Her gün herkese, her kişiye aynı bir tarih, ayrı bir fırsattır. Kişiler her zaman her güne aynı felsefik görüşle uyansa da gelişen olaylar kendilerinde ayrı bir fırsat oluşumunu ve yakalanması gerektiğini gösterendir. Bunu görmeyen zaten olduğu yerde saymadan öteye gitmeyenler olacaktır. Görüşteki istikrar ise geleceğin hedefinin yakalanmasıdır. Pazarlama dersi alanlara, genelde hocalarının, öğrencilerine anlattığı bir Afrika deyişi de, dinlendiği zamandan geçen bu güne kadar, özünden hiç bir şey kaybetmemiştir. Aynen şöyle; Afrika’da her sabah bir ceylan uyanır; en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini, yoksa öleceğini bilir. Afrika’da her sabah bir aslan uyanır; en yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini, yoksa aç kalacağını bilir. Aslan ya da ceylan olmanızın bir önemi yoktur. Yeter ki, güneş doğduğunda koşmak zorunda olduğunuzu bilin.” Çalışmanın, fırsatın yakalanması bu olsa gerek. Bu deyiş kişinin temel ihtiyaç halinin ilk halinden başlayarak, aidiyet ve sevgi, özsaygı ve kendini gerçekleştirme hali ile yaşamını, devam ettirme mücadelesidir. Hangimizin hayatında bu hiyerarşik düzen mevcut olmamıştır? Hepimizin gerek birey olarak, gerekse toplum olarak, bu üçgenin ehemmiyetininim derin anlamındayız.. Kıbrıs meselesinin de çözümünde tarihi fırsat varsa, güvenlik konusunda hiç bir şekilde taviz verilmemesi gerekir. Asker sayısının azaltılmaması da güvenlik açısından zaruridir. Şimdilerde her gün bir takım beyanat ve eylemler ile Enosis yüzünden, müzakereler kesilmesin, devam etsin mücadelesi verenler var, iki tarafa çağrı yapanlar var. İnadına barış diyenlerin açıklamaları, zihinlerde bulanıklık yaratanların ve hala daha Rumlara karşı bu gibi kişilerin hoşgörü içinde olduklarını görmek hiç de hoş bir durum değildir. Adeta Konfüçyüs sözü gibi ' En zor şey karanlık bir odada bir kara kediyi bulmaktır, özellikle odada kedi yoksa ' ifadesindeki arayış gibi aidiyet duyulan ve yarım asırdır barış içerisinde yaşanan topraktan geri çekilmek nasıl tarihi bir hata ise Rumların ve onların ülkemizde adeta sözcülüğünü yapanların Enosis konusunda anlamsız açıklamalar yaparak halkımızı kandırmaca, aldatmaca pozisyonlarından derhal vazgeçmeleri gerekir. Rumların Enosis niyetinden asla vazgeçmedikleri KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın Kıbrıs Meselesi ile ilgili teşhislerinde ne kadar haklı olduğunun açık göstergesidir. Belki bu yazdıklarımız bazılarına strateji için anlamsız gelebilir ancak bizim insanımızın büyük bir çoğunluğunun evlerinde kendi aralarındaki konuşmanın, esasın özü, bu şekildedir. Rumlara olan güvenin asla oluşmayacağı yönündedir. Kadını olsun erkeği olsun insanlarımız yaşadıkları geçmişi unutmayanlardır. Nitekim halkımız 2004 Annan Planı sonrasında çözüm olacağı inancı ile oy verdikleri Sayın Mehmet Ali Talat'ın 2010 tarihine kadarki çözüm konusundaki teşebbüsünün sonuçsuz kaldığını görmüştür. Sayın Dr. Derviş Eroğlu'nun bütün siyasi hayatı boyunca ve halen daha Kıbrıs Türk Halkı adına devamlı göstermiş olduğu mücadelede, meselenin özündeki anlatımlarda ne kadar haklı olduğu da ayrı bir gerçektir. 2015 tarihinde Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenen Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı'nın bu çözüm konusunda iddialı girişimleri hiç bir şey bir şey değiştirmemiş, Rumların yüz yıllardır sergiledikleri tavırlarda Rum Liderlerin Enosis üzerindeki ilk günkü yeminlerindeki bağlılıklarına engel olmamıştır. Su yüzüne çıkmış gerçek ise Rumların Avrupa Birliğinin kendilerine hediyesi olan AB vatandaşlığı adı altında gizlenerek Ada'nın tümünü Enosis yeminleri doğrultusunda hayallerini gerçekleştirmek adına hala daha hayal kurduklarıdır. Unuttukları tek gerçek ise Kıbrıs'ın bütününe barışı getirenin Türkiye olduğudur. Tarihte geriye bakarsak Osmanlı Kıbrıs'ı kaybetmişti Türkiye artık kazandığını bir daha kaybedemez. Sayın Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi Türkiye'nin müdafaası Mersin'den değil Kıbrıs'tan başlar.