ABD’de yeni bir dönem başladı. Hem ABD hem dünya için yeni bir başlangıcın işareti, Trump’ın yemin töreninde yaptığı konuşmayla verildi. Bugün Trump’ın verdiği mesajları ve onun dünya üzerindeki etkilerini ele alacağım.
Yeni Başkan Trump, tüm dünyanın nefesini tutup izlediği konuşmasında ABD başkanının artık dünya lideri olmaktan uzaklaştığını gösteriyordu.
Çizdiği ABD portresi, dünyanın gözü önünde ülkesini bitmiş, tükenmiş gibi gösterdi. İstihdamın azaldığını, fabrikaların kapandığını anlattı.
“Eğitim sistemi çöktü. Suç, çeteler, uyuşturucu çok fazla hayat aldı, ülkemizi talan etti” dedi.
Üstelik ABD’nin ikinci dünya savaşından sonra övündüğü dünyanın süper gücü olarak, Ortadoğu başta olmak üzere hemen her yerde bulundurduğu askeri varlığını geri çekeceğini açıkladı.
“Amerikan ordusunun çok üzücü şekilde tükenmesine izin verirken diğer ülkelerin ordularını sübvanse ettik. Kendi sınırlarımızı korumayı reddederken, diğer ülkelerin sınırlarını koruduk. ABD'nin altyapısı harap duruma düşerken, deniz aşırı ülkelere trilyonlarca dolar harcadık. Bizim ülkemizin zenginliği, güveni ve gücü dağılırken, diğer ülkeleri zengin ettik' diyen Trump, bu sözleriyle adeta dünya önderliğinden istifasını veriyordu.
“Önce Amerika gelecek” diyen Trump, konuşmasında bol bol yeni yollar, köprüler, havaalanları, tüneller ve tren yolları vaat etti.
Trump’ın sözleri Amerikan kapitalizminin kalbi sayılan New York borsasında da etkisini gösterdi. Tarihi konuşmanın yapıldığı dakikalarda borsada büyük kayıplar yaşandı. ABD doları da diğer para birimlerine karşı değer yitirdi.
Kısaca ABD sistemi, başkanın ilk konuşmasını hoş karşılamadı.
Trump'ın konuşmasında yapacaklarıyla ilgili somut bir bilgi vermemesinin hayal kırıklığı yarattığı, üstelik kapitalizmin bütün değerlerine ters olarak 'korumacı' olarak algılanan açıklamalarıyla da iş dünyasını tedirgin ettiği ortaya çıktı,
ABD Başkanları bugüne kadar kendilerini sadece ABD’nin değil, dünyanın da lideri olarak görürdü.
O yüzden başkanlık koltuğuna otururken yapılan konuşmaları genellikle küresel konuları da kapsardı. Küresel ısınmadan tutun da, dünya barışı, açlık, terörizme kadar dünyadaki bütün sıkıntılardan söz edilirdi.
Ama Trump bunların hiçbirinden söz etmedi.
Verdiği “Ben sadece ABD’nin lideri olacağım” mesajıydı.
Konuşmasında çizdiği ABD portresi de “zor durumda olan, bitmiş, ihmal edilmiş, tükenmiş” bir ülkeydi.
Bundan sonra ABD değişecek gibi söylemlerde bulundu.
Yanında bulunan, görevi devraldığı Obama’dan Bush’a kadar herkese taş attı.
Konuşmasının büyük bölümünü, ABD içinde yapacaklarına ayırdı.
Birkaç gün önce “eskidi” dediği NATO’dan bile hiç söz etmedi.
Ben sadece ABD’nin başkanı olacağım mesajı verdi oysa bugüne kadar ABD başkanları sadece ABD’nin değil dünyanın da lideriydi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi, sen boşluğu bırakırsan gelir başkası doldurur.
Görünen o ki şimdi ABD’nin bıraktığı o boşluğu Rusya Devlet Başkanı Putin dolduracak.
Bundan sonraki dünya lideri Putin olacak.
Erdoğan 2002’de seçimleri kazandığında, Osmanlı’dan 100 yıl sonra yeniden Avrupa’nın hasta adamı olarak nitelenen Türkiye’de büyük bir değişim vaat etmişti.
Geçmişte yapılanlardan ziyade, gelecekte yapılacak olanlardan söz etti.
Dünya lideri vizyonu, geçmişten ziyade gelecekte yapılacaklarla ilgili toplumun önüne hedefler koymaktır.
Erdoğan şu an KKTC’den tutun da Türk dünyasına, Filistin’den tutun da tüm İslam dünyasına kadar sahip çıkıyor.
Onun için kendisi dünya lideri olarak anılıyor.
ABD Başkanları da daha önceki dönemlerde böyleydi. Ama Trump’ın içe kapanık başkanlık konuşması, bu alanda yeni bir dönemin işaretini veriyordu.
İkinci dünya savaşından bu yana ABD başkanlarının üstlendiği liderlik pozisyonunun terk edildiğini görüyoruz.
Politikacılar seçimlerde şüphesiz birçok vaatlerde bulunur. Ama koltuğa oturunca, yumurta küfesini sırtına alınca işler değişir.
ABD başkanının da seçim döneminde söylediklerinin dışında koltuğu otururken, dünyanın gözü üzerindeyken, tüm dünyaya hitap etmesi beklenirdi. Ama öyle olmadı.
Trump’ın ilk performans pek parlak değildi.
Ne kadar başarılı olacak göreceğiz.
Ama görünen o ki, yeni dünya düzeninde Rusya’nın etkisinin arttığı bir dönem başlıyor…