KKTC olarak öyle devlet yönetme şeklimiz var ki; sanıyorum bu bakımdan dünya literatürüne gireceğiz. Öyle uygulamalarımız var ki adına “maskaralık” demek bile hafif kalır. Küçükken oynadığımız polis hafiye oyununun dahi kendine özgü ve tarafların mutabık kaldığı kuralları vardı. Bizim halen yönettiğimizi zannettiğimiz yapının tek özellliği hiçbir kural, temayül ve istikrar içermemesidir. Gerçekten merak ediyorum uluslararası düşünce kuruluşları bizim devlet yönetme biçimimizi nasıl tanımlamaktadır. KKTC’yi anlatmak için bazı enteresanlıkları aşağıdaki gibi hatırlatmak sanırım yeterlidir:
• Yorgancıoğlu ve Erk liderliğindeki CTP yönetiminde protokola karşıyız savumasıyla “protokolü değiştirerek imzaladık” iddiasında bulunmalarına rağmen aslında tek yapılanın eylem planındaki vadelerin uzatılması enteresan değil midir?
• Yorgancıoğlu ve Erk liderliğindeki CTP döneminde imzalanan protolde bugünkü haliyle su yönetimi ve KIB-TEK’in özelleştirilmesine parti meclisi ses çıkarmazken bugün yapılan veryansınlar enteresan değil midir?
• CTP adına hükümet yetkililerinin aldığı kararı Parti Meclisinin reddetmesi enteresan değil midir?
• Parti Meclisinin aldığı kararın hilafına aynı parti bakanlarının anlaşma yapması enteresan değil midir?
• Parti Meclisinin aldığı kararın hilafına karar alan bakanların halen daha görevden alınmaması enteresan ve anormal bir durum değil midir?
• Partinin hükümetteki pozisyonunu güçlendirmek için parti meclisini kalkan kullanmak enteresan değil midir?
• Parti meclisi kararına rağmen hükümetten çekilme kararı alma veya toptan anlaşmayı reddetme yerine referandum tehditi yapmak enteresan değil midir?
Yukarıdaki enteresanlıklar karşısında Sayın Talat referanduma gidelim demektedir. Peki, bizler referandumda neyi oylayacağız? Aşağıdaki sorular önümüze gelecek mi?
• Sağ gösterip sol vuran, eylemi söylemi ile uyuşmayan siyaset kurumuna mı onay vereceğiz?
• Bazı kişiler egosunu tatmin etsin diye Türkiye devlet veya hükümet yetkililerine diklenerek yardım alamaz durumu geldiğimizde her türlü zorluğu karşılamaya hazır mıyız? Yoksa değil miyiz?
• Türkiye Cumhuriyeti’nin yardımları ile sağlanan bugünkü suni refahtan vazgeçmeye hazır mıyız? Yoksa değil miyiz?
Elbette başta anayasa için olmak üzere referanduma gitme demokrasi rejimin en ideal şeklidir. Bu yapılamadığı için temsili demokrasi ile idare ediyoruz. Ancak, bu demek değildir ki doğrudan demokrasi hayati konularda uygulanamaz. Bilhassa, bizim için referandumun hayati öneme haiz olduğunu Anayasa referandumunda idrak ettik. Yani bizi temsil etme yetkisi verdiğimiz milletvekillerinin Cumhuriyet Meclisi kararına rağmen halk referandumda temsili demokrasiyi reddetmiştir. Bu da bize ülke için önemli birçok konuda doğrudan demokrasi yöntemine geçmemizi bir nevi zaruri kılmaktadır.
Tabii ki, bizi yönetenler doğrudan demokrasiye inandıkları için başvurmalıdırlar. Parti meclisi kalkanı işe yaramadığı için ikinci bir kalkan olarak Kıbrıs Türk Toplumunu kullanmak için doğrudan demokrasiye (referandum) başvurmak samimi ve etik bir tavır olarak kabul edilemez.
Referandum yerine “Plebisit” yöntemi de göz ardı edilmemelidir. Referandumda alınan kararlar bağlayıcıdır. Ancak, su yönetimi veya özelleştirme gibi ekonomik konularda halkın nabzını ölçmek için plebisit yoluna gidilebilir ve çıkan karar da bağlayıcı olmaz. Peki ne işe yarar? Parti meclisi veya bazı entel dantellerin halka rağmen ütopik düşünceler içerisine girmelerine engel olur.