Yaşatma kültürü mü, öldürme kültürü mü?

İki gün, üst üste, ülkemizde, kadın cinayetleri meydana geliyor. Kafamızı, iki elimizin arasına alarak, halk olarak hepimizin düşünmeye başlama zamanının gelip geçmiş olduğunu, acı ile üzülerek belirtmem gerekmektedir.

İki gün, üst üste, ülkemizde, kadın cinayetleri meydana geliyor. Kafamızı, iki elimizin arasına alarak, halk olarak hepimizin düşünmeye başlama zamanının gelip geçmiş olduğunu, acı ile üzülerek belirtmem gerekmektedir.
Ülkemize tahsile gelen kız öğrencilere karşı işlenen cinayetler, artarak devam ediyor. Tabii bunun yanında, erkekler de cinayete kurban gidiyor. Fakat kızlardaki cinayet artışı, ciddi şekilde tavan yapmaya devam etmektedir.
Son zamanlardaki, kız cinayetlerinin, cinayet aletleri bıçak.
İngiliz ve üç yıllık Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde, bu tür cinayetlerin önüne geçmek için, kullanılan bıçak ve çakılara, ceza yasaları çok kısıtlayıcı kurallar getirmişti.
Bu halen, bizim kullandığımız ceza Yasasında, mevcut.
Yani, insanı öldürecek büyüklükteki bıçak, çakı veya kamalar yasaktı.
Bu cinayet aletleri ülkemizde, bakkallarda satılıyor.
Belki de bu aletler, gümrüklerimizden veya ülkeye giriş kapılarından getirilmiş!
Adam, elini kolunu sallayarak, elinde veya cebinde, bıçakla, okul kampüslerine girerek, öğrenci kızları öldürüyor, sosyal medyada, şiirler düzüyorsa. Aklımızı başımıza devşirmenin, zamanının geldiğini ve geçtiğini. Bu Adada ( Kuzeyde ) herkes için, yaşam hakkının tehlikede olduğunu, artık Mısırdaki Sisi bile duydu.
Caydırıcı önlemler, yetersiz ise Siyasi erk. Diğer konularda olduğu gibi, bu konuda da “çalıştaylar “ yaparak, konunun üzerine, gitmesi gerekmiyor mu?
Ülkede, herkes cebinde tespih taşır gibi, öldürücü suç aletleri taşıyorsa. Herkesin, gönül rahatlığı ile evinden dışarı çıkması, mümkün olacak mı?
Bu cinayetler karşısında, çözüm olarak kadın sığınma evlerinden bahsedilmekte.
Belki, bu, bir dereceye kadar kurtarıcı olabilir.
Olay ve konu, çok ciddi potansiyel tehlike olan, öldürmenin bir zanaat haline getirilmesidir.
Tabii, bu bir kültür olayıdır.
İnsan için, yaşatma kültürünün veya öldürme kültürünün toplumdaki yerinin hangi noktada olduğudur.
Her geçen gün, bu öldürme kültürüne doğru kaymakta. İnsanlar, hiç yoktan öldürülmekte, ocaklara ateşler düşmektedir.
Mevcut yasalardaki kurallar, bu konuda caydırıcılığı yerine getiremiyorsa. Daha caydırıcı kurallar, ilgili yasalara eklenmelidir.
Delici ve kesici aletlerin, cinayet aleti olmaktan arındırılması için.
Yeni kurallar konulmalıdır.
Bıçakla işlenen cinayetlerin, haddi hesabı tutulamaz hale gelmiştir.
Bu öldürücü aletler, cinayetlerin bir parçası haline getirilmişse. Buna siyasi erk, en kısa zamanda bir çözüm üretmeli. Her eline bıçağı alan, her istediğini öldürmek için yola çıkan canilerin. Eline, bu aletlerin geçmesini engelleyecek, caydırıcı tedbirleri getirmek zorundadır.
İnsan öldürmek zanaatına, sahip olan istidatların elinden, bu olanak alınırsa ve gerekli merciler, bunun takibini yaparsa. Emin olun ki, bu istidat sahipleri, bu istidatlarını kullanmakta muvaffak olamayacaklardır.
Bu olaylar, ülkemiz için yüz karası.
Bu olayların, devamının önü alınmazsa. Bu ülkede turizm, üniversitelerimiz, oluşturulmaya çalışılan sağlık turizminin geleceğine, umutlu ve sağlıklı bir şekilde bakabilir miyiz?
Bunun, mümkünatı olur mu?
Kanser olaylarında, Çakıcı Efe gibi, nam saldık.
Sıra, işlenen cinayetlere mi geldi?
Maalesef ülkemizde, yaşatma zanaatının yerini giderek öldürme zanaatı alıyor.
Bu da, halk üzerinde ciddi kaygıların oluşmasına neden oluyor.
Bu gelişen potansiyel tehlike karşısında, toplumun her bireyine görev düşmekte.
En başta ise görev, siyasi erke düşmektedir.
Başka bıçaklı cinayetler olmadan, kolları sıvamalı.
Ülkede, can güvenliğini sağlamalıdır.
Aksi takdirde, halkı da kendi can güvenliğini sağlamak için, var olan kurallara göre hareket etmeye ve tedbir almaya yönlendirmiş olursunuz.
Bu da ülkede, kaosu getirir.
Sonra, Yalçın Cemal demedi demeyin…
Bu haber 3846 defa okunmuştur

:

:

:

: