Ecevit; “KKTC ödün verdikçe yeni ödünler isteniyor “ (2)

Rahmetli Ecevit’in, 27 Haziran 1986 günü, Türkiye Günaydın Gazetesine, Kıbrıs’taki gelişmelerle ilgili verdiği demecin son bölümü.

Yalçın CEMAL
yalcincemal@hotmail.com

“ Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de , toplumlar arası görüşmeleri etkileyici ve baskı altına alıcı davranışlarından kaçınmalıdır.
Federasyon ayrı devletler arasında kurulur. Kıbrıs’ta, da 15 yıldır varlığını sürdüren ve kanıtlayan ayrı ve bağımsız bir Türk Devleti vardır. Bu Devlet tanınmadıkça, Rumların Temmuz 1974 öncesine dönüş hayallerinden kurtulamayacakları belli olmuştur.
Kıbrıs sorununa hakça ve geçerli bir siyasal çözümü kolaylaştırmak isteyen veya istermiş gibi görünen devletler ve uluslararası kuruluşlar, bu isteklerinde samimi iseler, öncelikle KKTC’yi tanımalıdırlar; Kıbrıs’ta Türklerle Rumlara her bakımdan eşit davranmalıdırlarve Kıbrıs Türklerinin, 1974 Barış Harekatı öncesi çektikleri acıları bir daha çekmemek, karşılaştıkları soykırım girişimleriyle bir daha karşılaşmamak için zorunlu gördükleri somut güvenceleri anlayışla karşılamalıdırlar.
Toplumlararası görüşmelerin sürebilmesi için, KKTC bunları kesin koşullar olarak öne sürmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, bu koşullar konusunda KKTC‘nin yanında yer almalıdır. Kıbrıs için kendisine yöneltilebilecek her hangi bir baskıyı, KKTC‘ye aktarmayacağını açık ve kesin olarak belirtmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bugün de eğer 1974’deki kadar güçlü ise ve dünya koşullarını, yine o dönemdeki kadar iyi değerlendirebilirse, hiçbir ciddi engelle karşılaşmaksızın böyle bir tavır alabilir.
Bu arada Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Avrupa Topluluğuna tam üyelik uğruna, Kıbrıs Türklerinin sırtından her hangi bir ödün vermeyeceğini de, tüm Batı Avrupa ülkelerine belli edilmelidir.
Amerika Birleşik Devletleri de, 1974‘ten bu yana, Türklerden baskı ile bir şey sağlanamayacağını anlamış olsa gerek.”
Rahmetli Ecevit, olası tehlikeleri de görmüş olmalı ki, bu demeci verme gereğini duymuştu.
Ecevit’in, bu demecinde vurguladığı kesin bir gerçek de şu:
Kıbrıs’ta federal bir yapının oluşmasının, iki ayrı egemen ve bağımsız devletin bir araya gelmesi ile, mümkün olacağını. Bunun için de, adada bir çözüme ulaşılmasının, önce KKTC‘nin tanınmasından geçeceğini . Bu olmadığı takdirde, Kıbrıs Türk Halkının ileride Rumların 1974 gerisine dönmek için hayallerini gerçekleştirme endişesi ve tehlikesinin doğacağını. Bunun için de, KKTC’nin tanınması ile yapılacak bir anlaşma sonucu, ancak bunun önüne geçilebileceğini açık ve seçik vurgulamaktadır.
Rum Halkının, hiçbir koşulda Kıbrıs Türklerini kendileri ile eşit görmediklerini, oluşacak bir yapıda , eşitliği kabul etmeyeceklerini ve içlerine sindiremeyeceklerini. Her hal ve şartta, hem söylüyorlar, hem de davranışları ile belli ediyorlar.
Kıbrıs müzakerelerinin geldiği aşamada, muhtemelen, İsviçre’nin Cenevre şehrinde, toprak başlığı görüşülecek.
Arkasından de 5‘li zirve.
İki görüşmecinin vardıkları mutabakatlar ve her iki taraftaki açıklamalar çelişkili olsa bile, kantarın topu güneyden yana.
Baskılar, hep Türk tarafına.
Ödünler, hep Türk tarafından.
Bu durum karşısında.
Ecevit’in demecinin, içeriğini sindirircesine algılamakla. Kıbrıs Türkünü bu müzakere sürecinin sonunda, nelerin beklediğini, kestirme kehanetini, gerektirmez, kanısındayım.
Bu demeci, Kıbrıs Türk Halkı 2004‘te iyi algılamamıştı.
Dilerim, şimdilerde algılamış olur.






Bu haber 3919 defa okunmuştur

:

:

:

: