Yalçın CEMAL
yalcincemal@hotmail.com
Askerin kalması halinde de, bunu içlerine asla sindirmezler.
New York, zirve mi diyelim, ziyaret mi diyelim, ne isterseniz deyin, Amerika ziyaretinde, her iki görüşmeci için, beklenilen olmadı.
Anastasiadis efendi, Kıbrıs’ta görüş birliği olan ve Sn. Akıncı ile mutabakata varılandan, New York’a varışında “cırladı.“
Sn . Akıncı, bu yönden beklediğini bulamadı.
Anastasiadis efendinin de, garantilerle ilgili ABD’nin, Türkiye’ye baskı yapması talebinden, bir şey çıkmadı.
Ulağı olan, Biden efendi ise, öyle anlaşılmaktadır ki, Sn. Erdoğan’la yaptığı görüşmede, garantilerle ilgili olarak, Sn. Erdoğan’a, diş geçiremedi.
Yaptığı açıklamada:
“ Çözümden sonra da, asker kalsın “ dedi.
Yani New York ziyareti, tam bir fiyasko.
Salı gün, yani yarın her halde bunun adına da , çok yoğunlaştırılmış müzakereler denir.
Müzakerelere, başlanacak.
Garanti sistemi, çok ciddi bir sorun.
Kıbrıs Türk halkının, geleceğidir.
Rum tarafı da, bizim için bir tehdit diyor.
Fakat, unuttukları bir durum var.
Bu tehdidin anahtarı, ellerinde.
Anastasiadis, garanti sisteminin devam etmesine, gerek olmadığını da, şu sözlerle dile getiriyor:
“Kıbrıslı Türk vatandaşlarımızın, bize şüphe ile bakmak için sebepleri olduğunu kabul ettiğime rağmen, adına müzakere yaptığım Kıbrıslı Rumların mevcut ve olaylardan meşruluk kazanan endişelerini, bir kenara iterek, haksız endişeleri tatmin etme niyetinde olmadığımı, vurgulamak isterim .”
Sn. Anastasiadis, Kıbrıs Türk halkının, can güvenliği ile ilgili endişelerini “haksız endişeler“ olarak görüyor.
Güvenlikle ilgili , düğümü çözmek için, görüşmecilerin dışında da, süreç berhava olmasın diye, dışardan da görüş , düşünce ve öneriler ileri sürülüyor.
İşte bu görüş, düşünce ve önerilerden biri de, ikinci Cumhurbaşkanımız, Sn . Talat’tan geldi.
Katimerini Gazetesine verdiği mülakatta, Sn. Talat, şu öneride bulundu:
Garantiler konusunda önemli olanın, müdahale statüsü olduğunu.
Müdahalenin ancak, Güvenlik Konseyi kararı ile olabileceğini. Böyle bir önerinin, Rum halkı tarafından reddedilmeyeceği konusunda da, inanç belirtti.
Yani şu :
Türkiye garantör olsun. Müdahalesine karar verecek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olsun.
Sn. İkinci Cumhurbaşkanımızın, bu aşamadaki önerisi budur.
Bu öneriye, yorumum.
“TAVUKLAR, TİLKİYE EMANET.”
Bir defa, bu öneri, pratiklik açısından çok zor.
Güvenlik Konseyinin, çalışma prosedürünü biliyoruz.
Daimi üyelerinin durumunu ve adalet dağıtmadaki bakış açılarını da, söylemeye gerek var mı ?
En iyi, bunu, Sn. Erdoğan’ın, BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmadan, bir alıntı yaparak, irdelemeye çalışalım .
Sn . Erdoğan :
“ BM, reforme edilmedikçe, çabaların hedefine ulaşmayacağı, açıktır . Dünya beşten büyüktür . 5 ülkenin iki dudağı arasına dünyayı mahkum edemezsiniz . Ama şu anda mahkum ediliyor . Tüm dünyanın temsil edilmediği, Güvenlik Konseyi, adalet getiremez .”
Sn. TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, tasvir ettiği. Gerçek BM Güvenlik Konseyi.
Sn . Talat, Kıbrıs Türkünü, önerinizle kimlere teslim etmekte olduğunuzun, farkında mısınız ?
“Dünyayı mahkum eden ve adaletten yoksun , adalet sağlayamayan” bir kuruluşa .
Yapmayın, Sn. Talat.
BM Teşkilatı, dünyaya, barışı ve adaleti sağlamakta, artık çok yetersiz.
Bu, keellemeykün bir öneri .
Türkçesi :
Ölü doğmuş, bir öneri.
Sn . Akıncı. Limanı göstermiştir.
Başka limanlara, ne hacet ??