Otomobil uçar gider, ahali de bakar gider

KKTC‘de gündem, makam arabaları. Nerede ise, Kıbrıs gündemini de geride bırakıyor.

yalcincemal@hotmail.com

Gıcır gıcır, 18 makam aracı, gündemi, dört dörtlük oluşturmuştur.
Başka gündemlere, yer kalmamıştır.
Konu basını da ilgilendirmekte, manşetleri oluşturmakta.
Makam araçları, o makamlarda bulunan makam sahiplerine tahsis edilmekte. O makamda kaldıkları sürece de, o araçları kullanmaktadırlar.
Bundan, daha doğal bir şey olamaz.
Fakat, devletin bir Kurumundaki makamına, bunlar tahsis edilirken, diğer Kurumlardaki durumlar da, göz önünde bulundurularak, dengeli bir tavır almak zorunluluğu vardır.
Bir çok Bakanlığa bağlı yerlerde, bir çok eksiklikler varken, gıcır gıcır 18 veya daha değişik sayıda, makam aracı almak, doğrusu “rahmetliyi s…tı.”
Aslında, bu makam arabalarının tarihine bir bakarsak, çok yakın bir geçmişte gelen iktidar, siyaha oturmayı bir türlü içine sindirememiş olmalı ki, beyaza oturmaya karar vererek, siyah makam arabalarını, elinin tersi ile iterek, beyaz makam arabaları almayı, tercih etmişti .
Aslında bu konuda , KKTC‘deki makam araçları ile ilgili “Makam arabaları tarihi” oluşturmanın, zamanı da geldi gibi.
Değerli okurlar, aşağıda anlatacağım olay gerçek.
Konu, makam arabası olmasa bile bununla yakından çok ilgili.
1930’lu yıllar. 1923 yılında, Lozan’la biten Birinci Dünya Savaşından, 6 – 7 yıl sonra, ikincisinin yolda olduğunun belirtileri başlamıştı.
İşte o yıllarda, Avrupa’da Faşizmin öncülüğünü yapan, İtalya’nın
meşhur Diktatörü Mussolini, verdiği bir demeçte, Türkiye’nin topraklarında gözü olduğunu, bunun da Antalya olduğunu, ajanslara duyurmuştu.
Bunun üzerine TC Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, haberi akşam vakti öğrenince, Antalya’da gözü olan bu diktatöre, yanıtı Antalya’dan verme kararını alarak, Antalya’ya gitme hazırlıklarını başlattı. Antalya’ya, şimendifer hattı yoktu.
Trenle gidilemeyeceğine göre, araba ile gitmeye, karar verildi.
Anıt Kabirdeki müzede duran, makam arabası ile, Antalya’ya gitmek için, ekibi ile yola koyuldu.
Mevsim kış.
Polatlı’ya gelince, makam arabası ve ekibin diğer arabaları, kara saplandı.
Polatlı’dan öteye gitmeye, olanak yok.
Hava soğuk, bir yerlere gidip, sıcak bir ortam bulmaya kalkıştılar.
En iyi mekan, muhtarlık binası denildi.
Muhtarın kapısı çalındı.
Muhtar apar topar gelerek, muhtarlık binasını açtı.
Devlet erkanı muhtarlık binasına girerek, soğuktan korunacak bir yer bulunduğu sevinci ile hareket eden, başta Atatürk ve heyet üyeleri, aradan geçen zaman içerisinde, sobanın, muhtar tarafından yaktırılmadığına şahit oldular.
Atatürk soğuktan olacak, muhtara sorar ”Muhtar, soba niye yanmıyor? “
Muhtar: Paşam, odunumuz yok.
Atatürk : Niye yok.
Muhtar: Bu konuda hükümet, muhtarlıklara, tahsisat ayırmadı Paşam.
Atatürk, kısa bir sessizlikten sonra, Ankara’ya dönülmesi direktifi verdi.
Ertesi gün, Bakanlar Kurulu’nu toplayarak, Polatlı’daki durumu
anlatarak, şunları söyledi.
“Arkadaşlar. Askeri lisedeyim. Kış aylarında sobalar yanmadığı için, dersleri titreyerek takip etmek zorunda kalıyoruz. Arkadaşlarla konuyu tartışıyoruz, bu konuyu okulun Paşasına iletmede, hem fikir oluyoruz . Fakat, kimin bu sorunu ileteceği konusunda, gönüllü bulamıyoruz. Yine çok soğuk olduğu bir gün, yine tartışıyoruz. Sonuçta, konuyu, okulun Paşasına iletmek için, ben gönüllü oluyorum.
Kılık kıyafetime bir göz atıyorum. Paşanın odasının yolunu tutuyorum. Kapıyı tıklattım, içeriden bir ses.
Geelll.
Kapıyı açar açmaz , içeriden bir sıcak hava koridora yayıldı.Kapıyı kapatarak, selam durdum ve konuyu açtım. Sınıflarımızda, sobaların yanmadığı cümlesinin ardından, konuşmam, okul Paşası tarafından kesilerek “Sus nankörler, kendi sobasını göstererek, sobalar cayır cayır yanmakta. Bir de şikayet etmektesiniz. Defol. Padişah Efendimizin nimetleri, gözünüzde, dizinizde dursun.”
Beyler.
Galiba bizler de, bu okul Paşasının durumundayız.”
Bu olay karşısında, hükümet, muhtarlıklara , tahsisat ayırarak, bu sorunu çözdü.
Şimdi denilebilir ki “bizim Bakanların, makam arabaları ile, bunun ne ilgisi var ?
Ne alaka ?
Çok alaka, sevgili okurlar.
Devlet adamlığı, ulusuna , devletine ve kurumlarına, sahip çıkmakla, mümkündür.
Bunun için, mücadele edendir.
Makam arabasına, binen değil.
Bu haber 3973 defa okunmuştur

:

:

:

: