Serdar Denktaş’ın önerisi

Değerli okurlar. Rum tarafının, gerek 14 Şubat belgesinden sapması, gerekse de görüşme masasında çizdiği ve sergilediği tavır. Görüşmelerin kesilmesinin ana etkenlerinden birini, oluşturmuştur.

Değerli okurlar.
Rum tarafının, gerek 14 Şubat belgesinden sapması, gerekse de görüşme masasında çizdiği ve sergilediği tavır. Görüşmelerin kesilmesinin ana etkenlerinden birini, oluşturmuştur.
Sn. Cumhurbaşkanımızın, son açıklamalarından da bu açık seçik ortaya çıkmıştır.
Görüşme mahallindeki, adabı muaşerete uymayan veya sığmayan tavırlar.
Sn. Cumhurbaşkanının şahsında, Kıbrıs Türk Halkına yapılmış sayılmaktadır.
Karşı tarafın tavırları Kıbrıs Türk Halkını, hep küçük düşürmek ve aşağılamak temelleri üzerine kurulmuş ve geliştirilmiştir.
Belki de, Sn. Akıncı’nın iyi niyetini, karşı tarafın yanlış olarak algılamış olmasında da aramak mümkün.
İyi niyeti, teslimiyetçilik olarak da algılamış olabilirler.
Nasıl algılarlarsa, algılasınlar.
Algı sorunu yaşıyorlarsa, Sn. Talat’ın da vurgu yaptığı gibi. Demek ki tedaviye ihtiyaçları vardır.
Enosis fikrinden vaz geçmeyen.
Kıbrıs Türk Halkını, kendileri ile eşit görmeyen.
Anlaşmanın, birincil hukuk olmasına karşı çıkan.
Olası bir anlaşmada, Kıbrıs Türk Halkının ekonomik ve sosyal gelişimini oluşturacak bir coğrafyayı. Kıbrıs Türk Halkına vermeye karşı çıkan bir zihniyete sahip olan bir halkla.
İyi niyetli olarak, bir yapının oluşması ve bu yapının içinde yaşanması mümkün olur mu?
Sn. Akıncı’nın, eşitlik ve Enosis plebisiti ile takındığı dirençli tavır karşısında Sn. Anastasiadis’in yaptığı açıklama. Bir devlet adamının kullanabileceği kelimeler, olmasa gerek.
Sn. Cumhurbaşkanına karşı, sarf ettiği sözleri bir kez daha siz okurlarımın, bilgisine getirmek ve bu adamın, neden tedaviye ihtiyacı olduğunu. Siz , okurların, takdirlerine bırakıyorum.
Kullandığı lakırdı:
“Sabrımın da, bir sınırı var.”
Bu cümle, basit kişilerin kavga ortamında söyledikleri sözlerdir.
“Sabrımı tüketme, gelirsem iki tokat atarım.“
Sn. Anastasiadis, lakırdısını eksik söyledi, arkasını getirmedi.
Eksik söylediği terimin sonunu herkes getirebilir.
Zihniyet bu.
Dış politikada haklar korunmaya başladığında, uluslararası aktörler karşı tarafa baskıya başlar.
Sn. Akıncı, biraz daha dirensin baskı ve istekler, diğer tarafa yönelecek.
Karşı taraf, masaya gelmek için hazır olduğunu söylüyor.
Başka bir deyimle, can atıyor.
Sonuca ulaşamayacak, bir görüşme sürecini bir politika haline getirdiler.
Zaten, 2018 yılında yapılacak Başkanlık seçimleri için kolları sıvadılar.
Bu kol sıvayanların ön saflarında da, Anastasiadis efendi gelmektedir.
Bu, nereden belli?
Eski partisinin, Enosis plebisit olayında sessiz kalması ile ortaya çıkmıyor mu?
Pekala.
Sonu gelmeyecek bir görüşme sürecinin tutsağı haline getirilen, Kıbrıs Türk Halkı.
Bu tutsaklığı daha ne kadar götürecek?
6. 2. 2017 tarihli köşe yazımda, Kıbrıs Türk halkının, sonsuza kadar görüşme masasında tutsak yapılamayacağını içeren bir yazım. Bu sütunlarda yayınlanmıştı.
O yazımda görüşmelerin, Kıbrıs Türk halkının kaderini belirlemek için yapılmakta olduğunu. Bu gelinen aşamada, müzakere tutsağı olup olmamasını belirlemek için, Türk halkının iradesine baş vurulmasını önermiştim.
Dünkü açıklamasında Sn. Serdar Denktaş, benim, bir ay önce önerdiğimin aynısını önermektedir.
Demek ki, aklın yolu birdir.
Kıbrıs Türk halkının bu tutsaklıktan kurtulması için. Kendi iradesini kullanmasının önünü açın.
Halk, kendi geleceğini belirlesin.
Halk, en iyi hakemdir.
En iyi, hakimdir.
Halktan, korkulmasın.
Halka, sorulsun.
“Tamam mı? Devam mı?”
İşte, o zaman.
“Hanya da, Konya da“ ortaya çıkar.
Bu haber 3797 defa okunmuştur

:

:

:

: