Ülkemiz yoğun politik gündem ve müzakere süreciyle birlikte Cenevre öncesi kritik bir viraja girerken, bugün sokakta vatandaşın her gün karşılaştığı ama yoğun gündem nedeniyle pek de üst sıralara çıkmayı başaramayan bir başka dertten söz etmek istiyorum. İlaç fiyatları…
Allah kimseye hastalık vermesin. Hasta olmak her yerde zor ama Kıbrıs’ta hasta olmak bir başka zor. Eğer grevleri aşıp devlet hastanelerinde muayene olmayı başarabilirseniz, hastanenin içindeki eczaneden ilaçlara ulaşabilirsiniz. Ulaşabilirsiniz dediysem sadece devletin listeye aldığı ilaçlardan söz ediyorum. Çoğu kez devlet hastanelerinde bulunmayan ilacınızı dışarıdan almaya kalkarsanız, işte macera tam da orada başlıyor.
Türkiye’de 7 liraya satılan en basit bir ilacı 15 liraya almak zorunda kalan bizler, ağına düştüğümüz sağlık sisteminde cebimizden ne var, ne yok veriyoruz. Muhabir arkadaşımız Suna Erden’in yaptığı haber, vatandaşın sağlık sisteminde nasıl soyulduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Ticaret Dairesi verilerine göre, yılda yaklaşık 30 milyon dolarlık ilaç ithal ediyoruz. Türkiye’deki ecza depoları ilaç firmalarından ilacı aldıktan sonra kendi karını üstüne koyup, KKTC’deki ecza deposuna satıyor. Buradaki ecza deposu da kar koyduktan sonra eczanelere veriyor. Ve nihayet eczaneler de karını ekleyip ilacı vatandaşa ulaştırıyor. Böylelikle üç aracıdan geçen ilacın fiyatı bize ulaşana kadar katlanarak büyüyor.
Suna’nın konuştuğu Çalışan Hekimler Birliği Asbaşkanı Dr. İlker İpekdal, hemen hemen her ilaçta KKTC ile Türkiye arasındaki fiyat farkının yüzde 30’u aştığını anlatıyor.
Nedenini ise KKTC’deki ecza depolarının ilacı direkt ilaç firmalarından değil de Türkiye’dekiler ecza depolarından alması olarak gösteriyor.
Şüphesiz memlekette dert çok. Buna sıra ne zaman gelir bilinmez ama acilen ilaç ithalatı konusunda bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunda herkes birleşiyor. Biz vatandaşın derdini söyledik. O derde derman olmak hükümete kalıyor…