Bu yakalanan son fırsat mı?

Türkiye ile Rusya’nın arası gergin.

Türkiye ile Rusya’nın arası gergin.
Rusya’nın sınır ihlalleri, ortadoğuda ve özellikle Suriye’deki etkinliğini kaybetmek istememesi, bu uğurda yaptığı manevralar, bölgede, özellikle Türkiye ile sıcak temasların yaşanacağını haber veriyordu.
Türkiye sınır ihlali yapan Rus uçağını düşürdü.
Diplomatik ilişkiler, bir anda krizle boğuşmaya başladı.
İki ülke arasında, her iki tarafında kazançlı çıktığı ve vazgeçme lüksünün de olmadığı ekonomik ilişkiler, anlaşmalar var.
Rusya, geçen yıl aynı ihlali 114 kez yapmış.
Bugün için değişen nedir?
Konu tamamen iki ülkenin Suriye üzerindeki farklı amaçları.
Unutulansa ortak sorun yani “IŞİD”.
Bu ortam bir süre daha böyle gider, peki, kriz tırmanır mı?
Bunu görmek için çok beklemeyeceğiz.
Kıbrıs nasıl etkilenir, BM Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesinden biri olan Rusya, Kıbrıs konusunda nasıl bir tutum izler veya farklı bir noktaya gider mi?
Türkiye büyük ve güçlü devlet olmanın gerekliliği olan, her bölgede söz sahibi olma çabasını devam ettirebilecek mi?
Ya da bu uğurda yapılanlar daha karmaşık, daha zor, daha kayıp bir süreci mi getirecek, Suriye bataklığından kaybeden olarak mı çıkacak, ekonomik açıdan zor bir dönem mi bekliyor?
Söylediğim gibi bunlar yakın zamanda cevap bulacak.
Kesin olan nokta, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, tüm konularda, tüm ilişkiler olumsuz etkilenecek.
Kullanılacak dil diplomasi dili olmalı.
Elbette bu krizin neden, nerede ve ne amaçla yaşandığı da ayrı bir konu.
Bizim dışımızda gelişen, ama takip ettiğimiz, endişelendiğimiz durumlar yaşanıyor.
Kıbrıs müzakere süreci yoğun ve hızlandırılmış bir şekilde sürüyor.
Cumhurbaşkanı Akıncı “47 yılda sağlanmayan ilerleme 5 ayda sağlandı” diyor.
İlerleme sağlanan konuların iki tarafta da suiistimal edilmemesi, spekülatif ortamların oluşmaması ve güney seçiminde olumsuz propaganda olarak kullanmaması için ciddi bir hassasiyet var.
Bu bir noktaya kadar anlaşılabilir.
Daha önce açıklanan çalışmalar, oluşturulan komiteler, amaçlanan güven yaratıcı önlemler, bunlarda ilerleme olması çözüme toplumsal hazırlanmayı getirecek.
Son olarak güneyde yapılan eylemlerin faillerinin ciddi şekilde caydırıcı cezalar alması da güveni artıracaktır.
Beklenen, olması gereken buydu.
İlk zamanlar tartışılan pek çok konuda bugün nabız düştü, toplumlar ilk baştan karşı oldukları noktalara alışmaya, tartışmaya ve fikir olarak geliştirmeye başladılar.
İlerleme sağlanan konular da zaman içerisinde tartışmaya açılacak.
Son görüşmede eğitim komitesi kurulması kararı alındı.
Önemli bir eksiklik, geç kalınmış bir adım, kuzey Kıbrıs eğitim sisteminin bu konuda çok da eksiklik içinde olduğunu düşünmüyorum.
Rum yönetiminin yıllar içinde yaptığı ve bugünü de esas zorlayan konu, güneyin eğitim sistemi.
Bunu sadece görüntü amaçlı değil, ciddi ve iradeli, gözle görülür adımlarla hayata geçirmeliler.
Bu kararlar alındı, komiteler kurulacak, peki, hükümetler bunları uygulayacak mı?
Esas mesele bu, uygulama.
Bu konuda yaşadığımız tecrübeler, eğitim konusunda güneyin ciddi değişimler yapması gerektiğini gösteriyor.
En başta bunu kabul etmek, benimsemek, iyi ve kararlı bir niyetle radikal adımlar atmak, eğitimi şovenist değil, bilimsellik üzerine kurmak güneyin ilk yapması gereken.
Yazıma Türkiye, Rusya gerginliğine yer vererek başladım.
Ve Kıbrıs sorununun çözümü için süren müzakere sürecinde son adımları yorumladım.
Etrafımızda yaşananlar her gün için gösteriyor ki istikrarlı bir ada için çözüm artık kaçınılmaz.
Kıbrıslı Türkler için belirsizliğin ortadan kalkması artık bir elzem.
Zaman uzadıkça, mevcut durum kalıcılaşır, kökleşir, zorlaşır, beklentiler farklılaşır.
Bunları düşünerek, bu gidişatın kırk yıl daha sürmeyeceğini anlayarak hareket etmeli ve sonuca odaklanmalı.
Bu haber 783 defa okunmuştur
  • Bu sefer de olmayacak. Hasan Mehmet  Lefke - 28.11.2015 Akıncı seçildi. Anastasiyadis Annan planına evet demişti. Artık üç aşağı beş yukarı bir anlaşma olur diye düşünülmeye başlandı. AB ve ABD de bastırırsa kesinlikle anlaşma olur deniyordu. Ama görünen o ki anlaşma manlaşma olmayacak. Belki de mevcut statü anlaşma olarak görülüyor. Yoksa AB istesin, ekonomileri batmış Yunanistan ve Rumlar konfederasyonu bile kabul etmeye zorlanırlar. AB``nin de bu durumu Türkiye``nin AB üyeliği için bir çıpa olarak kullandığı gerçeği var. Lavrov``a gelince. Kıbrıs``ta AB, Türkiye, İngiltere üsleri ve nato varken, Lavrov``un esamesi okunmaz. Ha gelmiş, ha gelmemiş. Ermeni asıllı Lavrov``un Türklere karşı hep düşmanca tavırları biliniyor zaten. Akıncı``nın ``Dostlar alışverişte görsün.`` misali görüşmelere karşı tavrını desteklemeliyiz.

:

:

:

: