi ülkelerin liderleri katılırken; Fransa Cumhurbaşkanı Paris’te gerçekleştirilen terör saldırısı sebebiyle ve Arjantin Başkanı ise ülkesindeki seçimler sebebiyle katılamadığından yerlerine temsilcileri geldi... Toplantıya sadece üyeler değil IMF, Dünya Bankası, BM gibi önemli kuruluşlar da katılıyor. Ve ayrıca Türkiye’nin dönem başkanı sıfatıyla davet ettiği ülkeler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ev sahibi kimliği ile liderleri özel olarak hazırlanmış mekanda karşılıyor... Zirve Türkiye’nin hem kendi fikirlerini anlatması açısından hem de imajı açısından çok önemli... Ülke için iyi bir tanıtım fırsatı. Türkiye bu toplantı ile gövde gösterisi yapma fırsatı buluyor. Dönem Başkanlığı görevini ise; bu toplantı sonucu Çin Halk Cumhuriyetine devretmiş oluyor.
Liderler toplantı öncesi bir de aile fotoğrafı çektirmeyi ihmal etmiyorlar... Ve bu kez bazı hassasiyetler de dikkate alınarak; yerde ülkelerin bayrakları değil, sadece ülkelerin isimleri yazılıydı. Elbette ki bu kadar lider bir arada olunca sadece ekonomi değil diğer boyutların da görüşülmesi için fırsat doğuyor. Bu yıl dünyayı ilgilendiren küresel ekonomi yanında, küresel terör, mülteci krizi ve Suriye konuları da konuşulan konular arasında yer aldı.
Türkiye’nin müslüman kimliği ile; Küresel terörün ve Suriye mülteci krizinde kilit ülke olduğu gerçeğine vurgu yapılırken, zirvede yapılan tüm toplantılara ‘Paris’teki katliam’ damgasını vuruyor. Hatta G-20 zirvesinde ilk kez terör bildigesi hazırlanıyor. Bir yandan da; Küresel ekonomi konuşuluyor, alt yapı yatırımlarının büyümenin itici gücü olduğuna da dikkat çekiliyor. İşid meselesi ise, tüm liderleri bir noktada buluşturabiliyor.
Peki, Dünya ekonomisine ve siyasetine yön veren, dünya ekonomisinin kaderini çizen bu liderlerin; Dünyanın içinde bulunduğu mevcut durumdan, zulümlerden, katliamlardan, haksızlıklardan hiç mi sorumluluğu yok?
Gelişmiş ülke olmanın en önemli tarafı ekonomi mi? Yoksa esas olan insanlık değerlerini yere düşürmemek mi?
Dünyanın kalbi Paris’te patlayan silahların sorumlusu kim?
Türkiye’nin kalbi Ankara’da patlayan bombaların sorumlusu kim?
Suriye’den akın akın Avrupaya gelen zavallı göçmenlerin sorumlusu kim?
Ortadoğunun göbeğine yerleşen zalim İşid’in mimarı kim?
Ya da dünyadaki zulümlere, katliamlara, haksızlıklara gözlerini kapatıp karnından konuşan kim?
Bu ne yaman çelişki böyle!...
Ey iki yüzlü dünya!