Hikaye içinde hikaye

Geçtiğimiz günlerde, uzun zamandır gıyaben tanıdığım değerli bir hocamla yüz yüze tanışmak nasip oldu. Sohbet ederken söz şiire geldi.

Geçtiğimiz günlerde, uzun zamandır gıyaben tanıdığım değerli bir hocamla yüz yüze tanışmak nasip oldu. Sohbet ederken söz şiire geldi. Bazı şiirlerimi paylaştım. Çanakkale destanı adıyla yazdığım şiiri dinledikten sonra, hocam bir kuru fasulye hikayesi var, onu da şiirleştirebilirmisin dedi. Ben de inşaallah neden olmasın diye cevap verdim.
Araştırdım ve hikayeyi buldum. Hikaye şöyle:
Çanakkale savaşlarının devam ettiği günlerde, Oğlu Ali Çanakkale’de asker olan, Balıkesir’in Edremit ilçesinde Halil Çavuş bir gün dükkanda otururken Eşi gelir derki “bey iki asker geldi seni soruyorlar askerlik şubesine uğraman gerekiyormuş git hele oğlumuz Ali’ye bir şey mi oldu yoksa. İçime bir kuşku düştü...” Halil çavuş derki “ tamam hanım ben hemen varır gelirim. Canım çekti bu akşama bir kuru fasulye pişir de yiyelim ”Eşi eve gider Halil Çavuş da dükkanı toplar askerlik şubesine. Varıp kendisini tanıtır. Komutan derki “Halil neredesin ben seni arıyorum. Bak Edremitliler cepheye gidiyor, koş onlara yetiş.” Halil çavuş, ”komutanım eve varıp vedalaşsaydım helalleşseydim “dediyse de komutan derki” ben haber ulaştırırım. Sen kafileden geri kalma yetiş onlarla beraber git” der.
Halil çavuş’un eşi akşama Halil’im gelecek diyerek istediği kuru fasulyeyi pişirir, bekler. Akşam olmasına rağmen Halil çavuş gelmez. Ne o akşam ne de bir başka akşam gelmez. Fakat o kadın her gün umutla kurufasulye pişirmeye devam eder”. Halil’im çok severdi geldiğinde hazır olsun diyerek sofrasında kuru fasulye ve fazladan bir tabak hep hazır bulundurur. Yıllar sonra oğlu Ali askerden döner ama Halil çavuştan haber yoktur.
Yıllar böyle geçer gider. Her gün Halil gelecek diye umutla bekleyen eşi de bir gün uzaklara bakan gözlerindeki son bakışla bu dünyadan ayrılır. Bu vefa hikayesini mısralarla şöyle anlatmaya çalıştım. Rabbim böyle vefalı yürekleri hiç susturmasın. Ne kadar da muhtacız aslında...

BİR VEFA HİKAYESİ (FASULYE)
Çanakkale kaynadığı günlerdi
Gittin, devlet çağırmıştı gelmedin
Gün dolandı vakit akşama erdi
Sanki yolun boran kıştı gelmedin

Varır tez vakitte gelirim dedin.
Kuru fasulyeyi pek de severdin,
Akşam soframızda olsun istedin
Hazır ettim çoktan pişti gelmedin

İki asker geldi seni sormaya
Belki oğlumuzdan haber vermeye
Sen de vardın kumandanı görmeye
Her halde bir iş karıştı gelmedin

Bir nefer yetişti telaş halinde
Senden iki cümle haber dilinde
Dedi 'yarin Çanakkale yolunda'
Katıldığın zor savaştı gelmedin.

Duyduğum bu haber büktü belimi
Kime arz edeydim gayrı halimi
Sen de gittin bekler iken Ali’mi
İki gözüm dolu yaştı gelmedin

Düşmüşsün yollara alelacele
Sanki koşa koşa gittin ecele
Bu yaman ayrılık gelir mi dile
Aylar geçti yıl dolaştı gelmedin

Hep seni aradım köşe bucakta
Kışın soğuklarda yazın sıcakta
Kazanımız kızgın durdu ocakta
Bazan da kaynayıp taştı gelmedin

Gidişin gönlüme koydu ateşi
Sanki batıp gitti ömrün güneşi
Asker anasıydım şimd’oldum eşi
Göz yaşım sel oldu coştu gelmedin

Gördüğüme sordum Halil’im nerde
Hangi cephededir hangi siperde
Hayalini gördüm gittiğin yerde
Yapraklarım bir bir düştü gelmedin

Yılların ardından oğlumuz geldi,
Birazcık da olsa yüzümüz güldü
Evlendi yuvası, yavrusu oldu
Torunlar boyumu aştı gelmedin

Her gün o fasulye pişti muhakkak
Sofrada hazırdı fazla bir tabak
Yıllar geldi geçti söktü kaç şafak
Sabah oldu gün kavuştu gelmedin

Her akşam umutla bir sofra kurdum
Geleceksin diye bekleyip durdum
Ben de göçüyorum denkleri vurdum
Kervan kalktı yol uzaştı gelmedin.

Bir ömrü tükettim yol beklemekle
Günler saydım bu gün yarın demekle
Oğlumuza dedim gelecek bekle
Düşünmekten aklım şaştı gelmedin.

Alırım kokunu esen yeldedir
Bilmesem de hangi dağda beldedir
Yüzün bir cephede açan güldedir.
Anladım ki son gidişti gelmedin...


Bu haber 311 defa okunmuştur

:

:

:

: