Bazen dinlenmiş olduğunuz gerçeklerin ne kadar acı olduğu insanın içinde dışa vurulmaz söylenmez bir uhte olarak kalır. Yıllarca dinlediğiniz o kadar çok olayın hikayesinin müdahili oluyorsunuz, aman birinin diğer birine zararı dokunmasın deyip dengelerin ayarını ancak konuşmamakta buluyorsunuz. Anlayacağınız dert küpü oluyorsunuz. Hele birisinin diğerine aman sakın ha aramızda kalsın dedikleri adına sır denen o mevhumunun ciddiyetinde olan kaç kişi kaldı. Çağımızda insanların konuşmak için gündüzü beklediği zamanlar çok gerilerde kaldı. Sosyal medyanın arka odaları var ya işte bu yerlerdeki paylaşımlar hepsi sırların hücresi, haberin hız kazandığı yer oldu. Anlaşılan o ki artık telefonlar bile cazibesini konuşmada kendini yitirdi. Konuşmalar bilgisayarlarda yazılı kanıt niteliği kazandı.
Kim kime ne kadar güven duyar bu dahi tartışma konusu. Menfaatlerin yer aldığı dünyamız gerçeğinde demek ki bu konularda çok dikkatli olmak gerek. Korkusuzca sosyal medyanın arka odalarında yazarım diyen gençliğin gün gelir bu yazdıkları aleyhine delil olur da haberi olmaz. Eski toprak denilen insanlarımız halen aramızda, bizlerle birlikte yaşayanlar, anlattıkları nice yaşanmış olaylar olsa da dışa vurulmaz nitelikte. Bir toplulukta konuşulan konuların diğerlerine aktarıldığı hallerde ki değişime uğrayan ve kırgınlıkları pekiştiren durumlar da ayrı bir konu ayrı bir anlayış. Eskilerin kullandığı bir deyiş de anlamlı anlatıyorum anlatıyorum, anlamıyorlar “Ciğerimin yağı tükendi bitti ' diyorlardı ya! Eminim sizlerde, çoğu hallerde bu cümleyi herhangi bir bıkkınlık halinde kullanmışsınızdır . Ben şahsen dört yaşlarında bir çocuğumuzun duyduğu bu deyişe verdiği cevaba ise tanık oldum yüreğinizde “Yağ bitti ise marketten alırız ” ne olmuş yani diyerek.. O zaman anlayışa ihtiyaç duyduğumuz, birlik ve beraberliğin son derece önemli kritik denen, karar, gerektiren her eşikte, bir an durup bütün birikimleri düşünüp, değerlendirmek kaydı ile ayağımızı, adımımızı atarken, düşüncelerimizin içinde en mantıklı kararı kendi güvenliğimiz, güvenebildiklerimiz için sadece kendimiz verelim. Günlük yaşam içerisindeki çeşitli insani ilişkilerde her zaman temkinli olmak gerektiğini bilelim. Unutmayalım ki zaman uzun süreli dostlukların sebebidir. Bu sebep ise her insanın ihtiyaç duyduğu vakittir. Demek ki kişi öncelikle kendine güvenmelidir. Kendine güvenen kişi karşısındakine de güven veren olur. Güven duygusu nasıl cesaretin ta kendisi ise kişinin kendini değerli görme halidir. Bu olumlu duygular ile çerçevelenen, hayat kendinizindir... Güvensizlik endişesi taşıyorsanız bunun korkak bir mizacın, etrafınıza karşı duyduğunuz şüphenin eseri olduğunu bilmelisiniz. Dolayısı ile şüpheden uzak bir yaşamı kendinize hedef koymalısınız. Dahası kıskançlık denen krizleri hayatınıza hiç sokmamalısınız.. Dostlukların temelindeki harç güvendir. Güven var olduğuna göre bu güvenin sağlamlaştırılması, yakın çevreniz dahil her haliyle etrafınızda çoğalan kişilere verilen sözlerin yerine getirilmesiyle mümkündür. Yapamayacağınız hiç bir şey için söz vermeyin sadece yapmaya çalışın. Çoğu kez, güvenin tek kullanımlık olduğunu bilerek ileriye adım atılması gerçeğini asla unutmadan, amacınız hedef olsun diyoruz..