İyi pazarlar, sayın okurlarım.
Bu günkü yazımı, bir Pazar sohbeti olarak düşünerek, kaleme almaya karar verdim.
Genellikle, içinde bulunduğumuz çevreyi çok yakından ilgilendiren, çevrenin ana organlarından biri olan dereleri ele alarak. Sizleri bu Pazar günü sıkmadan, karşılıklı sohbet edercesine yazmaya karar verdim.
Efendim ben, dağ bölgesi olan Baf’ın, merkezi olan Baf Kasabasında, doğdum.
1974 Barış Harekatına kadar da orada yaşadım.
Baf kazasını bilenler, meşhur derelerini de bilirler.
Yıl, on iki ay akan dereler vardı.
Dere yatakları, birçok canlı ve mikro organizmayı, bünyesinde topluyordu.
Çocukluk yıllarımda evimizden, kuzey doğu istikametine doğru yaklaşık bir mil uzaklıkta akan bir dere vardı.
O derede kaplumbağa, kurbağa, su yılanları ve değişik uçan kanatlı ile sürüngenler yaşardı.
Arkadaşlarla dereye gidip akarsu ile oynar, kurbağaların geçirdikleri evrimleri, izlerdik.
Yılanların, küçük akarsu hayvanlarını ve sürüngenler ile kuşları, kendilerine yem yapmalarını engellemeye çalışırdık.
Dereler, bizim için ayrı bir dünya gibi idi.
Tabiatın dengesini sağladıkları için, ayrı bir öneme haizdiler.
Canlı hayvanlar için olduğu kadar, bitki alemi için de derelerin önemi var.
Çeşitli bitki türlerinin beslendiği ve yapılandığı yerlerdir dereler.
Kamışlar, sazlıklar, böğürtlenler, çeşitli süs bitkileri. Turşusu ile ün salmış gappariyi derelerde bulmak mümkündü.
Tavşan kulağı çiçeği, nergis, dere yataklarının vaz geçilmezleri idi.
Yaban laleleri.
Dere yataklarındaki zenginlikleri saymakla, sayfalar dolar.
Dere yataklarının tabii şeklini bozacak değiştirecek, atık atacak hiçbir güç yoktu ve olamazdı.
Siyasi erkin kararlı gücü karşısında, dereler ve onları besleyen su evleklerine, zarar verecek eller kırılırdı.
Bileğinden koparılırdı.
Spontane olarak, derelere gelen sel sularının getirdiği ve tıkanıklığa neden olan atıklar özel ekiplerle emek gücü ile temizlenir. Derenin doğal yapısına zarar vermemek için ciddi şekilde özen gösterilirdi.
1974 ‘ten sonra, bizde eski yöntemlerle derelerin temizlenmesine devam edilmiş, bir müddet sonra bundan vaz geçilmiştir. Belediyeler Birliğinin almış olduğu devasa greyderle, dere yataklarını işgal ederek yapılaşanların şikayetleri üzerine. Dere yatakları greyderlerle traşlama yapılmakta anası ağlatılmaktadır.
Bu her yaz yapılmakta derelerin içindeki derelere özgü, gerek hayvan gerekse bitkisel canlıların zamanla ortadan kaldırılmasına neden olmaktadır.
Bu yöntemle, derelerin ıslahını yapanlar ve buna izin veren ve göz yumanlar, çevre katili değil de nedir?
Şimdilerde derelerimiz, ya özel yollar olarak kullanılıyor.
Ya, birileri tarafından işgal edilmiş.
Ya da, etkili ve yetkili kişilere bazı siyasilerin arka çıkması ile özel çöplükleri haline getirilmiştir.
Bu sütundan bunları çok yazdım.
Yazmaya da devam edeceğim.
Bence, yasalar yeterli.
Fakat, yasalar uygulayıcıları tarafından, siyasi rant uğruna uygulatılmıyor.
Biyologlar Derneğini, derelere sahip çıktıklarından dolayı kutluyorum.
Fakat artık ülkeye sahip çıkmak, bildiri ile konuşma ile mümkün olmuyor.
Dereleri ve su arklarını işgal edeni, yatağını değiştireni, traşlama yapanı, atık atanı deşifre etmekle, bir nebze önüne geçilebilir diye düşünüyorum.
Ülkeye sahip çıkmak, örgütlenmekten geçer.
Çocuklarımız ve torunlarımız kurbağa, kaplumbağayı TV ‘da görüyor.
Böyle giderse yılan, fare, kertenkele, saz, kamış, babutsa vs ‘de TV ‘da görecekler.
Dereleri ıslah, dereleri bitirmek ve başka maksada dönüştürmek değildir.
Islah aslına uygun yapılır.
Şimdiki yöntemle ıslah, dereleri ve içindekileri katletmekle eş anlamlıdır.
Bunun başka izah tarzı yoktur.
Değerli okurlar, doğamıza sahip çıkalım.
Bunun için, çevremizi teşvik ve ikna edelim.
Çünkü bu çevrede bizler de yaşıyoruz.
Tekrardan, iyi pazarlar.