68 kuşağının haklılığı

Türkiye’deki darbelerin menşei, Amerika.

Yalçın CEMAL
yalcincemal@hotmail.com

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, NATO (KUZEY ATLANTİK PAKTINA )girişinden sonra, Türk Silahlı Kuvvetleri, NATO Teşkilatının da, aynı zamanda bir silahlı gücü oldu.
Atatürk zamanında oluşturulan Savunma sanayii, Türkiye’nin NATO teşkilatına alınmasından sonra ABD’nin baskısı ile Milli savunma plan ve projelerinden vaz geçilerek, NATO ve ABD ‘ nin verdiği savaş teçhizatı ve personel donanımı ile günü gün etmeye başlandı.
Türkiye, NATO’ya girmekle ve daha sonra ABD ‘ ile yapılacak ikili anlaşmalarla, Türkiye Cumhuriyeti Devleti . Milli savunmada, Dış politikada, ekonomide, üretimde tamamen ABD ‘ ne bağımlı bir ülke haline getirildi.
Zaman içerisinde, miadını doldurmuş traktör ve tarım alet edevatının verilmesi bir müddet sonra yedek parçalarının olmaması.
Tarım kesimini, felç etmesine neden olmuştu.
Nato’ya giriş tarihi olan 19 Şubat 1952 ‘den sonra bozulan Türk Ekonomisi, ABD’nin isteği ve baskısı karşısında, devamlı şekilde devalüe edilmiş, alım gücü zayıflatılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini, NATO’ya sokan siyasal iktidar, iktidara geldiğinde Türk Parasının değeri Suudi Arabistan Riyalinin üzerinde idi.
Atatürk Türkiye’sinde montaj uçakların yapıldığı, savunma sanayii o zamanki dünya koşullarına göre kendi kendine yeterli hale getirilmişti.
1927 ‘yılında dünyada meydana gelen, büyük ekonomik kriz atlatılmış, para değerini korumuştu.
Türkiye NATO’ya girdikten sonra her alanda bir gerileme başlamıştı.
Türkiye’nin kalkınması suni olarak yüksek gösterilmeye, çalışılsa da, TL devamlı devalüe edilmeye mahkum oluyordu.
Tabii bu, ülkenin her yerine yansıyordu.
Türkiye her alanda dışa bağımlı hale getiriliyor yer altı ve yer üstü kaynakları, Amerikan Emperyalizmi tarafından ikili anlaşmalara dayandırılarak, sömürülmeye başlanmış. Türk Halkı her geçen gün fakirleşmeye terk edilmiştir.
Bu olaylar karşısında halkın tepkisi, Brüksel kanallı darbeler yaptırılarak, halk sindirilmeye çalışılmış, karşı çıkan politikacılar ve halk hapislerde çürütülmüştür.
Amerikan Emperyalizmi soğuk savaş döneminde bunu çok iyi kullanmasını bilmiş, Komünizm tehlikesini bahane ederek, bu oyunu sürekli oynamasını becerebilmiştir.
Bu 1960 ‘ ta becerilmiş, ardından artçı depremlerle 1971 ‘e kadar devam ettirilmiştir.
1963 Kıbrıs olayları, Türkiye için bir milat olmuştur.
1964 ‘ de Jhonson Mektubu, Türkiye’de gençliği, Milli çıkarları düşündürmeye ve Atatürk dönemindeki gibi Tam Bağımsız Türkiye olmanın yollarını araştırmaya itmiştir.
İlhamını 1965 ‘te Fransız Gençlik hareketinden alan 68 Kuşağının kendine özgü felsefesi: Türkiye eskisi gibi Tam Bağımsız olmalı idi.
Bunun için de Türkiye, NATO’ya girmekle nasıl bağımlılığını yitirdi ise Nato’dan çıkmakla da bunun tekrar elde edileceğinin felsefesini taşıyordu.
Bunun için de bunun mücadelesi verilmeli idi.
68 Kuşağının yöneticilerinin sloganları ise, şu idi: NATO’YA, hayır.
Tam bağımsız Türkiye.
Yanki go home.
Bu üç slogan tüm Türkiye’de, dağlara taşlara yazılmaya başlandı.
1963 Kıbrıs olaylarından sonra bu üç slogana bir yenisi daha eklenmişti, ordu Kıbrıs’a.
Artan potansiyel karşısında bunu bir tehlike gören Brüksel, 1971’de Nihat Erim’in “ Balyoz Harekatını “ başlattı.
Gelişen tepkilerin büyümesi karşısında, Türk Halkındaki gelişmeyi tehlikeli gören Emperyal güçler. 1980 ‘ de “çocuklarına “ tekrar darbe yaptırdılar.
Değerli okurlar, 1971 ve 1980 ‘ de yaşamış biri olarak iki darbede de gözlemlediğim, Türk Halkının gelişmesini ve yükselmesini önlemektir.
Çok iyi hatırlıyorum 1971 muhtıralı darbeden sonra oluşturulan, Emperyal yanlısı Hükümetin Başbakanı Nihat Erim, şunları söylüyordu.
“ Türk Halkı bu parlamentonun on yıl ilerisindedir. Bunu dizginlemek gerek .”
Arkasından gelen adıyla şanıyla Meşhur Evren Paşamız, öyle bir dizginledi ki Türkiye’de tırpanlanmamış yer bırakmadı.
Tek tırpanlamadığı, cemaat ‘idi.
Çünkü onlar zararsızdı.
Dün, Sn. Erdoğan’ın iş adamlarına yaptığı konuşmayı canlı olarak izledim.
Bir yerinde şunu söylemişti: Bu olay, aktörleri içeride olan ama senaryosu dışarıda yazılan bir
Darbe hareketidir.
Buna, ABD Emperyalizmi diyebilir miyiz?
İçerisinde benim de bulunduğum, 68 Kuşağı Gençlik hareketinin haklılığı ortaya çıkmıyor mu?
Bu haber 3886 defa okunmuştur

:

:

:

: