Yeni bir güne başlamış olmanın sevinci içerisinde, sayılı nefeslerimizi tüketmeye devam ediyoruz.
Bize bu hayatı ve tüm nimetleri veren Rabbimize şükürler olsun sayamayacağımız kadar çok olan bu nimetler, içerisinde yaşadığımız bu dünya boş yere yaratılmadı her halde. Bunun bir gayesi olmalı. Bu dünyada bulunuş gayemizi Rabbimiz şöyle beyan ediyor:” Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” Bir başka ayette de, “Hanginizin daha güzel kulluk yapacağını ölçmek için ölümü ve hayatı yaratan Odur.” buyuruyor. “Yoksa başıboş bırakılacağınızı mı sandınız” ayetiyle de bir sorumluluk içerisinde olduğumuzu hatırlatıyor. İşte bütün bu sorumluluk ve gaye ile bu dünyaya geldik ve belirli bir süre burada bulunacağız.
Dünya hayatını sağlıklı, huzurlu mutlu sürdürebilmemiz için birçok şeye ihtiyacımız vardır. Bir kısmı, bizi yaratan Rabbimiz tarafından doğrudan ihsan edilir. Kazanmakta harcamakta bizim ihtiyarımız yoktur. Güneş, hava su gibi şeyler bizim kazanmamıza bağlı değildir. Barınma, yiyecek giyecek gibi şeyleri ise kendimiz kazanmak için mücadele ederiz. Günlük, haftalık, aylık, yıllık ihtiyaçlarımızı karşılamak için çarşıya pazara ya da alış veriş merkezlerine gideriz.
Alış verişten dönünce çantamızı, sepetimizi kontrol ederiz. Alacaklarımızı tam almış mıyız diye bakarız. Unuttuğumuz, eksik bıraktığımız bir şeyler varsa dönüp onları da temin edip işimize bakarız. Bazen bu alışveriş meselesini şuna benzetirim. Her birimiz bu dünyaya geldik ve gidiyoruz. Bu dünyadan bir de sonrası vardır. Orada karşımıza ne çıkmasını istiyorsak bu dünyada onun hazırlığını yapmak gerekiyor. Ahirette bizi bekleyen şey, bu dünyada yaptıklarımızın karşılığıdır. Denir ki ”Bir adam öldüğünde melekler ne getirdi diye mirasçılar da ne bıraktı diye sorarlar.” O gün geldiğinde, tıpkı pazardan dönen adam misali ne getirdiğimize bakılacak. Şayet alışverişimiz gereği gibi yapılmamışsa işte o zaman sıkıntı… Dünyada bunun çaresi var, eksik bıraktığımızı tekrar pazara çıkar alırız. Ahirette böyle olmayacak geri gelip te eksikleri tamamlama imkânımız yok.
Yunus Emre’ye ait olduğu söylenen şu beyit ne güzeldir.
“Ana rahminden geldik pazara,
Bir kefen aldık döndük mezara”…
İşte dünya bu kadar. Peygamber efendimiz, ”Dünya ahiretin ekin tarlasıdır” Hadis-i şerifi ile de bunu ifade ediyor.
Ahiret âlemi, hesap, mizan gibi konularda çok şey yazıp bilgi dağarcığımızı genişletmek mümkün ancak çoğu aklımızda kalmayabilir. En kısa olan ayetlerden bir ikisini hatırlamak yeterli sanırım. Üzerinde düşünmek için bir ipucu olması gayesiyle birlikte bakalım.” Kim zerre kadar iyilik yapmışsa karşılığını, kimde zerre kadar kötülük yapmışsa karşılığını görecektir. O gün sahip olduğunuz her nimetten sorulacaksınız.” Dünya denen bu Pazar yerine geldiysek gitmemek olmaz, mademki bu alışverişin sonunda hesap var o zaman her işimizi hesabı verilebilecek tarzda yapmanın zorunluluğu kaçınılmazdır.
Dünya denen bu Pazar yerinde zarar etmemek için uymamız gereken kuralları, bizi
bu dünyaya gönderen Rabbimiz beyan ediyor.
Hazreti Ömer, Peygamber efendimize Müminin suresinin ilk on ayetinin indirildiği zaman onun yanında olduğunu ifade ederek diyor ki: ”Yüzünde tebessüm vardı yönünü kıbleye döndü ellerini açıp “Allah’ım artır eksiltme, ikram et mahrum etme” manasında dua etti ve” bana on ayet indirildi ki, kim bunları ikame ederse( yani hayatına uygularsa)Cennet’e girer” buyurdu”.
Özetle bu ayetlerde, Müminlerin mutlaka kurtuluşa erecekleri, bu kurtuluşa erecek olanların bazı özellikleri anlatılıyor. Bu özellikler: namazı dosdoğru, huşu içinde kılmak, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirmek, zekâtı vermek, iffetini muhafaza etmek, sözüne sadık olmak, emanete riayet etmek, namaza devam etmek. Meraklı kardeşlerimiz bir meal alıp Müminin suresinin bu ayetlerini daha geniş bir şekilde okuyabilirler. Bu ayetlerde sayılan özellikleri taşıyan müminlerin Firdevs Cennet’ine varis olacakları, orada ebedi kalacakları aynı surenin devam eden ayetinde müjdeleniyor.
Rabbim, okuyup hayatımıza uygulamayı nasip eylesin.