Kıbrıs sorununun, esas kaynağına inerek, soruna çözüm bulma çabaları, hiçbir zaman, yerine getirilmedi.
Veya.
Bunu yapmak gereği, duyulmadı.
Dün, çözüm için, iki tarafın heyetleri, Cenevre’nin yolunu tuttu .
Sn. Akıncı, giderken yaptığı açıklamada, bir hayli temkinli idi.
Cenevre’den, mutlaka bir sonucun çıkacağını beklemenin, mümkün olmayabileceğini “Mutlaka bir sonuç çıkmayabileceğini “ dile getirdi.
İhtiyatlıktan, bahsetti.
İhtiyatlı iyimserlikten, bahsetmedi.
Sn. Akıncı’nın açıklamasına, virgül koyarak, sorunun kaynağının ne olduğuna ve ne olmadığına, bir bakalım.
Ada’nın, İngilizlere kiralanma tarihi olan 1878’de, Yunanistan ve ada Rumları daha o tarihten itibaren, çok ciddi bir şekilde , Adanın Yunanistan’a bağlanması için, faaliyete geçtiler .
Hem diplomatik, hem de, adada, terör estirerek, amaçlarına varmak istediler.
Yunanistan, bununla da kalmayarak, 1919 ‘da, Türkiye’yi işgal etmek için, İngiltere’nin, silah ve teçhizatla donattığı ordularını, Anadolu’ya çıkardılar.
Hepimiz biliyoruz.
Tür Ulusundan, gerekli, dersi aldılar .
İkinci Dünya savaşından sonra, yeniden, işgalci emelleri devam etti.
İngiltere’nin, vaadinde durmadığı gerekçesi ile, Adanın Yunanistan’a bağlanması için, adada, EOKA tedhiş örgütünü, devreye soktular.
Bu defa, hedeflerinde, sadece İngilizler yoktu .
Esas hedef, Kıbrıs Türk Halkıdır .
Çünkü, Enosis yolunda, en büyük takoz, Kıbrıslı Türklerdir.
Bu takoz, yoldan çıkarılmalıdır. Yol temizlenmelidir .
Bunun için, Enosis hedefi, zamana bırakılarak, 1960 ‘ ta kurulan Cumhuriyetin, omuzlarına yüklendi.
Rum tarafı için, Cumhuriyet olgusu, bir amaç değildi .
Enosise giden, bir araç olarak, belirlenmişti.
Cumhuriyetle birlikte, karşılarında, tek bir hedef kalmıştı .
İngiltere’yi, üslerle saf dışı eden Rumlar, tek hedef olarak, Kıbrıs Türklerini bertaraf edebilir ve amacına ulaşabilirdi.
Zaman içinde, bu hayalleri de, gerçekleşemedi.
İngiliz kadar, yumuşak ceviz çıkmamıştı, Kıbrıs Türk Halkı.
On bir yıllık, getto yaşamı da, dize getirmedi, Kıbrıs Türkünü.
Rum ve Yunanlılar , adanın işgalini ve Yunana bağlanmasını, kafalarına soktular .
1974’te, bu yola koyuldular.
Bu defa, Türkiye’nin, takozuna tosladılar .
Ada, uluslararası anlaşmalarla, ikiye bölündü .
48 yıl, toplumlararası görüşmeler, sürüyor .
Onlar, Devlet.
Biz toplum.
İçine girmeye, can attığımız, uluslararası hukukun, bize biçmiş olduğu, kefen.
1963’ten günümüze, karşı tarafta, Kıbrıs Türküne karşı, her hangi iyi niyetli bir gelişme, oldu mu?
Kıbrıs, bir Elen adasıdır felsefelerinden, her hangi zerre kadar, bir sapma oldu mu?
Olmuş ise, biri bana haber versin.
Kıbrıslı Türklerin, Rumlara karşı, Rumların, Kıbrıslı Türklere besledikleri kötü niyetlerinin, zerresini, Kıbrıslı Türkler, yaptı mı ?
Yapıldı ise, birileri çıkıp açıklayıversin .
Bakınız Cumhurbaşkanımıza, görüşmelerle ilgili olarak , nerede ise her konuda ,karşı tarafı da düşünerek, empati yapıyor .
Sn. Anastasiadis, bunu yapıyor mu ?
Yapamaz. Çünkü onun derdi , Adayı, aldığı emanet doğrultusunda,
Enosis yolunda, hedefine ulaştırmaktır.
Bu hedefe kilitlenmiş, bir halkla, bu adada , ister siyasi eşit , isterse tam eşit veya egemen eşitlikte, bir anlaşma yapılsın.
Niyet kötü ise, ki kötüdür , hangi anlaşma yapılırsa yapılsın, yürümez .
Daha açıkçası , kafalar bu düşünceden arındırılmazsa, hiçbir şey olmaz.
Sadece, bir şey olur .
Oluşacak olan anlaşma , Enosis yolunda, bir köprü olur .
Sorun , Rumların ve Yunanlıların, adayı Yunanistan’a bağlamak, yani Enosis yapmak .
Bu düşünceden, vaz geçmiş değillerdir .
Vaz geçmiş olsalardı , Garanti ve İttifak Anlaşmalarının, ortadan kaldırılması girişimlerini, başlatmazlardı .
Rumlara göre sorun , Adanın, Türk Askerlerinden arındırılıp , Takoz olarak duran Kıbrıs Türklerini de, yoldan temizleyerek, Enosise vasıl olmak .
Olurlar mı ?
Olmazlar mı ?
Bunu, Cenevre’de göreceğiz .