Evetler hayırlar

İyi Pazar dileklerimle, yazıma başlıyorum.

İyi Pazar dileklerimle, yazıma başlıyorum.
Dün Güzelyurt İlçesini, bir uçtan bir uca dolaşarak eş dost ve tanıdıklarla, sohbet etme olanağı buldum.
Genellikle sohbet ettiğim kişiler ekonomiden ve Kıbrıs görüşmelerinden, görüş bildirdiler, görüşlerimi, sordular.
İnsanlarımızın, bu iki sorun arasında , ağırlıklı olarak sordukları konu Kıbrıs görüşmeleri oldu.
Rum tarafının ve AB‘nin tutum ve davranışlarından, hoşnut olmadıklarını.
Kuzeye karşı, bakış açılarının, endişelere neden olduğu yollu görüşlerin, meydana geldiğini gördüm.
Bunlara sırası ile baktığımızda: en büyük endişe ve korku, halkın önüne gelecek olan anlaşma metninde can ve mal güvenliğinin, garantisinin, ne olacağı konusundaki endişe ve korku.
Bunda da çareyi mevcut garanti sisteminin devamında buluyorlar.
Anlaşmada “Bu olmazsa, anlaşmada olmaz“ diyenlerin oranı yüzde yüz.
Mülkiyette ve toprakta ise, Güzelyurt halkında, Annan Planından günümüze dek çok büyük değişiklikler oldu.
Bu konuda, mülkiyette, liderlerin anlaştıkları konularda, hani öncelik, 1974 öncesi tapu sahibinindir bu minvalden başlayarak, mülkiyet komisyonunun oluşumu ve karar mekanizmasını da, anlamış değil.
Bu konuda, mülkiyet sorununa adil bir şekilde çözüm bulunacağına da, inancı sıfır.
Güneyin, toprak talepleri karşısındaki tutumuna ise, söze gülerek başlayan vatandaşlar, bunun kabul edilebilecek bir durum olmadığını, Rum, bu gidişle bize, Beşparmak dağlarının tepelerini gösteriyor, diye de, alaycı yorumlar yapıyorlar.
Güzelyurt halkı görüşmelerdeki “eşitlik“ sözcüğünden ise “Eşit Egemenlik“ terimine atıfta bulunarak, eşitliğin Egemenlikten geçtiğinin, üzerine basarak duruyorlar.
Bu ilkenin önemine, vurgu yapıyorlar.
Can güvenliği açısından, iki bölgelilik ve iki toplumluluk da,
vaz geçilmez ilkelerinden biri.
İki bölgeliliğin ve iki toplumluluğun, sulandırılmasına karşı, yaşayacağı bölgede, kesinlikle bir tek Rum’un olmasına karşı “Rumlar güneyde, biz Kuzeyde” diyorlar.
Güzelyurt’un iki bölgelilikten çıkarılıp, ayrı bir statü verilmesine karşın, şiddetli bir tepki koyuyorlar. Bunun bir oyun olduğunu söylüyorlar.
Sohbetimizde AB‘a karşı da, büyük tepkilerin olduğunu, gözlemliyorum.
Nedeni ise: Güney ve Kuzey arasında, çifte standart uygulaması.
Kıbrıs Türklerine verdiği, sözleri tutmaması.
Aldatması.
Anlaşma ile “Uluslararası Hukukun” bir parçası olacağımızı söylüyorum.
Gülüyorlar.
“Uluslararası hukukun, mültecilere nasıl uygulandığını da görüyoruz“ diye yanıt veriyorlar.
Bir de, güneydekilerin, kuzeye davranış biçimleri olan aşağılayıcı davranışlara da, çok büyük tepkiler gördüm.
Konuşup, sohbet ettiğim, yüzde doksanın üzerindeki halkın görüşleri bunlar.
Rahatsızlıkları bunlar.
Olası referanduma, sözü getiriyorum.
“Bu endişelerimizi, ortadan kaldırmayacak olan, bir anlaşma metnine, kesinlikle evet dememiz beklenmemeli.”
2004‘ten bu yana, Güzelyurt halkında büyük bir değişikliğin olduğunu gözlemledim.
Kabul edilmeyecek taleplerle, güneyin kaprisleri ve şantajları karşısında bu, genele de şamil.
İvme, hayır’a doğru, yükselmeye devam ediyor.
Bu gidişle “Türk tarafının evet’ini muhafaza etmek“ mümkün olmayacağa benziyor.
Bu haber 3829 defa okunmuştur

:

:

:

: