Sorgulayabilen topluma ihtiyaç var

Devletin en stratejik kurumlarından birisi yanıyor.


Devletin en stratejik kurumlarından birisi yanıyor.
Stratejik diyorum çünkü gerçekten öyle.
Zira laboratuvarın bir işlevi gıdaya diğeri adli vakalara uzanıyor.
Ülkeye giren sebze meyve türü gıdalar burada yapılan tahliller ve/veyahut analizler sonrası tüketiciye ulaşıyor.
Bu arada o tüketiciler de bizleriz tabi..
Bu kadar mı?
Değil elbette.
Adli konularda da madde incelemesi yine bu laboratuvarda yapılarak mahkemeye dayanak teşkil ediyordu.
Ama böylesi bir labaratuvar artık yok.
Ve maalesef devletin bu maksatlar için kullandığı tek laboratuvarı olan bu bölge onca zaman korunaksız tutuldu.
Anlaşılan o ki böylesi bir öneme sahip devlet laboratuvarında bir güvenlik görevlisi ya da bir gece bekçisi yoktu.
Yüzlerce yanıcı nitelik taşıyan kimyasallar mesai sonrası Allaha emanetti.
Devlet laboratuvarı yangını konusunda bilgi edinmek babında uzman insanlarla görüştüm konuştum.
Akıl alır gibi değil yaşananlar.
İnsan hayatının 2 kuruşluk ehemniyeti kalmadı bu topraklarda.
İlginçtir ama yanan kimyasalların ne olduğunu kimse bilmiyor.
600 den fazla farklı kimyasal olduğu söyleniyor ama bu nokta da hükümet herhangi bir envanter kaydına da sahip değil.
Bunun yanında laboratuvarın alt yapısını teşkil eden teknik kısımlarının ki elektrik de buna girmektedir, dolayısı ile bu maksat için kullanılan malzemelerin yetersiz olduğu önlem ve tedbirlerin de yeterince alınmadığı anlaşılıyor.
Yangın sonrası ise laboratuvar temizliği için kullanılan suyun arıtma yöntemi ile toprağa temasıyla birlikte hepimiz için bir potansiyel zehirlenmenin söz konusu olacağı göz ardı edilmiş.
İnanılır gibi değil ama maalesef durum bu.
Odağında insan olan hiç bir adım atılmadı bu ülkede 50 yıldır.
Sonra dillere aksesuar olan bir devlet var ettik deyip duruyorlar.
Şöyle yaşatacağız böyle sahip çıkacağız diye diye...
Bu mudur yani?
Maalesef budur.
Hiç aksini iddia etmeyeceğim.
Sistemsizliğin yıllardır hükümetler tarafından meşru kılındığı bir düzende yaşamak durumunda kalıyoruz hepimiz.
Hiç bir alanda insanı öne koyan bir gelişme de göremiyoruz.
Peki neden?
Tek bir izahı var bunun.
Ranta dönük beklentilerin bir sonucu olarak siyaseti kişisel çıkarlar sağlama aracı olarak gördüğümüzdendir belki.
Bunun için de seçilenlerde nitelik aramadık.
İşinin ehli olup olmadıklarını da sorgulamadık.
Dar çerçeveden kişisel beklentilerin hangi siyasi parti tarafından bizi tatmin edip etmediğine baktık.
Kızıma iş, oğluma iş, kredi, makam, mevki arsa,arazi vs.
Yıllardır toplumsal hiç bir iyileştirmenin olmamasını dert etmedik kendimize.
İşte şimdi geldiğimiz durum ortada.
Bizleri temsil eden vekaletlerimizi alan meclis günlerdir nisap sağlayamadı.
Kişisel kayırmacılık hükümetlerin meziyetlerinden sayıldı.
Devletin imkanları hükümetlerin şahsi kullanım alanları oldu.
Kötü yönetimlerin mağduriyetini yine halk yaşadı ve yaşıyor.
Peki böyle nereye kadar devam edebiliriz ki?
Bu mümkün mü?
Değil.
Sürdürülebilir bir pozisyonda olmadığımız gibi bunun farkındalığını da taşımıyoruz.
Sanırım toplumsal bir çok sıkıntımızın da giderilememesinin en büyük sebeplerinden bir tanesi budur.
Bu haber 280 defa okunmuştur

:

:

:

: