Nerden geldik nereye gidiyoruz? Değerlere ve kurallara ne oldu?

Her insan şanslı bir ortama doğmaz.

 Her insan şanslı bir ortama doğmaz. Kişiler doğduktan kendilerini bilir hale gelinceye kadar çevresindeki imkânlar ile yetinirler. Hani derler ya şans kapıyı bir defa çalar pek inandırıcı olmasa da bir bakıma doğrudur. Bütün bu doğrulardan kişi kendini, çevresine göre eğitimi ise mutlaka yine çok söylenen bir deyimdeki açılıma uygun “bir baltaya sap olur.” Çok uzağa gitmeden örnek verecek olsak kendi aile büyükleri içerisinden çoğumuzun annesi eskiden sadece evleri ile ilgilenir, çocuklarına ve eşlerine sonsuz bir koruma duygusu ile sahip çıkarak imkanlarını zorlayanlardı. Eski yıllarda da bu gün de olduğu gibi yeni ev kuranlara anne baba katkısı hep olmuştur. Köyden şehre inip okumak ise imkanların zorlanmasından başka bir şey değildi. Nihayetinde bu gibi oldukça geniş bir kesimin ailelerin, kendi yetiştirdikleri evlatları ile bu günlere gelinmiştir. Her evin her ailenin günümüzdeki anlayışı ile hayatın sürdürülebilirlik göstermesi de aile fertlerinin çalışıp aile bütçesine yapacakları katkı ile mümkün. Küçük yerlerde mesafe dar ailelerin birbiri ile görüşmesi oldukça sık. Doğan çocukların bakımı çalışan ailelerde çoğunlukla aile büyükleri nezaretinde yapılmakta. Aile büyüklerinin ise torunlarına gösterdikleri aşırı bir sevgi sonsuz. Bu sevgi içerisinde her zaman tolerans başta gelmekte... Bu zamanın çocukları kendilerine sağlanan imkânların farkındalar mı? Belki de hiç farkında değiller. Düşünülmesi gerek araştırılması gerek bir konu. Geçen gün trafik ışıklarında kırmızı ışık yandı durduk. Yer Girne çevre yolunda Zeytinlik köyüne dönülen trafik ışıkları… Arabamızın sol yanında, doğru istikameti takip edecek araç da bizle kırmızı ışıkta durdu ama birden kapı açıldı içinden genç bir kız direksiyonu bırakıp arka araçtaki genç sürücü ile sohbete geçti muhtemelen arkadaşı idi. Arabası çalışıyordu, müzik ise sonuna kadar açık, kapı nerdeyse bizim arabaya değecek şekilde, araba bomboş ,direksiyonda kimse yok araç öylesine bırakılmıştı… Aniden trafik ışığına baktım 65 den geriye doğru sayım vardı. Bu hal nedir, ne oluyor derken kızımız şen şakrak kahkahalarla yeniden aracına girdi bizle göz göze gelmesinin onda hiç bir mahcubiyet uyandırmadığının farkında olanlar olarak bizler, sadece yüksek sesle Allah onları korusun diyebildik. Peki, bir sorumluluğa sahip olmayan trafik kurallarına uymadıkları için bazı hallerde trafiğin de onlara acıma duygusu olmayacağını bilip de bilmemezlikten gelen bu gibi gençlerin meydana gelebilecek kaza sonuçlarının üzüntüsünü bizlere yaşatmaya hakkı var mı? ' Kimsenin ” bu hakkı olduğunu sanmıyoruz. O halde yine herkesin, her aile ferdinin aklı ile izanı ile hareket etmesi gerekmiyor mu? Gerekiyor... Dahası motosikletli gençliğin inanılmaz hızını yollarda görmüyor muyuz? Görüyoruz. Kendilerini gençliğin verdiği heyecanla dokunulmaz hisseden, gençler ne olur evde bıraktığınız her aile ferdini hem araç kullanırken hem ağzınıza götüreceğiniz adı ne olursa olsun herhangi bir içeceğin ayarında olmasına dikkat edin. Yoksa her şey olup gittikten sonra ister Sivil Toplum Kuruluşları, ister siyasiler, ister haberler olayı kamuoyuna nasıl lanse ederlerse etsinler giden can geri gelmez, ateş düştüğü yeri yakar. Kazaya sebebiyet veren bütün taraflar bu vicdan azabından kurtulamazlar. İsteğimiz her şeyi ile düzgün yollarımızın ülkemize daha yakışır bir düzende yapılması, yollarda daha çok trafik kontrolü olması; en önemlisi. Trafik kurallarına hangi yaşta olursa olsun araç sürücülerinin uymasıdır…
Bu haber 1565 defa okunmuştur
  • Ziya egemen sencer - 18.03.2017 Cok guzel bir yazi

:

:

:

: