iki yanlış bir doğru etmedi

Rum meclisinin tarihi bir hataya imza attığı tartışma kaldırmaz elbet. 1950 yılında Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması için yapılan referandumun okullarda yıl dönümü kutlaması şeklinde hortlatılmasının adada devam eden çözüm süreci ile örtüşmediğini sanırım yazmama da gerek yok.

Rum meclisinin tarihi bir hataya imza attığı tartışma kaldırmaz elbet.
1950 yılında Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması için yapılan referandumun okullarda yıl dönümü kutlaması şeklinde hortlatılmasının adada devam eden çözüm süreci ile örtüşmediğini sanırım yazmama da gerek yok.
Zaten Rum meclisi de bu karara imza atarken böyle bir gaileleri yoktu.
AKEL dışında kalan partilerin desteği ile alınan bu kararın aslında sürece yönelik bir hassasiyeti gözetmediği bir yana açıkça sabote etmeye yönelik olduğu da anlaşılıyor.
Üstelik adada çözüm istiyoruz diye yola çıkan Başkan Nikos Anastasiadis’in partisi DİSİ’nin oylamada çekimser kalması, aslında bu yanlış kararın alınmasına onay verdiği anlamını da taşıyor.
Öyle ya karşısında durmadığına göre, bunun başka bir karşılığının olması mümkün değil.
Tabi ki Güney Kıbrıs’ta önümüzde duran seçimlerle alakalı bir duruş olarak da gösterilebilir bu.
Ve/fakat esas olan sürece dair ortaya konan samimiyetsizliktir düşündürücü olan.
Velhasıl Güney Kıbrıs’ta Rum meclisinin oy çokluğu ile aldığı bu kararın çözüm sürecine hiç bir katkı sağlamadığı, aksine süreci sabote etmeye yönelik bir karar olduğu tartışma kaldırmayacak kadar açıktır.
Bu durum Kuzey’de haliyle tepki ile karşılandı.
Elbette bu tepkilerin çoğu haklı tepkilerdir.
Çözüm isteyen toplulukların böylesi bir süreçte Rum meclisince alınan bu kararın yanlışlığına karşı bir serzenişti.
Lakin işin bir de farklı boyutu çıktı Kuzey’de.
Nedir o?
Çözüm karşıtlarının fırsatçılığı.
Zira bu onlar için bulunmaz bir imkanı ortaya çıkarttı.
Güney’den aynı oranda çözüm istemeyenlerden gelen bu yanlış karar, Kuzey’de çözüm karşıtı olanlara can simidi oldu.
Şimdi Güney’den gelen bu akıl dışı karara aynı fevrilikle yanıt verme hesaplarına girildi.
Nitekim çözümsüzlük saflarında yer alan Başbakan Hüseyin Özgürgün anında bu yanlışa 20 Temmuz göndermesi ile işe başladı.
Ve Rumlara hitaben yine 20 Temmuz mu istiyorsunuz diye çıkıştı.
İkinci iş olarak da cumhuriyet meclisinden Rum meclisinde alınan bu karara karşılık ortak bir karar çıkartmak için girişimde bulunacağını açıkladı.
Nitekim KKTC Meclisi de bu konu üzerine ortak bir deklarasyon yayınladı.
Bunun kabul edilemez olduğuna vurgu yapıldı.
Meclisin bu tepkisi doğal bir tepkidir elbette.
Ancak Sayın Başbakan’ın 20 Temmuz vurgusu diplomasiden uzak olmuş.
Kısacası iki yanlış bir doğru etmedi yine adada.
Hiç yokken bir sürtüşme nedenimiz daha oldu şimdi.
Bu durum çözüm istemeyenler için bulunmaz bir fırsata dönüştü adeta.
Bir yanlış onlardan bir yanlış bizlerden çatışıp duralım şimdi.
Ama nereye kadar?
Bu işin sonu yok.
Çatışmak kolay olanıdır.
Yıkarsınız köprüleri olur biter.
Hepimiz altında kalırız bu enkazın.
Zor olan ise barışı huzuru tesis etmektir.
Üst üste koyup inşa etmektir.
Bu bir beceri işidir.
Emek ister, sabır ister.
Samimiyeti gerektirir.
Bu haber 243 defa okunmuştur

:

:

:

: