25 Temmuz 1974 dönüm tarihimiz

Değerli okurlar. Dünkü yazımda Baf Türkünün, 20 Temmuz 1974 ‘ten sonraki sosyal yaşantısını anlatmaya çalışmıştım.

Yalçın CEMAL
Yalcincemal@hotmail.com

22 Temmuzda ateş kesten sonra, Cenevre’de toplanacak olan konferansa odaklandığını.
Gözünün, kulağının, Cenevre’de olduğunu yazmıştım.
Bugün, birinci Cenevre Konferansından ve sonuçlarından bahsedeceğim.
Konferansta alınan kararları, irdelemeye çalışacağım.
22 Temmuz ateşkesinden sonra, üç Garantör ve BMGK’ yi 25 Temmuz 1974 ‘ Cenevre’de, tarafların ve Garantör ülkelerle BMGK daimi üyelerinin de olacağı bir konferans konusunda mutabakata varılmıştı.
Türk tarafından Kıbrıs Türk Halkı adına, Rauf Denktaş.
Türkiye adına, Dışişleri Bakanı Turan Güneş.
Yunanistan adına, Dışişleri Bakanı Mavros.
GKRY adına da, Klerides katılmıştı.
ABD ile SSCB de, gözlemci olarak bulunuyordu.
Birinci Cenevre Konferansında, tarafların kabul ettiği ve BM de onayladığı kararlar:
- Bir güvenlik bölgesi kurulacaktır.
- Yunan ve Rum askerleri tarafından işgal edilen, tüm Türk bölgeleri, derhal boşaltılacaktır.
- Gözaltına alınan asker ve sivil personel, derhal serbest bırakılacaktır.
- Kıbrıs’ta barışın sağlanması ve Anayasaya uygun Hükümetin, yeniden kurulması için, görüşmelere devam edilecektir.
- Kıbrıs Cumhuriyetinde, Kıbrıs Rum toplumu ve Kıbrıs Türk toplumu olmak üzere, iki özerk idarenin var olduğu not edilmiştir.
Değerli okurlar.
Bu konferansta, Türk tarafının önerdiği bir tez vardı ki, şimdi Rum tarafı bu tezi savunmaktadır.
Çok Bölgeli Federasyon, Rumlara önerilen, 5 Bölgeli Kantonal Federasyon.
Bu teklif, anında reddedildi.
Rumlar bu öneriyi reddetmekle, Adanın bölünmesine Cenevre’de onay vermiş olmuyorlar mıydı?
Bu olumsuz davranış, 77 – 79 Doruk Anlaşmalarında. Adanın resmen bölünmesine, BM ‘in şahitliğinde ve GK ‘ nin onayı ile perçinleniyordu.
Birinci Cenevre Konferansında alınan en önemli karar ise.
Adada, Kıbrıs Rumlarından ve Kıbrıs Türklerinden oluşan, iki özerk idarenin olması idi.
Bu karar. Rumların, çözüme olan bakış açılarının iyi niyetten yoksun olması ve Kıbrıs Türk Halkının, bu kötü niyetin karşısında, özerklikten bağımsızlığa giden yolda Türk Halkının, isabetli kararı ile 13 Kasımda Bağımsızlığımızı ilan ettik.
Tanınır mıydık, tanınmaz mıydık?
Gerçek olan, adanın Kuzeyinde Kıbrıs Türk Halkının bağrından doğan bir devleti olmasıdır.
Dünya tanımıyormuş, tanımasın.
KKTC bir gerçek.
Bu gerçeklik ise, 25 Temmuzda, Rahmetli Turan Güneş Hocamızın, Ecevit Hükümetinin onayı ile tüm dünyaya kabul ettirdiği, iki ayrı özerk idare sayesinde mümkün olmuştur.
Sevgili okurlar.
Adada bağımsız, egemen ve özgürce bir çözüme ulaşılabilmesi için, müzakereler iki taraf arasında devam etmektedir.
Ecevit hükümeti tarafından, tüm dünyaya kabul ettirilen ” Kıbrıs’ta iki ayrı özerk “ yönetim olgusu. Kıbrıs Müzakerelerine de, olumlu bir şekilde yansımıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin, son Kıbrıs raporuna da yansımıştır.
Ban raporunda, Kıbrıs’ta “Kurucu Devlet olarak, Kurucu Türk Devleti “ ibaresini kullanmaktadır.
Birleşmiş Milletler raporuna girmiş “ Türk Devletinin “ temelleri bugün, 42 yıl önce Cenevre’de ve arkasından da 77 – 79 Doruk anlaşmaları ile tamamlanmıştır.
Cenevre’de bu başarıyı sağlayan TC Hükümetine, rahmetli Denktaş’a minnet ve şükranlarımı sunuyorum.


















Bu haber 3850 defa okunmuştur

:

:

:

: