Yıllar sonra gelen huzur

Mübarek Ramazan günleri hızla akıp geçiyor...

Mübarek Ramazan günleri hızla akıp geçiyor...
Ömrümüzden bir ramazan daha eksiliyor. Her geçen gün bizi yolun sonuna biraz daha yaklaştırıyor.Tekrarı olmayan bu dünya hayatını dolu dolu yaşamak, yarınımıza güzel birikimler hazırlamak için bir fırsat olan bu günleri iyi değerlendirmek bakımından faydalı olacağını düşündüğüm bir hikayeyi paylaşmak isterim. Ramazan ayının huzur ve bereketinden doyasıya istifade ederek yenilenmiş bir halde yeni sabahlara uyanmak dileğiyle.
Gece boyunca dönüp durduğu yatağında yenice uykuya dalabilmişti.
Hiç bir sağlık problemi yoktu, kazancı da iyiydi, işleri güzeldi, dostlarıyla, akrabalarıyla da münasebetleri yerindeydi lakin içinde bir huzursuzluk vardı. Anlam vermediği bir sıkıntı içerisindeydi. Mutlu değildi. Bir boşlukta gibiydi. Görünen hiçbir sebep yokken bu huzursuzluğun sebebi neydi?
Yaz geceleri hep açık duran pencereden tatlı bir rüzgar esiyordu. Pencerenin perdelerini hafif hafif sallayan rüzgara, saba makamında okunan sabah ezanının nağmeleri eşlik etmeye başladı. Çok geç uyumuş olmasına rağmen uyandı. Her sabah duyduğu halde bu sabah duyduğu ezan sesinde ayrı bir güzellik vardı. Bu güne kadar hiç böyle dikkatle dinlememişti sanki.-…“Hayye ala ssalâh, Hayye ala ssâlah, hayye alelfelah, hayye alel felah… Haydi namaza, haydi kurtuluşa anlamında ki bu cümleleri duyunca hemen kalkmak istedi. Sanki çok sevdiği can dostu kapıya gelmiş kendisini çağırıyordu. Hiç tereddüt etmeden yatağından kalktı abdest alıp üzerini giyindi. Doğruca evinin yakınındaki camiye yöneldi. İçeri girdiğinde imam efendi Kur’an okuyordu. O’nun davudi sesiyle okuduğu ayetler ruhuna işliyordu sanki. İçinde bambaşka bir huzur hali meydana gelmişti. İmam efendi okumasını bitirmiş, okuduğu sayfaların manasını veriyordu. Bir ayete geldiğinde, caminin yeni misafiri adeta irkildi pür dikkat hocayı dinlemeye başladı. “Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah'ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir…”Sanki kendisi için özel seçilmişti bu sayfa, hele bu ayet. İmam efendi meali bitirip peşinden her zaman yaptığı gibi iki tane de hadisi şerif paylaştı. İlk hadiste şöyle deniyordu. ”Sizden birinizin evinin önünden akıp giden berrak bir nehir olsa günde beş defa kişi o nehirde yıkansa vücudunda kir namına bir şey kalır mı? “kalmaz ya Rasülellah “dedikleri zaman buyurdu ki “işte beş vakit namaz da kişide günah namına bir şey bırakmaz. Beş vakit namazını kılan bir kimse günde beş defa o berrak nehirde yıkanan gibidir.” Diğer hadiste de şöyle deniyordu: ”Yatsı namazını cemaatle kılan bir kimse gece yarısına kadar ibadet etmiş gibidir. Sabah namazını da cemaatle kılan bir kimse bütün geceyi ibadetle geçirmiş gibidir. ”Dinlediği ayet mealleri ve hadis-i şerifler, sanki onun için özel seçilmiş telkinler gibi geldi. ”Doğu yerdeyim” dedi içinden. ”Bu zamana kadar neden gelmedim ki”!
İmam efendi okumasını bitirip, sabah namazının sünnetini kılmak üzere yerinden doğruldu. Sabah namazının sünnetini çoğu kimseler evlerinde kılarlardı. Kılmadan gelenlerle birlikte yeni misafir de kalktı sabah namazının sünnetine niyetlendi. Ellerini kaldırıp “Allahüekber” diye tekbir aldığında sanki üzerinden büyük bir ağırlığın kalktığını hissetti. Kıyam ve rükudan sonra secdeye vardığında içi tarifi imkansız bir huzurla doldu. En son ne zaman böyle bir secde yapmıştı? Kaç gün kaç ay kaç yıl önceydi… Tüm geçmişi unuttu. İçinden “Ya Rabbi ben geldim “ dedi secdede aldığı o müthiş hazzın tesiriyle gözlerinden birkaç damla yaş, secde ettiği yere düşüverdi. Böylece huzur içerisinde sabah namazının sünnetini kıldı peşinden farzı da cemaatle beraber imama uyarak kıldı.
Camiden çıkarken son derece rahatlamış olduğunu hissetti. Sanki yıllardır arayıp ta bulamadığı çok değerli bir varlığını bulmuş gibiydi. Daha önceleri önemsemeyip ihmal ettiği namazlarını hiç kaçırmamak üzere yeniden başlamaya karar verdi. Hele de o duyduğu hadisten sonra sabah ve yatsıyı mutlaka cemaatle kılmalıydı.
Dallarda sabah zikrine çıkmış kuşların sesleriyle çınlayan sokakta ağır ağır evine doğru yollandı. Akşam huzursuz bir şekilde girdiği evine bu sabah dünyanın en mutlu kişisi olarak giriyordu. Önünde yepyeni bir hayat vardı artık. Hayırla başladığı günü hayırla devam ettirme azmiyle hayata yeniden başlamış gibiydi.

NAMAZ ERKÂNI
Açılır önünde Cennet kapısı ,
Tekbirle namaza girdiğin zaman,
Dünya dertlerinin biter hepsi
Meskenet çemberin yardığın zaman

Kabul edilirsin ulu divana,
Halin arz edersin yüce Rahman’a
Gör nice ihsanlar verilir sana
Huşuyla kıyamda durduğun zaman

Olgun başak gibi durur hallerin,
Hakkın kelamını okur dillerin,
Gönül dergahında açar güllerin
Manasına fikir yorduğun zaman

Rabbin azameti ikrar olunur
Kulluk makamının hazzı alınır
İlahi huzurda safa bulunur
Aşk ile rukuya vardığın zaman

Mevla’ya vuslatın anıdır secde
Dilin tesbih eder gelirsin vecde
Rahmet dergahından alırsın müjde
Alnı seccadeye sürdüğün zaman.

Böyle yad edersin kutlu miracı,
Namazdı Rasül’ün başının tacı
Kaadeyle bulursun derde ilacı
Göz yaşın duaya kardığın zaman.

Gel Hakkı kılalım böyle bir namaz,
Bu namaz,kılanı darda bırakmaz
Abdest azaların nurlu, bembeyaz
Tanırsın mahşerde gördüğün zaman.



Bu haber 285 defa okunmuştur

:

:

:

: