Salı günü sokak ortasında göstere göstere bir cinayete kurban giden 24 yaşındaki Burcu Okumuş’un ardından çok değil iki gün sonra bir kadın daha katledildi.
Bu kez kurban 37 yaşındaki Gamze Pehlivan’dı. Lefkoşa’daki Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi kampüsünde yaşanan olayda zanlının Gamze Pehlivan’ı önce benzin dökerek yakmaya çalıştığı, sonra da bıçakladığı iddiaları var.
Görgü tanıklarının anlatıkları karşısında insan donup kalıyor. Biz ne zaman bu hale geldik diye düşünmeden edemiyor.
KKTC’de son 16 yılda işlenen 30’dan fazla kadın cinayetine iki gün arayla işlenen iki cinayetinde eklenmesi artık bir gerçeğin farkına varmamızı gerektiriyor.
Şiddete uğrayan kadınların korunabileceği, sığınabileceği bir sığınma evi olması, devletin şefkatini, korumasını hissedebileceği bir merkez çok büyük bir ihtiyaçtır. Asla ertelenemez.
Devlet kadınların öldürülmesine sadece yargı boyutuyla mı bakmalıdır?
Geçenler de Meclis Başkanı Sibel Siber’in yaptığı bir açıklamayı hatırladım.
Sayın Siber, kadına şiddet konusunda hekimlik dönemindeki deneyimlerini paylaşırken, “Şiddete uğrayan kadınlar ne yazık ki korunamadığı için şikayetlerinden vazgeçiyor” diyerek, devletin şiddete uğrayan kadınla ilgili koruma görevini yerine getiremediğinin altını çizmişti.
Meclis Başkanı, kayıtlardan çok daha fazla kadının şiddet mağduru olduğuna hekimlik döneminde de şahit olduğunu, ne yazık ki bunların gizli kaldığını ifade etmişti.
Sevgili dostlarım Derviş Doğan ve Esra Aygın dün ada TV’de CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ı ağırladı.
Kıbrıs’ı iki gün arayla dehşete düşüren kadın cinayetleriyle ilgili ne düşündüğünü CTP liderine sordular.
“Alışmak en kötüsü, asla buna alışamayız” diyen CTP Genel Başkanı Erhürman, “Alıştığımız şey normalleşiyor. Evet bize ders olmalı ama ne yapılması gerektiği konusunda kafa yorarken şunu bilmeliyiz. Biz bu yozlaşmış hale iki günde değil, 40 senede geldik. Düzeltilmesi de en az 20 yıl planlı, programlı bir çalışmayla olur” dedi.
Ve hemen soruya soruyla karşılık verdi. “Kaç üniversitede kadına yönelik şiddetle ilgili yaygın eğitim veriliyor. Şiddet kültürünün önlenmesi ve hoşgörü ikliminin yaygınlaşması için eğitimde ne yapılıyor” diyen Erhürman, “Bu eğitim düzenli ve programlı bir şekilde ele alınmazsa gidişat iyi değil” diye uyardı.
Şüphesiz bu şiddet sarmalında kadınları korumak için devletin üzerine düşen önemli görevler var.
Devlet bir toplumda şiddete uğrayan kadını koruyamazsa, ona sığınma evleri açıp kol kanat geremezse niye var.
Yoksa biz hala şairin dediği gibi, “Sofralarımızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen...” kadınların dönemini atlatamadık mı?
Bir devlet kadınlarını, çocuklarını, gençlerini koruyamıyorsa, varsın olmasın öyle devlet…
Ve son söz kadınlara… Yarın oy için kapınıza gelen politikacılara şunu hissettirmelisiniz. Ben yoksam sen de olamazsın…
Ve yine bugün görünen katillerin dışında o katillerin suç ortağı kim. Bu sistem o katillerin işini kolaylaştırıyor mu, zorlaştırıyor mu?
Bu soruların cevabını bulmadan ne yazık ki birer ikişer ölmeye devam edeceğiz... Kadınlar da bunu artık anlamalı…