Unutulmayan hatıralar

Geçen gün, Cuma hutbesinde, İslam’ın hürriyet anlayışından bahsedilirken hürriyetin birçok tanımı yapılıp örnekler verildikten sonra ”bütün bu hürriyetlerin yaşanabilmesi için lazım olan temel unsurlardan biri de hür bir vatandır.” deniyordu.

20 Temmuz Barış Harekatına vurgu yapılarak biten hutbeden sonra, daha önce kaleme aldığım bir yazıyı tekrar paylaşmak istedim. Rabbim, hür ve bağımsız bir vatan üzerinde ilelebet yaşamak nasip eylesin.
Yıl, 1974 Temmuz ayı, ben beş yaşındayım. Adana ilinin Saimbeyli ilçesine bağlı Kızılağaç köyündeyim. Köyümüze yaya yürüyüşüyle bir buçuk-iki saatlik mesafede bulunan ekin tarlalarımıza gitmek üzere hazırlık yapıyoruz. Köyümüzde o yıllarda elektrik yok. Bazı komşularımızda pilli radyolar, teypler, pikaplar var. Haberler dinleniliyor, duyan duymayana bir şeyler anlatıyor. Teyplerde kasetler, pikaplarda plaklar dinleniliyor. Canlandırma hikayeli türküler çalınıyor. Bazı büyüklerimin ağladıklarını görüyorum. Kıbrıs diye bir yerden bahsediyorlar. Orada yaşananları anlamaya, hissiyatı paylaşmaya çalışıyorlar. Öfkelenenler var. Dilden dile anlatılan hikayeler duyguları daha bir kamçılıyor. Yaşım küçük olmasına rağmen etrafımda konuşulanlardan aldığım etkiyle içimde bir merak büyüyor. Çocuk halimle olayı anlamaya çalışıyorum.
Nihayet ekin tarlalarımızın olduğu yere geldik. Büyüklerimiz ekin biçmeye başladılar. Biz de ağabeylerim ve kardeşimle onlara yardım etmeye çalışıyoruz. Su getir, ayran getir, hizmet ediyoruz. Haber saati geldiğinde radyosu olan bir komşunun yanına gidip haber dinliyorlar. Radyodan duyulanlar kulaktan kulağa anlatılıyor, anlatıldıkça büyüyor. Muhabbetlerin konusu Kıbrıs...Çocuk olmamıza rağmen bizim de gündemimiz aynı. Oyunlar oynuyoruz, içinde acılar var. Gökyüzünde gördüğümüz her uçak, bize göre Kıbrıs’a giden bir uçaktır artık. Kızılçam ağacının kabuklarından oyuncak uçaklar yapıyoruz rotası hep Kıbrıs...Kıbrıs artık o kadar yakın ki sanki karşı dağın hemen arkasında...Hatta bir gün komşu köyden bir adam, bizim harmanın aşağı tarafından omuzunda tüfekle çıkıp gelince çocuk aklımla o adamın Kıbrıs’tan geldiğini zannetmiş de ne anlatacak diye merakla dinlemeye başlamıştım...
Yıllar, acılarıyla birlikte geçti. Bu gün otuz dokuz yıl sonra adadayım. Hayal ettiğimden çok daha güzel ve kendine has bir sıcaklığı olan şirin bir memleket.
Bu memlekete o sıcaklığı veren şey, sanırım geçmişten bu güne aralarında en başta Hala Sultan olmak üzere sahabelerin de bulunduğu; din, vatan, namus ve istiklal uğruna can veren şehitlerin varlığıdır. Allah(c.c.)Kur’an-ı Kerim’de “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, bilakis onlar diridirler fakat siz anlayamazsınız”. buyuruyor. Daha önce de bahsetmiştim. Bu şehirde gezerken her sokakta ya da caddede bir şehit ismiyle karşılaşıyorum. İki defa adresim oldu ikisi de bir şehit adıyla başlıyor. Oğlumun okuduğu okulda bir şehit adı yaşıyor. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu manzara bende şu çağrışımı yapıyor. Sanki onlarla yürüyorum. Her an birisi karşımdan gelip selam verecekmiş gibi hisler içerisindeyim.
O günün canlı şahitleri, annesini, babasını, kardeşini, evladını; dini vatanı namusu uğruna şehit vermiş insanlar henüz hayattayken o günlerle ilgili bir şeyler yazmak benim haddimi aşar. Ancak şunu ifade etmek isterim. Bu gün yirmi Temmuz’u anarken o şehitlerin bizden beklentisi nedir? Sualine bir cevap aramak en öncelikli işimiz olsa gerektir. Bizim üzerimize düşen, bu mukaddes toprakları mutlu, müreffeh yarınlara birlik ve beraberlik içerisinde nasıl ulaştırabiliriz. İstiklalimizi ebeden muhafaza ederek, el ele gönül gönüle kardeşçe mutlu yarınlara ulaşmak için neler yapabiliriz. Bunun gayreti ve arayışı içerisinde olmaktır. Vatan ve istiklal mefhumunu bilmeyen yoktur. Şairin ifadesiyle “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır./Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
İstiklal konusunda bir şey ifade edeyim. Dinimizin en temel ibadetlerinden bir kısmını eda edebilmek için gereken şartlardan biri de hür olmaktır. Bu gün bize bu vatanı canları pahasına emanet ederek ahirete göçmüş bütün şehitlerimizi rahmetle ve şükranla anarken, hayatta bulunan gazilerimize saygı ve muhabbetlerimi arz ediyorum.
İstiklal marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a “İstiklal marşını yeniden yazmak istesen nasıl yazardın” diye sorduklarında diyor ki “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın”. Bu duaya canı gönülden amin derken, ilelebet göklerde ve gönüllerde yaşaması dileğiyle Kuzey Kıbrıs Türk bayrağı için yazdığım bir kaç dörtlükle bitireyim. Gününüz hayırlı, kazancınız bereketli, yuvanız mutlu, yarınınız umutlu, ağzınız tatlı olsun.

KUZEY KIBRIS TÜRK BAYRAĞI
Beşparmağın sinesinde,
Kuzey Kıbrıs Türk Bayrağı
Huzur vardır gölgesinde
Kuzey Kıbrıs Türk Bayrağı

Aşkla yükselir göklere
İlelebet inmez yere
Selam olsun yüz bin kere
Kuzey Kıbrıs Türk Bayrağı

Al renginde şehit kanı
Ay yıldız şerefi şanı
Simgeler özgür vatanı
Kuzey Kıbrıs Türk Bayrağı

Beyazı barış sıcağı
Sonsuza açar kucağı
Gölgesi Cennet bucağı
Kuzey Kıbrıs Türk bayrağı

Yükseklerde bulut bulut
Coşkumuza yoktur hudut
Her şafakta yeni umut
Kuzey Kıbrıs Türk Bayrağı

Esip duran bahar yeli
Yüreklerde sevgi seli
Hatırlatır beyaz gülü
Kuzey Kıbrıs Türk Bayrağı

Kul Hakkı gel, iyi tanı
Zirvelerde bekler tanı
Seyreder Anavatan’ı
Kuzey Kıbrıs Türk bayrağı.



Bu haber 219 defa okunmuştur

:

:

:

: