Birlik ve beraberlikle nice bayramlara

Kurban bayramının gölgesi üzerimize düşmüş, bayrama kavuşmanın sevinci yüreklerimizde kıpırtılar halinde gün geçtikçe artarken, evlerimizde, pazarlarımızda ve etrafımızda da tatlı bir telaş başlamıştır.

Kurban bayramının gölgesi üzerimize düşmüş, bayrama kavuşmanın sevinci yüreklerimizde kıpırtılar halinde gün geçtikçe artarken, evlerimizde, pazarlarımızda ve etrafımızda da tatlı bir telaş başlamıştır.
Bayram, her yürekte farklı heyecan uyandıran, yaşanası duygularla gelir her zaman. Çocuklarımız, yaşlılarımız, gençlerimiz, gurbetçilerimiz her birinin ayrı beklentileri vardır. Çocuklarımız, yeni bayramlıklarıyla, ceplerinde bayram harçlıklarıyla o günlerin tadını çıkarmayı, gezip eğlenmeyi düşünürler. Yaşlılarımız, aranıp sorulmayı, hatırlanmayı isterler. Gurbetçilerimiz bir vesile ile yakınlarını, eşini dostunu ziyaret etmeyi; gurbetten sılaya şöyle bir yol uğratmayı arzu ederler. Fakirlerimiz, gariplerimiz kapısının açılmasını beklerler. Hastalarımız kapılara bakarlar. Kendilerini ziyaret edecek vefalı dostlarının yollarını beklerler. Kısacası herkes bayramın sevincini neşesini bereketini evinde çevresinde görmek ister.
Peygamber Efendimiz,'(Muteber) oruç, (hep beraber) tuttuğunuz gündekidir. (Muteber) iftar, (hep beraber) ettiğiniz gündekidir. (Muteber) kurban (hep beraber) kurban kestiğiniz gündekidir.' Buyurmakla bayramların birlik ve beraberlik açısından önemini ifade etmektedirler. Bayram sevincini hep beraber yaşayabildiğimiz ölçüde bayramlar amacına ulaşmış olacaktır.
Kurban bayramının kendine özgü bir anlamı ve önemi vardır. Kelime anlamı itibariyle yaklaşmak demektir. Kime yaklaşmak? Kulun Allah’a yaklaşması. Allah-ü Teâlâ biz kullarına sayılamayacak kadar çok nimet vermiştir. Bu nimetlerden bir kısmını kendi yolunda feda etmemizi bizden istemektedir. Bize verilen bu nimetlerden gönül hoşluğu içerisinde feda etmemiz ölçüsünde O’nun sevgisini kazanacağımız muhakkaktır. Kurbanla ilgili olarak “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Allah’a ancak sizin takvanız ulaşır” mealindeki ayet-i Kerimeyi hatırladığımızda bu gerçek daha iyi anlaşılıyor. Demek ki Allah yolunda bir şeyi feda ederken asıl olan feda ettiğimiz şeyin maddi değerinden çok gönlümüzden geçirdiğimiz güzel duygular önem arz ediyor. Allah’a olan teslimiyetimiz ölçüsünde yaptığımız ibadetin değeri yükseliyor. Bunun tarihi misallerini Kur’an-ı Kerimden öğreniyoruz. İnsanlık tarihi kadar eski olan ve her millette var olan kurban ibadetinin ilk örneğini Hazreti Adem aleyhisselam’ın oğulları Habil ve Kabil’in hayatında görüyoruz. Bu konu şu şekilde yer alıyor Kur’an-ı Kerimde.
(Ya Muhammed!) Onlara Âdem’in iki oğlunun gerçek haberini oku. Hani ikisi birer kurban takdim
etmişlerdi de birinden (Hâbil’den) kabul edilmiş, diğerinden (Kâbil’den) kabul edilmemişti. (Kâbil,
kıskançlığından) “Seni mutlaka öldüreceğim” dedi. (Hâbil de:) “Allah ancak takvâ sahiplerinden
kabul eder” dedi. (Mâide - 27)
Burada dikkatimizi çeken şey, yapılan bir işin gönülden gelerek yapılması, Allah’ın emrine tam bir teslimiyetle yapılması halinde kabul edileceğidir.
“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” mealindeki Ali İmran suresi 92.ayeti kerimesi de bu konuyu teyit etmektedir.

Kurban, yaklaşmak demiştik sözün başında. Büyük bir teslimiyet örneği olarak Hazreti İbrahim Aleyhisselam ve oğlu Hazreti İsmail Aleyhisselam’ı hatırlıyoruz. Kur’an-ı Kerim’de bildirildiğine göre. 'Ey oğlum! Doğrusu ben, uykuda iken seni (Allah 'in isteği doğrultusunda) boğazladığımı gördüm. Bir düşün! (Bu konuda) Ne dersin?' dedi. 'Ey babacığım! Ne ile emrolunduysan onu yap. Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin. (saffat-102)
Birinden istenen evladı, diğerinden istenen canı ama ikisi de hiç tereddüt etmeden Allah Bunu istediyse başım üstüne diyerek teslim olmuşlardı. Onların bu teslimiyetleri neticesinde Allahü Teâlâ. “Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca:
104. Biz ona: ' Ey İbrahim!' diye seslendik.
105. Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
106. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır.
107. Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik.
108. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık:
109. İbrahim'e selam! dedik.
110. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.”
Buyuruyor.
Bugün bizden istenen Rabbimizin emrine riayet etmek, malımızla canımızla O’nun yolunda olabilmektir. Kurban keserken, aslında içimizde var olan dünya sevgisini, tamahkarlığı cimriliği, bencilliği ortadan kaldırıp bütün nimetleri vereni hatırladığımızın bilincinde olarak, bize ihsan edilmiş olan nimetleri ihsan edenin rızası doğrultusunda feda etmektir. Bize ihsan edilmiş bu nimetleri bu imkana sahip olmayan kardeşlerimizle paylaşırken, aslında sevgimizi merhametimizi dostluğumuzu kardeşliğimizi paylaştığımızın farkına varabilmek bu bayramları anlamlı kılacaktır. Zengin fakir genç yaşlı komşu akraba kaynaşarak herkesin bu mutluluğu paylaştığı an gerçek bayramdır.
Bir de asıl gaye olan, Rabbimizin rızasını kazanmış olmak. Rabbimizin bütün emirlerine tıpkı İmrahim ve İsmail aleyhimeselam gibi teslim olmak. Nefsimizin kötü isteklerine dur deyip Yüceler yücesi Rabbimize boyun eğmek. O’na yaklaşmanın en güzel yolu emirlerine itaat etmektir. Bir kutsi hadiste şöyle ifade ediliyor: ”Kulum bana en çok kendisine farz kıldığım ibadetlerle yaklaşır. ”Demek ki Allah’a yaklaşmanın en kısa yolu üzerimize farz kılınan ibadetleri yerine getirmek. Bir kul olarak Rabbimizin rızasını kazanmış bir halde bu dünyadan ayrılıp ahirette mükafatla Rabbimizin ikramıyla Cennet’iyle karşılaştığımız zaman, ”Kevser havzu” başında bizi bekleyen Peygamber Efendimizle buluştuğumuz an işte bayram o bayramdır.
Acıların paylaşıldıkça azalıp, sevinçlerin paylaşıldıkça çoğaldığı gerçeğini göz önüne alarak, acıların kederlerin sevinçlerin güzelliklerin paylaşıldığı, sevginin huzurun kardeşliğin hakim olduğu güzel günlerin gelmesi dileğiyle bayramınız kutlu olsun.
Bu haber 207 defa okunmuştur

:

:

:

: