Öyle görülüyor ki, tamam değil, devamdır.
Hani, Cenevre Konferansı yolun sonu idi?
Galiba gene, oyuna getirildik.
2016 Yılının sonunda, referandum.
Olmadı.
2017 ‘nin ortalarına yollama yapıldı, o da meçhul gibi.
Haritaların karşılıklı sunulmasından sonra, Cenevre Konferansı ile görüşme sürecinin, sonlanacağı konusunda. Sadece karşı taraf hariç diğer tüm taraflardan açıklama, sinyal, gelmemişti.
BM nin, Ankara’nın, bizim sarayın açıklamaları, bu merkezli değil miydi?
Benim algıladığım, üç kesimden de gelen söylem veya mesajlar, bu minval üzerinde idi.
Açıkçası Cenevre’deki Konferans, anlaşmaya varılır veya varılmaz, Kıbrıs müzakerelerinin sonu olacaktı.
Ama ne hikmetse haritaların karşılıklı verilmesinden sonra, Hristodulidis’in yaptığı açıklama ile bunun böyle olmadığını tüm dünya öğrendi.
Rum Sözcü, haritaların ve konferansın yolun sonu olmadığını. Bu başlık üzerinde, müzakerelerin devam edeceğini söylemesi ilginçtir.
Tabii haritaların tüm başlıklardaki konuların kapanmasının ardından verilmesi ilkesinden de, vazgeçilmiş olması. Pazarlık gücünü ve manevrasını Türk tarafında, zayıflatmış olsa gerek.
Bu konuda, büyük eleştirilerin yapılması da bundan kaynaklanmış olabileceği üzerinde durulabilir.
Cenevre’de Hükümet ve görüşmecilik görevini üstlenen, Sn. Akıncı arasındaki görüş ayrılığını, nerede ise protesto içerikli olarak Sn. Akıncı’ya yazılan mektupta görebiliriz.
Ayrıca, hükümetin iki ortağının, Genel Başkanları olarak yaptıkları basın toplantısında. Büyük görüş aykırılığını ve Cenevre’ye davet edilen siyasal partilerin görüşüne gerek duyulmadan sürdürülen müzakerelere de değindiler.
Müzakerelerin ilk günü, Sn. Özdil Nami’nin bilgilendirme toplantısından sonra.
Tüm çabalarımıza rağmen. Hükümetle hiçbir temas yapılmadan BM ‘ ye Rum tarafı ile aynı anda harita verilmiştir yollu açıklamadan sonra insanın aklına bir soru gelir!
Sn. Cumhurbaşkanı diyalog yapmayacaksa, niye siyasal parti başkan ve temsilcilerini oralara kadar götürdü?
İki hafta önce, Sn. Denktaş “Yalçın Cemal’le söyleşi “ programına katılmıştı.
Cenevre konusu gündeme geldiğinde.
Ben sormuştum.
Sn. Serdar Denktaş, Cenevre’de görüşme mutfağında olacak mısınız diye? Yoksa, figüran olarak mı gideceksiniz?
Şöyle demişti:
Bu davete bakılırsa Cenevre’de, seyirci bile olamayacağız.
Galiba Sn. Denktaş’ın, iki hafta önce söyledikleri konusunda Cenevre’de haklılığı ortaya çıktı.
Gerçekten siyasal parti başkan ve temsilcileri, Cenevre’ye bu kış kıyamette ne için götürüldüler?
“Aferin, pohpoh “misali olarak mı götürüldüler?
Mademki görüş bildirmelerine bile olanak sağlanmayacaktı, apar topar götürülmelerinin manası neydi.
“Yoksa dostlar alışverişte görsün “ mü?
Cenevre’de görüşmeci heyetin icraatlarını, HP ‘ si Başkanı Sn. Özersay da tasvip etmedi.
Pazarlık gücü tükendi, yollu açıklamalarda bulundu.
Tabii hepsinden önemlisi, Cumhurbaşkan Vekili ve Cumhuriyet Meclisi Başkanı, Sn. Sibel Siber’in. Sn. Akıncı’ya yazdığı uyarıcı ve endişe içerikli mektup güne damgasını vurdu.
Yazımı yazarken, TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, garantilerin ve güvenliğin devam etmesi yönündeki açıklaması da basına düştü.
Öyle anlaşılıyor ki Anavatan Türkiye, Ada üzerinde etkin ve fiili garantörlüğünden vazgeçme niyetinde değil.
Zaten, mantık da bunu söylüyor.
Bir de Sn. Çavuşoğlu, müzakerelerin ucunun açıklığından rahatsız.
Yeni Genel Sekreter Guttarnes ise yaptığı basın toplantısında, “Ajandamız yok, hızlı bir çözüm aramıyoruz “ dedi ve ekledi.
“Müzakereler gerektiği kadar uzatılacak.”
Takvim, hakem yok.
Kıbrıs Türk Halkı, BM ‘lerin haritası ile cendere yaşamına bdevam.
Başlıkta sormuştum.
Tamam mı? Devam mı? diye.
Varın, yanıtı siz verin.
Bugün, dört sene önce kaybettiğimiz ve Cenevre’de onun temellerini attığı kazanımlarla müzakere yapılan Kurucu Cumhurbaşkanı Sn. Rauf Denktaş’ın, aramızdan ayrılışının dördüncü yılı.
Eksikliği her geçen gün daha da hissedilen, Büyük Devlet Adamı Rauf Denktaş’ı, rahmet ve özlemle anıyorum.
Işıkları, hiç eksik olmasın.