Sanki Cenevre’ye antlaşmamak için gitmişler!

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, Atina’da Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias ile bir araya geldi.

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, Atina’da Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias ile bir araya geldi.
KHA’nın haberine göre Kotzias ile yaptığı görüşmeden sonra gazetecilere konuşan Eide, “eğer Kıbrıs sorunun çözümü sadece Kıbrıslılara bağlı olmuş olsaydı şimdiye kadar çoktan çözülmüş olurdu” yönündeki samimi inancını yineleyerek, Kıbrıs konusunda hala açık olan konuların, güvenlik ve garantiler başlıklarıyla bağlantılı olduğunu ve bu konuların gelecek hafta gerçekleştirilecek Cenevre Konferansı’nın merkezinde olacağını vurguladı.
Cenevre Konferansı’nın “ucu açık” (open ended) bir süreç olacağını, 12 Ocak’ta başlamasının açıklanmasına rağmen, ne zaman tamamlanacağının bilerek belirtilmediğini, çünkü bir sonuca varılması için, çözüm ya da bir çözüm çerçevesi bulunana dek, gerekli zaman verilmesi gerektiğini söyledi.
Zaten Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias Cenevre’ye giderken müzakerelerin ucu açık olacağına dair BM’den güvence aldıklarını ve bu güvenceyi esas alarak oraya gideceklerini belirtmişti.
Peki bu ne demek oluyor?
Çok net izah etmeye çalışayım, Rum tarafı ve Yunanistan ve hatta BM Cenevre’ye sonuç odaklı bir niyetle değil, yeni bir takvimleme yapmak niyeti ile gidiyorlar.
Ucu açık demek, zaten bunun ifadesi.
Virgül koyup belki parantez de açıp süreci sürdürmek gibi bir tavır içerisinde oldukları anlaşılıyor.
Hoş Kuzey’de de azınlık hükümetini oluşturan UBP ve DP’nin, yani iktidar partilerinin de Cenevre öncesi parti liderleri öncülüğünde giriştikleri “Hayır” propagandasına baktığımız zaman çözümsüzlüğün yarattığı statükoya iyice yaslandıklarını görüyoruz.
Oysa nerede ise yarım asırlık bir sorundan bahsediyoruz burada.
Sürekli ötelenerek, ötelenirken beraberinde yeni yeni sorunlar yaratarak gelen bir konudur Kıbrıs sorunu.
Ve şimdi bu sorunu nihayete erdirmek için yıllardan sonra yakalanan çok önemli bir fırsat var.
Nedir bu fırsat?
Cenevre zirvesi..
Zira orada taraflar yani Kıbrıslı Rumlar ve Türkler dışında Garantörler de masada olacaklar.
Ve bire bir kendileri ile ilintili sıkıntı yaratan konular da karar verici konumda bulunacaklar.
Lakin öyle anlaşılıyor ki Garantörlerin de iştirak edeceği zirve de Kıbrıs sorununun dışında Türkiye Yunanistan ve hatta İngiltere’nin farklı ajandaları olması ihtimali de oldukça yüksektir.
Yani bu ne demek?
Gaz yatakları, sevkiyat yolu, adalar, Türkiye’nin tıkanan AB başlıkları ,İngiliz üsleri, hava sahanlığı mevzusu, Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde ki stratejik konumunu muhafaza etmeye devam etme çabası, AB’den ayrılma kararı alan Birleşik Krallık yelpazesi içerisinde yer alan İngiltere ile ilişkilerin seyri vs,vs..
Bir de düşünün konuya BM’nin 5 daimi üyesinin de müdahil olmasını.
Düşünmek bile sorunu daha da karmaşık bir hale getiriyor değil mi?
Peki ya Kıbrıs?
Kıbrıs’a sıra nasıl gelecek?
Öyle ya Cenevre’nin ana gündemini bu sorun oluşturacak..
Tabi ki Kıbrıs’a da sıra gelecek ama önce Garantörlerin öncelikleri esasında elde edecekleri kazanımlar gözetilerek süreç ilerleyecek ve/veyahut tıkanacak.
Kaldı ki soruna müdahil olan Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan, hatta Birleşmiş Milletler Cenevre’de sürecin nihai bir sonuca evrilmesi niyeti ile değil de, sürdürülüp yeni yeni takvimler belirlenerek devamından yana bir de niyetle gittiklerini anlıyoruz yaptıkları açıklamalardan.
Buna karşın Kuzey Kıbrıs’ta iktidarı elinde bulunduran azınlık hükümeti UBP ve DP’nin de Cenevre’ye olası bir anlaşmadan çok, çözümsüzlüğün kalıcı bir ayrılıkla noktalanması niyeti ile gittiklerini sanırım bilmeyen yok..
Bütün bunların farkındalığı ile Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, BM Genel Sekreteri Guterres’e Mektup Göndererek, Cenevre öncesi tarafların varmış olduğu mutabakatlara uyulması gerektiğini ifade etmesi ise çok yerinde ve olumlu bir hareket.
İşte bütün bunlara baktığımız zaman, tarafların Cenevre’ye sanki çözüm istiyoruz görüntüsü içerisinde gidip, süreçten yeni süreçler çıkartmak gibi bir maksat taşıdıkları düşüncesi bende ağırlık kazanıyor..
Umarım yanılan ben olurum.
Hatta yanılmayı hiç bu kadar çok istediğimi hatırlamıyorum...
Bu haber 310 defa okunmuştur

:

:

:

: