Bakan Bey’in kişisel duruşu Paskalya Yortusu’na engel koyuyor

Mağusa'da Paskalya Yortusu'na Dışişleri Bakanlığı izin vermemiş.

Mağusa'da Paskalya Yortusu'na Dışişleri Bakanlığı izin vermemiş.
Peki gerekçe?
Aslında yok.
Dini ibadetleri kendince ıslah altında tutmaya çalışan yasakçı bir zihniyet var ortada.
Aklı sıra ayar verecekler insanların inanç özgürlüğüne.
Israrla, iki topluma olumlu yansıyacak her adımın önünde durmayı büyük bir meziyet sayıyorlar.
Devlet meselesi yaptılar bunu da.
Oysa mesele siyasetin kötüye kullanılması meselesidir.
Sözüm ona güya otoritelerini ispat edecekler insanların ibadet şeklini zamanını belirleyerek.
Bunun için de ellerindeki yetkileri sonuna kadar kullanıyorlar.
Hoşgörüden yoksun, özgürlüklerden rahatsızlık duyan saygıdan bir haber insanlar.
Varsa da yoksa da o koltukları muhafaza etmek ve mevcut yapıyı koruyabildikleri kadar korumak.
İşte bu zihniyet, sakıncalı buluyor Rumların Mağusa’da bulunan kiliseye gelip de Paskalya Yortusunu kendi inançlarına göre icra etmelerine.
Yasak diyor, öyle her canınız istediğinde gelip dini inançlarınızı burada icra edemezsiniz.
İşte size şart koyuyorum, bundan böyle bizim belirlediğimiz koşullarda ve günlerde be ibadet yerlerinde ancak dini inançlarınızı Kuzey’de gerçekleştirebileceksiniz.
Durum bu?
Zira Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun ideolojik duruşu kişisel yaklaşımı böyle keyfi bir uygulamayı ortaya çıkarttı.
Elinde yetki de olunca, fırsat bu fırsat deyip çözümsüzlükten yana kullanıyor yetkisini.
Sonra da siz çözüm istemiyorsunuz denildiğinde kızıyorlar.
Üstelik bir taraftan da çözüm istediklerini ifade ediyorlar.
İnanalım mı?
Tabi ki hayır.
Bunun mümkün olmadığını zaten hepimiz biliyoruz.
Hoş böylesi bir zihniyete sahip her kim olursa olsun çözümden çok uzaklarda bir yerlerde statükosunu korumanın derdindedir.
Lakin bu statükonun çözüm olmasa bile bu şekilde sürdürülemeyeceğini hala idrak edemediler.
Ve maalesef Sayın Ertuğruloğlu’nun yaptığı da odur, mevcut durumu korumaya çalışanlardan birisi.
Bunun için de önlerine koydukları tek argüman sözde milliyetçilikleridir.
Yani sizin anlayacağınız ve aslında hepimizin bildiği şekilde yazacak olursam bu milliyetçiliklerini de kabartan bir şekilde oturdukları makamlardır.
Yani?
Kişisel ikballeridir.
Bu artık bilinen bir gerçektir.
Bütün bunları yaşayarak tecrübe etmiş insanlarınız nihayetinde.
Yoksa toplumsal onca sorun çözüm beklerken insanların ayinleri ile uğraşırlar mıydı?
Tabi ki hayır.
Kaldı ki eğer öyle olmamış olsa bu yolda çözüme köstek olmaya çalışıp da, ülkeye bugüne kadar 1 kuruşluk yaralarının dokunmamasını nasıl açıklayabilirler?
Tabi ki açıklayamazlar.
Çünkü böyle bir faydaları olmamıştır ne ülkeye ne topluma,
Zira bu efendilerin verdikleri mücadele toplumsal bir mücadele değildir.
Aksine kişisel çıkarları için siyasette her yolu mübah saydıklarını her vesile ile gösteriyorlar bizlere.
Bu haber 282 defa okunmuştur

:

:

:

: