Günümüzde uygulanmakta olan rejimler, genellikle tüm BM ‘ Teşkilatına bağlı üye devletlerde temsili demokrasidir.
Halk, kendinde olan Egemenliği, geçici bir süre için, kendini yönetecek olanlara devreder.
Bu da genellikle, seçimlerle mümkün olur.
Yine, Ççağdaş demokrasilerle idare edilen ülkelerde. Demokrasinin vaz geçilmez ilkelerinden biri de siyasal partilerdir.
Zaten demokrasi, var olan siyasal partilerin omuzları üzerinde hayat bulur.
Siyasal partisiz demokrasi, düşünülemez bile.
Siyasal partilerin, siyasal hayata atılmaları onu oluşturan kadrolarla mümkündür.
Kadroları olmayan siyasal parti ise, tabela partisi durumundadır.
Siyasal partiler, siyaset meydanına belli görüş ve düşüncelerle
çıkar.
Buna, siyaset dünyasında ideoloji denmekte.
Bazıları da, felsefe olarak nitelemektedir.
Siyasal partileri oluşturan kadrolar, bu ideoloji etrafında halka giderler ve oy isterler.
Bu ideolojileri, onların halka sundukları ve iktidara geldiklerinde uygulamayı söz verdikleri programlarıdır.
Bunu nasıl başaracaklarını, halka anlatarak. Uygulayacakları konusunda, söz verirler.
Günümüzdeki temsili demokrasilerde. Demokratik sistem, üç ayak üzerine monte edilmiştir.
Daha açıkçası, üç ayak üzerinde durmakta ve hayat bulmaktadır.
Dilerseniz, bu ayakları bir irdeleyelim.
Yasama.
Yürütme.
Yargı.
Hukuk Fakültelerine gidenlerimiz sınavlarda, Anayasa sorusu olarak “kuvvetler ayrılığı “ sorusu ile hep karşılaşırlar.
Yasama, genellikle, yasa yapan Meclisleri anlatır.
Yürütme, siyasal iktidarları.
Yargı ise, Mahkemeleri anlatır.
Bu üç erk, tamamen bir birinden bağımsız bir şekilde hareket etmekte, diğerinin yetki alanına girmemektedir.
Siyaset biliminin bunlara verdiği isim “ kuvvetler ayrılığı “dır.
Bunlar, bir birlerinden tamamen Bağımsızdırlar.
Bu üçünden ikisi olan Yasama ve Yürütmede, Mecliste vekilleri olan siyasal partiler etkindir.
İktidar partisi, hükümette ve Mecliste.
Diğerleri sadece Mecliste etkindirler.
İktidar partisi, hem Yürütme hem de Yasamada etkindir.
Yasalar da, iktidardaki parti tarafından Meclise getirilir ve geçirilir.
Muhalefet de getirebilir. Fakat yasalaşmasında Meclisteki oyu yetersiz olduğu için, iktidar partisinin oyuna ihtiyaç duyar.
Genellikle bizim Meclisimizdeki prosedür de, hemen hemen aynı.
Yasalar, siyasal iktidarın iradesi ile oluşmakta, çok nadir durumlarda da oy birliği ile yasalaşmaktadır.
Günümüzde, Meclisimizde yasa tasarılarının yasalaşması ya çok gecikmekte, ya da geçtikten sonra sakıncaları ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, tekrar Meclise geri gider.
Meclisimizden, gerekli verimin alınmadığı çeşitli çevreler tarafından dile getirilmektedir.
Bu olumsuzlukları gidermek için de, bir çıkış yolu ortaya atılmıştır.
Bu da “ Hukuk Komitesi Yasa Tasarısıdır.”
Bundan amaç, yasaların daha sağlıklı ve ivedilikle geçmesidir.
Bu konuda “Avukatlar Günü “ dolayısı ile Sn. Baro Başkanı Ünver Bedevi “ Yasa yapma işi Milletvekilleri tarafından değil, işin ehli insanlar tarafından üstlenilmesi gereken bir konudur “ dedi.
Sn. Meclis Başkanı Siber ise, başka bir platformda konuya değinerek” Söz konusu Komitenin, danışma niteliğinde bir Komiteden oluşacağını” açıkladı.
Yasa yapmak, bir uzmanlık işidir.
Yasa tekniği açısından, bunun eğitimini almayan hiçbir Hukukçu ve Avukat. Yasa Tasarısı hazırlayamaz. Bu doğru.
Bir doğru da, yasa yapma yetkisinin Meclisimizde olması.
Meclisteki vekillerin, iradesi ile gerçekleşecek bir olay.
Oluşacak Danışma Komitesinin görevi ancak Meclis Komitesinden gelecek tasarıların. Yasa tekniği açısından uygunluğuna, Anayasa ve ilgili Yasalara ters düşüp düşmediğine bakmaktan ibaret olacak.
Tasarının metni ile ilgili tavsiyelerde bulunmak, ne kadar şık olur?
Bilemem.
Meclisin iradesini, etki alanı içerisine almayacak bir Danışma Komitesinin oluşması. Tasarıların yasalaşmasını, hem süratlendirir, hem de uygulamada anomalilere neden olmaz.
Tabii buna karar verecek organ, yine Yasama yani Meclisimiz olacaktır.