Hani bir karış toprak vermeyiz, şöyle yaparız böyle ederiz diyenlere.
Hade gelin bir karış toprak vermeyelim.
Hatta masadan da kalkalım, biz yolumuza devam edeceğiz KKTC olarak diyelim.
Olamaz mı?
Olur.
Olur, da başka neler olur biliyor musunuz?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine açılan davalar ve tazminat talepleri 100 binlerce olur.
Nasıl mı?
Şöyle ki hafızalarımızı biraz tazeleyelim.
Bundan 10 yıl kadar önce Kıbrıslı Rumlar eliyle AİHM’e Türkiye aleyhine davalar dosyalanıyordu.
Özetle bu dosyalarda Rumlar Kuzey’de bıraktıkları mallarının kullanamadıkları gerekçesi ile tazminat talepleri vardı.
Nitekim sadece kullanamama yüzünden açılan davalarda AİHM Türkiye’yi milyon Eurolar ödemeye mahkum ediyordu.
Kaldı ki, bu ödenen tazminatlar mülkiyete ödenen tazminatlar da değildi, sadece mülkiyetin kullanamama hakkından doğan tazminatlardı.
Yani bu meblağları ödeyip Rum’un malı mülkü Türk tarafının üzerine geçmiyordu.
İşte böyle bir döngü içerisine girmişti Kıbrıs sorunu.
Daha sonra AİHM baktı gördü ki bu davaların ardı arkası kesilmeyecek, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs ile işbirliğine giderek KKTC’de Mal Tazmin Komisyonu adı altında bir komisyon kurduttu.
Ve AİHM Rumlara buraya gelmek son çareniz olsun artık adresiniz Kuzey Kıbrıs’taki mal tazmin komisyonudur dedi.
O günden sonra Rumlar AİHM’e doğrudan gitmeyerek bu tür taleplerini bir dilekçe ile bu komisyona iletmeye başladılar.
Ve bu Kuzey Kıbrıs’ta bir iç hukuk yolunun oluşmasına vesile oldu.
Bu komisyon Rumlardan gelen dilekçeleri kabul etmeye başladı, sonra bu başvurular değerlendirildi, bahse konu mülkler incelendi ve uzmanlardan oluşan bu komisyon tarafından kıymetlendirilerek tazminatla ödeme yoluna gidildi.
Bu finansal kaynak da Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından karşılandı.
Nitekim bu komisyon eliyle Rumlara bugüne kadar 300 milyon Euro gibi bir rakam ödendiğini önceki akşam TRT Anadolu TV’ye bir mülakat veren KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dan öğrendik.
Akıncı, bugüne kadar Rumlara Mal Tazmin Komisyonu tarafından ödenen 300 milyon Euroyu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin karşıladığını açık bir şekilde ifade etti.
Bu sır değildi elbet.
Bu tazminatların yıllardır TC tarafından ödendiği de biliniyor.
Ancak ardı arkası kesilmeyen bu başvurular bir yana, diğer tarafta Kıbrıs’ta devam eden sorunu aşma çabaları derken, Türkiye tarafından finanse edilen Mal Tazmin Komisyonuna bir müddetten bu yana kaynak kesildi..
Hal böyle olunca da Mal Tazmin Komisyonuna başvuran Rumlar istediklerini alamaz oldular.
Bu arada da tabi başvurular birikti, lakin tazmin edilemediği için Mal Tazmin Komisyonu işlevsiz kaldı.
Böyle olunca da Rumlar yeniden doğrudan AİHM başvurmaya başladılar.
Zira AİHM onlara işaret ettiği Kuzey’deki MTK’dan artık sonuç alamaz duruma geldiler.
Dolayısı ile bu durum Türkiye’yi yeniden sıkıntıya sokan bir hal aldı.
Bu ne demek?
Bu da Türkiye’nin yine büyük maddi yükümlülüklerin altına girmesi demektir.
Bugün bunları bir kez daha hatırlatma gereği duydum.
Çünkü o bir karış toprak vermeyiz söyleminin altının ne denli boş olduğu, temelsiz bir öngörü olduğu gerçeğinin daha iyi anlaşılabilmesi için yazdım bütün bunları.
Kaldı ki bugün masada görüşülen “Toprak” başlığında temel alınan, Kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Denktaş’ın 77-79 doruk antlaşmalarında altına imza koyduğu metnin, ayrıca önceki Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun 2014 ‘de imzaladığı ortak mutabakatın esasları doğrultusunda görüşülmektedir.
Üstelik 29 artı toprak ayarlaması da KKTC Cumhuriyet Meclisinde oy birliği ile kabul edilmiş bir durumdur.
Dolayısı ile bütün bu gerçekler ortada dururken,taviz verdik, veriyoruk yaygarası koparanların Türkiye’nin bilhassa bizden kaynaklanacak ya da uluslararası toplumda bu şekilde algılanacak olası bir çözümsüzlükte karşı karşıya geleceği sorunları görmezden gelip, biz böyle iyiyiz, Türkiye Rumlara bu tazminatları ödemeye devam etsin, nasılsa bu para bizden çıkmıyor anlayışı ile Anadolu insanının cebinden çıkanları yok sayıp milliyetçilik taslamakta bir yere kadar karşılık bulacaktır Türkiye nezdinde...