Her yıl coşkuyla kutladığımız Cumhuriyet Bayramı’nı yine heyecanla kutlamanın akabinde düne ve yarına dair bazı düşünceleri paylaşmak istedim. Her şeyden önce, Cumhuriyet’in ilanından önceki o sıkıntılı, günlerden bazı sahneleri paylaşmanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Öyle ya dünü hatırlayalım ki bu günü ve yarını daha anlamlı hale getirebilelim.
Tarihi teferruata girmeden bazı olayları nazara vererek bir sonuca varmak işitiyorum. Çanakkale savaşlarında yaşanan bir manzarayı Gazi Mustafa Kemal şöyle anlatıyor: “Yalnız size, Bomba sırtı Vak’asını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafeniz 8 metre yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler, kurtulmamacasına kamilen düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar şayan-ı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor.
Hiç ufak bir fütur bile göstermiyor. Sarsılmak yok. Okuma bilenler, ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret ve tebrike şayan bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale savaşını kazandıran bu yüksek ruhtur.” Yine Çanakkale’den bir manzara Kınalı Hasan’ın hikayesini hepimiz biliriz. Yozgat’tan Çanakkale’ye askere gelen Hasan’ın başında kına vardır. Komutan sorar “-Evlat bu kına nedir erkek adam kına yakar mı?”- “Bilmem komutanım gelirken anam yakıtıydı”-“ Öyle ise bir mektup yazıp sor bakalım bunun manası nedir?” Hasan, arkadaşına bir mektup yazdırır. Hal hatır sualinden, hasret dolu cümlelerden sonra derki:”-Ana benden sonra kardeşlerime kına yakma, komutanım bana sordu ben bilemedim onlar da bilemezlerse mahcup olurlar.
Sahi o kınayı niye yaktıydık ana”? Aradan günler geçer Hasan’ın mektubu gelmiştir.
Ama Hasan, gelen mektubu okumaya fırsat bulamamıştır. Hasan’ın mektubunu okurlar. Hal hatır hasret cümlelerinden sonra annesi derki:”-Hasan’ım, oğlum komutanına söyle ki biz üç şeye kına yakarız, Geline kına yakarız, eşine kurban olsun diye, kuzuya kına yakarız Allah’a kurban olsun, yiğide kına yakarız vatana kurban olsun diye”… Hasan çoktan kurban olmuştur zaten…
Tarihin kaydettiği kahraman yüreklerden bir yürek Söğütlü Hacer ana, Kocasını ve kardeşini daha önceki savaşlarda şehit vermişti. İki oğlunun da birer gün arayla Çanakkale’de şehit olduğunu öğrendi. Çanakkale için yeni gönüllüler toplandığı haberi geldi üçüncü oğlunu da giydirdi kuşattı, komutanın olmaz ısrarına rağmen gönüllü birliğine katılmasını sağladı. Tren istasyonuna kadar gelip oğlunu uğurlarken şöyle dedi.”-Oğul, bu ezanlar minareden okunmayacaksa, bu bayrak göklerde dalgalanmayacak bu vatan başka bir vatan olacaksa sen de git gelme.”.Kastamonulu Şehit şerife bacıyı hatırlamayan yoktur. Taşıdığı mermiler ıslanmasın diye yavrusunun yorganını mermilere saran, daha sonrasında da yavrusuyla beraber karda donarak şehit olan. Şerife bacı… Erzurum’da Nene hatun tarihin kaydettiği unutulmaz kahramanlardan bir tanesi. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Erzurum'daki Aziziye Tabyası'nın savunulmasında kahramanca çalışarak adını tarihe yazdıran Türk kadınıdır. Aziziye savunmasına 20 yaşlarında genç bir gelinken, küçük yaştaki oğlunu ve 3 aylık kızını evde bırakarak katılmıştır.
Nene Hatun 1857 yılında Erzurum'da doğdu.
1877 yılında 8 Kasım'ı 9 Kasım'a bağlayan gece, Osmanlı vatandaşı olan Ermeni çeteleri Erzurum'un Aziziye Tabyası'na girmeyi başarmışlardı. Tabyayı koruyan Türk askerlerini uykuda yakalayıp kılıçtan geçirdiler. Bu sırada arkadan gelen Rus askerleri ise hiçbir zorlukla karşılaşmadan tabyayı ele geçirdiler. Erzurumlular, ölüme gittiklerini bildikleri halde, Aziziye Tabyası'na doğru koşuyordu. Tabyaya yerleşmiş olan Rus askerleri, gelenlere yaylım ateşi açtı. Ön sıradakiler o anda şehit oldular Nene Hatun'un vatan için gece başlayan mücadelesi, tüm düşman Erzurum'dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum'un her karış toprağında cephane taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı.
Şu bahsettiklerimiz hemen aklımıza geliveren birkaç tane örnek. Bu Milletin tarihinde buna benzer yüzlerce örnek vardır. Hepsinin de gayesi, Vatanım hür olsun bayrağım ilelebet dalgalansın ezanlarım hiç susmasın, malım, canım, namusum emniyet altında olsun, dinimi rahatça yaşayabileyim, yarınlara umutla bakabileyim. Cumhuriyetin 93.yılını kutladığımız bu günlerde. Bize bu vatanı armağan eden, Başkomutanından en küçük neferine kadar emeği geçen tüm şehit ve gazilerimizi minnet ve şükranla anarken şunu ifade etmek isterim ki; zaman, geçmişten ders alarak geleceğe hazırlanma, bu vatanı ve milleti mutlu müreffeh yarınlara taşıma adına hizmet yarışında bulunma zamanıdır. Anlamsız kısır çekişmelerle geçirecek bir dakikamızın dahi olmadığının bilincinde olarak, kim hayırlı bir şey yapıyorsa onu takdir edip desteklemek yapılabilecek en akıllıca olan iştir. Mehmet Akif Ersoy’un “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın” duasına tüm kalbimle amin derken ben de şöyle dua ediyorum: Ya Rabbi, vatanımızı milletimizi her türlü fitneden, fitneciden hıyanetten hainden muhafaza eyle, aleyhimizde plan kuranların planlarını boşa çıkar, tuzaklarını kendi ayaklarına dolaştır. Bizi birlikten beraberlikten ayırma.