Bakalım Cenevre’de Kıbrıs sorunu nereye evrilecek?

Malum 9,10 ve 11 Aralık’ta taraflar Cenevre’de masada olacaklar.

Malum 9,10 ve 11 Aralık’ta taraflar Cenevre’de masada olacaklar.
12 Aralık’ta da garantörlerin de iştirak edeceği zirve gerçekleştirilecek.
Ve kuvvetle muhtemel tarafların mutabakat sağlayamadığı ve doğrudan garantörler ile de ilişkili olan konular burada ele alınacak.
Kısacası Cenevre’de sürecin olumlu ya da olumsuz seyrini garantörler belirleyecek.
Onlar da bugünkü koşullarda ortaya çıkan fırsatlar üzerinden (gaz rezervleri gazın çıkartılması, sevkiyatı potansiyel piyasası, bölgesel işbirliği Suriye üzerinde ki hesaplar vs.)
diplomasi yürütecekleri için Cenevre’de Kıbrıs’a yansıyacak havanın çok da sonuç alıcı bir noktaya taşınacağını açıkçası ben düşünmüyorum.
Ve/ fakat şunun altını çizmekte de fayda görüyorum, Cenevre’deki çabalar sonuç alıcı bir noktaya taşınamıyorsa, bunun akabinde bir kırılma olasılığı yüksek görünüyor.
Lakin bu kırılmanın evrileceği yön önemli.
Hoş zaten gidilebilecek iki yönü vardır sürecin.
Ya Cenevre’de çok ciddi bir yakınlaşma sağlanacak ve son rötuşlar için adaya geri dönülecek.
Ya da farklılıklar tabu haline dönüşecek ve çözüm çok uzun yıllar telaffuz edilmemek üzere rafa kaldırılacak.
Peki bunlardan hangisine yakınız?
Elbette bunun için öncelikle sürecin başından bu yana ortaya çıkan gelişmelere bakmakta fayda var.
Devam eden müzakerelerde bugüne kadar tarafların büyük oranda uzlaşı sağladığı konular, büyük ölçüde farklı düşündükleri konular gibi elde somut olan bilgileri gözden geçirmek lazım.
Nitekim anlaşıldığı kadarı ile Güvenlik ve Garantiler, dışında büyük oranda sıkıntı yaratan başka bir konu kalmadı.
Diğer başlıklarda dönüşümlü başkanlık haricinde bir yakınlaşma var gibi duruyor.
Dönüşümlü başkanlık mevzusu ise sanki Rumlar tarafından Güvenlik ve Garantiler konusunun kozu olarak elde tutuluyor.
Dolayısı ile bizim şu an önümüzde duran Güvenlik ve Garantiler konusunda gördüğümüz tarafların konuya farklı yaklaşımlarıdır.
Bu farklı yaklaşımlar için orta bir yol bulunabilir mi?
Belki..
Tarafların bu konu da ki duruşlarına baktığımız zaman bunun çok da mümkün olmayacağını görsek dahi bunun belirleyicisi olacak olan garantörlerin ellerinde bulunan siyasi kozları ile ilişiklendirileceğini düşünmemek zannederim saflık olur.
O zaman tabu gibi önümüzde duran esneklik payı hiç görünmeyen konuların bile bu yöntemle masada farklı bir şekle dönüşebileceği olasılığı her zaman vardır.
Ha bunun tam aksi olamaz mı?
Tabi ki olur.
Tarafların ve en önemlisi garantörlerin bu konuda ki tavırlarına bağlı bir gelişmedir bu da!
Peki böyle bir durumda ne olur?
Zeminde çatlaklar oluşur ve kırılma noktası ayrılığa doğru evrilir.
Bu köşenin yazarı olarak böyle bir ayrılığı hiç arzu etmesem de maalesef Cenevre sonuçlarının arasında bu olasılıkta bulunuyor.
Dolayısı ile öyle anlaşılıyor ki 9,10,11,12 Ocak 2016’da Cenevre sürecin nereye doğru gideceğini gösteren bir tarihe ev sahipliği yapacak.

Bu haber 284 defa okunmuştur

:

:

:

: