Avrupa yanlı kararlar üretiyor

Brüksel’e bir toplantı için gelen Dışişleri Bakanlarından bazıları, Avusturya’nın Ankara’ya karşı sert durulması çağrısını reddetti.

Brüksel’e bir toplantı için gelen Dışişleri Bakanlarından bazıları, Avusturya’nın Ankara’ya karşı sert durulması çağrısını reddetti.

Buna karşın da hatırlayacaksınız Avrupa Parlamentosu Türkiye ile görüşmelerin askıya alınması çağrısı yapan fakat bağlayıcı olmayan bir metni kabul etmişti.
Bunun üzerine Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanları Konseyi Türkiye’nin üyelik süreciyle ilgili tartışmalı açıklamaya son şeklini vermek üzere yeniden toplanmıştı.
Toplantı sonrası yapılan açıklamada Türkiye ile üyelik görüşmelerinin daha ileri bir noktaya taşınamayacağı söylendi.

Ve/ fakat Avusturya ve Avrupalı yasa yapıcıların, Ankara'nın güvenlik operasyonlarından dolayı görüşmeleri dondurma çağrısını da reddetti.
Ve yine hatırlayacaksınız AB, Ankara’yı Temmuz ayındaki darbe girişiminin ardından başlattığı geniş çaplı işten çıkarmalar ve tutuklamalardan dolayı eleştiriyordu.

Biraz daha özele inersek Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, Türkiye ile üyelik görüşmelerinin askıya alınmasını ısrarla savunuyor ve gerekçe olarak da Türkiye’nin Avrupa’dan gittikçe daha fazla uzaklaştığını ve geçtiğimiz birkaç ay boyunca bu olumsuz gelişmelerin hem hızını hem de yoğunluğunu artırdığını öne sürüyordu.
Fakat buna karşın AB’nin en güçlü üyelerinden birisi olan Almanya da görüşmelerin resmen askıya alınmasına kararlı bir şekilde karşı çıkıyordu.

Bütün bu gelişmelere baktığımızda Almanya aslında aklın yolunu seçiyor ve doğrusunu savunuyor.

Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, AB’nin Türkiye’nin içte yaşadığı hassas sürecin farkındalığına varmadan böylesi bir karar üretmesi yanlış bir adım olmuştur.
Türkiye’nin bugün Avrupa’dan uzaklaştığı sır değildir elbette.

Ve/fakat bunu tek sebebe bağlamak ve geçtiğimiz 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişiminden sonrasını baz alarak değerlendirmek ve bunun üzerinden Türkiye’ye karşı önyargılı kararlar üretmek samimi değilidir.

Belli ki Avrupa bu noktada kendine hiç ayna tutmamayı siyaset edinmiş.
Zira bugün Türkiye’nin AB’den uzaklaşması ve/veyahut bu yönde bir eğilime girmesinin öncelikli sebebi Avrupa’nın Türkiye’ye karşı geliştirdiği tek yanlı siyasettir.
Suriye’den bölgeye başlayan göç dalgasında Türkiye’yi taahhütleri olduğu halde yalnız bir başına bırakmasıdır.

Türkiye’nin bölgede ki terör unsurları ile mücadelesini görmezden gelmeleridir.
Ha tabi ki Türkiye içte bir takım sıkıntılar yaşamaktadır.

Dış politikada da Türkiye adına yanlış giden bir şeylerin olduğu aşikardır.
Özellikle 15 Temmuz sonrası yaşananlardan mütevellit bugün Türkiye’de yara alan bir devlet olduğu da doğrudur.

Yaşananlar az şey değildir.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin içinden çıkan unsurlar aynı devletin halk iradesi ile seçilen makamlarını ortadan kaldırmaya yeltenmiştir.
Türk Halkının iradesini yansıtan TBMM Türk savaş uçakları tarafından bombalanmıştır.

Kısacası yaşananlar az değildi bir ulus için.
Bir milletin varlığına bütünlüğüne aynı milletin fertleri tarafından yapılan bir saldırıydı bu.

Şimdi böylesi bir süreçten sonra çok tabidir ki demokratik değerler başta olmak üzere insan hakları hukukun üstünlüğü gibi aslında evrensel bir çok kavram bir biri ile çelişir duruma gelmiştir.

Dolayısı ile Türkiye böylesi bir zor dönemden geçerken, bu süreçte Türkiye’yi tek başına bırakan destek olmayan Avrupa’nın önyargı ile yanlı siyaset yapması ve doğru kararlar üretmesi pek mümkün görünmüyor.

Bu haber 277 defa okunmuştur

:

:

:

: